Doktora Tezleri

Bu koleksiyon için kalıcı URI

İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezleri / PhD Theses in Istanbul Gelisim University Institute of Social Sciences

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 45
  • Öğe
    Kripto paranın teknoloji kabul ve kullanım birleştirilmiş modeli ile incelenmesi: Bitcoin kullanıcıları üzerine Türkiye incelemesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Alnıaçık, Barış
    2008 yılında Satoshi Nakamoto takma adlı bilinmeyen bir kişi veya grup tarafından ortaya çıkartılan Bitcoin özellikle son dönemde başta finans olmak üzere çeşitli alanlarda olağanüstü ilgi çekmiştir. Teknolojik altyapısı ve finans alanında devrimsel vaatleri nedeniyle kısa süre içerisinde geniş kullanıcı kitlesine ulaşan Bitcoin akademik olarak bir çok farklı boyutta incelenmeye başlanmıştır. Bu çalışmanın amacı başta Bitcoin olmak üzere kripto para evrenini çeşitli boyutları ile anlamak ve Türkiye'deki kripto para kullanıcılarının bu yeni teknolojiye yönelik tutumlarının faktörlerinin anlaşılmasıdır. Çalışmanın ilk bölümünde para kavramı tarihsel gelişimi incelenmiş ve kripto paraların tanımı yapılarak tarihsel süreci detaylı şekilde değerlendirilmiştir. Çevrimiçi anketler yolu ile yapılan veri toplama sürecinin sonunda 535 kişiden elde edilen veriler SPSS analiz programı ile değerlendirilmiştir. Araştırmada Teknoloji Kabul ve Kullanım Birleştirilmiş Modeli kullanılmış ve sonuçları son bölümde detaylı olarak paylaşılmıştır. Araştırmanın sonuçları gelecekte Bitcoin kabulünü ve ona adaptasyonu geliştirmedeki faktörlere olanak sağlayacak bilgiyi genişletmeyi hedeflemektedir.
  • Öğe
    Turkiyedeki havayolu işletmelerinde performans ölçme aracı olarak balanced scorecard uygulamalarının degerlendirilmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Süzer, Ahmet Selim
    Bu çalışmanın amacı Türkiye'deki havayolu işletmelerinde performans ölçme aracı olarak Balance Scorecard uygulamalarının değerlendirilmesidir. Bu değerlendirmede amaç ise, literatür taraması sonucu ortaya çıkan balance scorecard uygulaması ile Türkiye'deki havayolu işletmelerindeki uygulamayı karşılaştırmak, genel bir uygulama çerçevesi oluşturarak havayolu işletmeleri için öneriler geliştirmek ve havayolu işletmeleri için ileride yapılacak stratejik planlama ve performans değerlendirme çalışmalarına katkıda bulunmaktır. Özellikle bu çalışmada havayolu işletmelerinde finansal ve finansal olmayan boyutlarla performans ölçümünün işletmeye katkıları araştırılmıştır. Problemleri araştırmak amacıyla yapılan bu çalışma, olgu bilim deseniyle yürütülmüş nitel bir araştırmadır. Araştırmanın çalışma grubunun belirlenmesinde, amaçlı örnekleme yöntemlerinden tipik durum örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Tipik durum örnekleme, evreni en genel şekliyle betimleyen örneklemin bulunmasıdır. Tipik örneklem olarak Türkiye'deki havayolu işletmelerinden X, Y, ve Z seçilmiştir. Ayrıca tipik durum örneklemesi içinde de kartopu veya zincir örnekleme yöntemi ile X, Y, Z havayollarında stratejik planlama sürecinin performans değerlendirmesinde en fazla bilgiye sahip olduğu düşünülen 10 katılımcıyla literatür taraması ve uzman görüşlerine göre oluşturulan yarı yapılandırılmış görüşme formunda yer alan sorular sorulmuş ve veriler toplanmıştır. Katılımcılarla yapılan görüşme kayıtları yazı formatına aktarılmış ve betimsel analiz yöntemiyle analiz edilmiştir. Betimsel analizde literatür taramasında belirlenen temalara ve alt temalara göre veriler özetlenmiş ve yorumlanmıştır. Araştırma bulgularına göre yapılan değerlendirme sonunda, tipik örneklem olarak seçilen Türkiye'deki üç havayolu işletmesinden ikisinde (Z ve X) performans değerlendirmesinde Balanced Scorecard tekniğini uygulandığı sonucuna ulaşılmıştır. Literatürde balanced scorecard, finans, müşteri memnuniyeti, süreç geliştirme, eğitim ve geliştirme olmak üzere dört boyutta işletme performansını ölçmektedir. Yapılan çalışma sonucunda Z havayollarında balanced scorecard'ın sekiz stratejik odak üzerinde uygulandığı ve farklılaşma pazarlama stratejisi uygulayan Z havayolunun balanced scorecard uygulamasında müşteri memnuniyeti boyutuna performans ölçümünde yoğunlaştığını göstermesi sonucuyla önemlidir. Bu sonuca göre, maliyet odaklı havayolu işletmeleri ile farklılaşma pazarlama stratejisi uygulayan havayolları için balance scorecard'ın uygulamasının farklı olduğu sonucuna ulaşıldığı görülmektedir. Ayrıca, yoğun rekabet ortamında faaliyet gösteren havayolu işletmelerinin performans değerlendirmelerinde finansal verilerinin yanında diğer boyutlardaki verilerinin de analiz etmesinin işletmenin başarısına katkı sağlayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    İnovasyon stratejileri ve çalışan motivasyonunun, işletme performansına etkileri: Sivil havacılık işletmesinde bir uygulama
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Süzen, Ekrem
    Gerçekleştirilen bu çalışma ile sivil havacılık sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin inovasyon çalışmalarına yönelmeleri ve aynı zamanda çalışan motivasyonunu arttırmaları ile işletme performanslarının artacağı yönünde çıkarımlarda bulunulması amaçlanmaktadır. Gerçekleştirilen çalışma açıklayıcı araştırma niteliğindedir. Araştırmada anket tekniği kullanılmış ve katılımcılardan elde edilen veriler SPSS paket programı ile analiz edilmiştir. Araştırma modeli doğrultusunda belirlenen hipotezlerin açıklanabilmesi için kullanılan ölçeklerde toplamda 59 ifade yer almaktadır. inovasyon ölçeği Can (2012) tarafından yapılan çalışmadan, çalışan motivasyonu ölçeği Köroğlu (2011) tarafından yapılan çalışmadan ve son olarak işletme performansı ölçeği ise Çakıcı vd. (2011) tarafından yapılan çalışmadan elde edilmiştir. Bu araştırmada evren büyüklüğünü toplamda 15.215 kişi oluşturmaktadır. Bu araştırmanın örneklemi heterojen bir yapıda olduğu düşünülerek p=0,5 q=0,5 alınarak örneklem hesabı yapılmıştır. Yapılan hesaplamalar doğrultusunda belirlenen şartlarda 850 kişi ile analizler gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında katılımcılara yönlendirilen ölçeklerin güvenilirlik katsayılarının yüksek olduğu belirlenmiştir. Sivil havacılık sektöründe çalışan katılımcılardan elde edilen verilerin değerlendirilmesinde öncelikle frekans analizi yapılarak katılımcıların demografik özelliklere göre dağılımlarının ifade edilmesi amaçlanmıştır. inovasyon, çalışan motivasyonu ve işletme performansı ölçeklerinin geçerliliğinin sağlanıp, sağlanmadığını değerlendirmek ve maddelerin faktörler ile ilişkisini belirlemek amacıyla açıklayıcı faktör analizi yapılmasına karar verilmiş ve ardından ilişkilerin tespit edilebilmesi için korelasyon analizine başvurulmuştur. Gerçekleştirilmiş olan analizlerden elde edilen sonuçlar incelendiğinde araştırmanın başında belirlenmiş olan hipotezlerin tamamının kabul edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu bağlamda Sivil havacılık sektöründe çalışan kişilerin motivasyon seviyelerinin yükseltilmesi ve aynı zamanda inovasyona verilen önemin arttırılması doğrultusunda işletme performansının da aynı seviye de yükseleceği belirlenmiştir.
  • Öğe
    Yöneticilerin otantik ve paternalist liderlik davranışlarının öğretmenlerin motivasyon, iş tatmini ve örgüt bağlılığına etkilerinin incelenmesi (Ankara özel okullar örneği)
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Aydınoğlu, Nurten
    Bu araştırmada, ilk -ortaokul ve lise düzeyindeki yöneticilerinin otantik ve paternalist liderlik davranışlarının öğretmenlerin motivasyon, iş tatmini ve örgüt bağlılıkları ile olan ilişkileri incelenmiştir. Araştırmanın örneklemini ise2018 yılı itibariyle Ankara iline bağlı Çankaya, Keçiören, Yenimahalle, Altındağ, Etimesgut, Sincan, Gölbaşı ve Mamak ilçelerinde çalışan 413 kişi oluşturmaktadır.Çalışmada veriler anket formu aracılığıyla toplanmıştır. Çalışma, ilk-orta ve lise de çalışan öğretmenlerin demografik özelliklerini belirleyen 6, otantik liderliği ölçen 16, paternalist liderliği ölçen 22, motivasyonu ölçen 30, iş tatminini ölçen 20 ve örgütsel bağlılığı ölçen 18 soru olmak üzere toplamda 112 sorudan oluşmaktadır.Verilerin analizi SPSS 23 programı ile yapılarak ve %95 güven düzeyi ile çalışılmıştır.Bağımsız değişkenolan otantik liderlik, paternalist liderlik ile bağımlı değişkenler motivasyon,iş tatminive örgütsel bağlılık arasındaki ilişkilerin belirlenmesi amacıyla korelasyon analizinden faydalanılmıştır. Elde edilen verilere göre, "Otantik Liderlik" ile "Örgütsel Bağlılık" arasında pozitif yönlü zayıf bir ilişki bulunmaktadır. "Paternalist Liderlik" ile "Örgütsel Bağlılık" arasında pozitif yönlü zayıf bir ilişki bulunmaktadır. "Otantik Liderlik" ile "İş Tatmini" arasında pozitif yönlü orta şiddette bir ilişki bulunmaktadır. "Paternalist Liderlik" ile "İş Tatmini" arasında pozitif yönlü orta şiddette bir ilişki bulunmaktadır. Karşılaştırma testleri neticesinde cinsiyet grupları hariç diğer gruplarda istatiksel olarak anlamlı ilişkiler saptanmıştır.
  • Öğe
    Şehir marka değerinin şehir sakinlerinin şehirden tatmini ve yaşam memnuniyetine etkisi: Sinop ili örneği
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Eravcı, Abdullah
    Son yıllarda pazarlama alanında dikkat çeken gelişmelerden biri şehir pazarlaması stratejisi olarak tercih edilen şehir markalamasıdır. Şehirleri markalayarak pazarlamak, geliştirmek ve büyütmek sıkça dile getirilen konulardan biridir. Dünya'da ve Türkiye'de pek çok şehir markalama girişimi başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Şehir markalamasındaki başarısızlıkların en önemli nedeninin şehir sakinlerinin şehir tatmini ve yaşam memnuniyetinde aranması gerektiği düşünülmektedir. Literatür taramalarıyla ulaşılan sonuca göre şehir sakinleri odaklı akademik araştırmalara nadiren rastlanmaktadır. Bu tezin amacı şehir marka değerinin şehir sakinlerinin tatmini ve yaşam memnuniyetine etkisini araştırarak şehir pazarlamasına katkıda bulunmaktır. Tezin ana problemi şehir marka değerinin şehir sakinlerinin şehirden tatmini ve yaşam memnuniyetini destekleyip desteklemediğidir. Araştırma sorularının cevaplanması için Sinop ilinde önce nicel ve nitel iki araştırma tasarlanmıştır. Nicel araştırma kapsamında anket yöntemi ile 414 şehir sakininden veri toplanmıştır. Nicel araştırmada, literatür ile uyumlu olarak şehir marka değeri çok boyutlu olarak incelenmiş; şehir markası sadakati, şehir markası farkındalığı, şehir markası algılanan kalitesi ve şehir markası çağrışımlarının şehir sakinlerinin şehirden tatmini ve yaşam memnuniyetine etkileri araştırılmıştır. Elde edilen veriler şehir marka değerinin genel olarak şehir sakinlerinin şehir tatminini ve yaşam memnuniyetini desteklediği yönündedir. Nicel araştırma ile cevaplanamayan diğer bazı soruların cevaplanması ve çıkarımların derinleştirilmesi için derinlemesine mülakat yönteminin kullanıldığı bir nitel araştırma yapılmıştır. Bu şehir sakinleri arasından 25 anahtar kişiyle görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Şehir marka değerinin şehir sakinlerinin şehirden tatmini ve yaşam memnuniyeti etkisini konu edinen bu çalışmanın pazarlama bilimi çerçevesinde şehir markalamasındaki sorunların çözümüne katkıda bulunması beklenmektedir.
  • Öğe
    Entelektüel sermaye ve inovasyonun çalışan performansına etkisi: Havacılık sektörü örneği
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Konyalılar, Nil
    Bu çalışmanın gayesi; havayolu işletmelerinde entelektüel sermaye ve inovasyonun çalışan performansına etkilerini ortaya koymaktır. İşletmelerin rekabet savaşlarında, başarılı olmaları için ön koşul olan maddi olmayan varlıkların önemi, her geçen gün daha da artmaktadır. Zeka, bilgi, deneyim, yaratıcılık, enformasyon, hayal, iletişim ve etkileşim ile zenginlik üreten bilgi olarak ifade edilebilen entelektüel sermaye, yeni dünyanın elle tutulamayan, gözle görülemeyen, yükselen değeridir. Entelektüel sermaye; entelektüel mülkiyet sermayesi, insan merkezli varlıklar, pazar varlıkları ve alt yapı varlıkları olmak üzere dört bileşenden meydana gelmektedir. Bilgi toplumunu meydana getiren işletmelerin entelektüel sermayeleri, finansal ve fiziksel sermayeleri ile karşılaştırıldığında, entelektüel sermayenin daha fazla değer yarattığı görülmektedir. İnsan, iş süreçlerinin temelindeki en önemli faktör olarak hakkı olan değeri almaktadır. Teknolojik alanda da sürekli olarak yeni gelişmeler meydana gelmektedir. Yoğun rekabet ortamında işletmelerin fiziksel varlıkları önemini yitirmektedir. Entelektüel sermaye ile inovasyon yetkinlik seviyesi işletmelerin en önemli güçlerinden biri haline gelmiştir. İnovasyon, sonu gelmeyen bir yenilik süreci olarak tanımlanmaktadır. İnovasyonun gerçekleştiği süreçte her bir sonuç yeni süreçlerin başlangıcıdır. İnovasyon, değerli bilginin ekonomik ve toplumsal yarara dönüştürülmesi olarak da ifade edilebilir. İnovasyonun en önemli kaynaklarından biri olan entelektüel sermaye faktörleri, işletmeler açısından belirleyici bir rol oynamaktadır. Entelektüel sermayenin gözle görülür hale gelmesi, ölçülmesi ve çalışan performansına yaptığı etkilerin belirlenmesi gerekmektedir. Performans değerlendirmenin amacı, planlanmış ya da amaçlanmış aktivitelerin sonucunda varılan sonuçları ve hedef gerçekleşmeleri nitel veya nicel olarak belirlemektir. Dolayısıyla performans, işletmelerin ya da bireylerin belli görevlerinin, fonksiyonlarının ve amaçlarının yürütülmesi veya gerçekleştirilmesi ile ilgilidir. Çalışanın performans düzeyinin belirlenmesi, işletmelerin rekabet avantajı elde etmesinde büyük bir rol oynamaktadır. Çalışmanın evrenini; İstanbul Atatürk Havalimanı'ndaki A, B ve C havayolu şirketlerindeki çalışanlar oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemi ise formüle dilerek incelenmiş ve yapılan formül ile analiz sonucunda 397 kişi olarak hesaplanmıştır. Yapılan analizlerde, inovasyon ve entelektüel sermaye ile özgecilik arasında bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Bir işletmede işletme hedefleri ile çalışan hedeflerini entegre eden bir yapı oluşturabilmek ve bu bütüncül düzeni koruyabilmek için çalışanın özgeciliği kavramının işletmeler tarafından çok dikkatli bir şekilde irdelenmesi gerekmektedir. İşletmelerin bunun için takım çalışmalarına ve yaratıcı fikirlerin paylaşımına önem vermesi önerilmektedir. Yapılan analizlerin neticesinde, inovasyon ve entelektüel sermaye ile dürüstlük arasında bir ilişki bulunmuştur ve işletmelerde, inovasyonun gelişmesi için örnek modellere gereksinim duyulduğu fark edilmiştir. Dürüstlük ve etik duruş inovasyonda toplumsal motivasyonun da kaynağını oluşturmaktadır. Bilgiyi çalışanın zihninden alıp, işlemek, geliştirmek ve ulaşılabilir olan ortak bir platformda kullanıma sunmak inovasyon için bir gerekliliktir. İşletmeler verimliliği etkin ve sürekli kılabilmek için inovasyonu sağlayan gelişmeleri de takip etmelidir. Bu tezin araştırma bölümünde yer alan uygulama kısmında, nicel yöntem kullanılmıştır. Araştırmada demografik değişken soruları, "Entelektüel Sermaye, İnovasyon ve Çalışan Performansı" ölçeklerle ilgili sorular, katılımcılara 01.07.2019 ile 15.09.2019 tarihleri arasında dağıtılarak çalışmaya ait veriler elde edilmiştir. Bu anketlerde elde edilen olan veriler SPSS istatistik analiz programları kapsamında analiz edilmiştir. Yapılan bu çalışmada, entelektüel sermaye alt boyutları yapısal sermaye ile bireylerin verimlilik ve etkinliğin artması arasında bir ilişki olduğu bulunmuştur. İnsan kaynağını ve ona ait bilgiyi müşteri memnuniyeti ile entegre edip yapısal sermayeye katmak için çalışan sadakatini sağlamak, inovatif bakışı ve müşteri ile tedarikçiler arasındaki ilişkileri güçlendirmek böylece tüm süreçlerin doğru akmasını sağlamak gerekmektedir. Yapılan analizler sonucunda, müşteri sermayesi ile süreç inovasyonu, ürün inovasyonu ve organizasyonel inovasyon arasında bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. İşletme için müşteri sermayesinin inovatif bilgiye dönüşme hedefi, işletmenin ürün çeşitliliği, marka değeri, itibarı gibi unsurların varlığı ve yüksek seviyede kültürel ve yapısal değişimlere açık olması ile gerçekleşebilmektedir. Başarılı olan ve bir vizyonu bulunan işletmeler, teknoloji baş döndürücü hızla ilerlese bile, piyasaların farklılaştığı ortamlarda bulunsalar da sahip oldukları ve oluşturabilecekleri entelektüel sermayelerinin fark yaratan bilgi ve deneyimleri sayesinde yepyeni, inovatif ürünler ve teknolojiler elde edebilmektedirler.
  • Öğe
    Cumhuriyet dönemi askeri müdahalelerin Türkiye'nin demokratikleşme sürecine etkileri
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Öztürk, Mir Mehmet
    İlk çağdan günümüze kadar insanlar daha iyi olanı bulma ve daha güzel yaşamak adına sürekli bir arayış içinde olmuşlardır. Modern dünyanın zihnimize kazıdığı demokrasi kavramı, ilk çağlarda Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi filozoflar tarafından en kötü yönetim şekli olarak tanılanmışlardır. Demokrasi İlk zamanlarında seçkinlerin meclisine işaret etse de tarihsel süreçte azınlığın çoğunluk karşısında kalkanı görevini üstlenmiştir. Farabi demokrasiyi açık toplumların bir özelliği olarak tanımlarken ilk çağ filozoflarına nazaran daha ılımlı bir yaklaşım sergilemiştir. Günümüzde demokrasi dünyanın her yerinde en popüler ve en güvenilir liman olarak göze çarpmaktadır. Halkın kendi kendisini yönetmesi anlamına gelen bu kavram, "halk" tanımından başlayarak toplumun her bir bireyi açısından yeniden bir tanıma ve her an yeni bir tanımlanmaya tabi tutulması içten bile değildir. Demokrasi kavramı, Osmanlının mirası üzerinde kurulmuş, monarşiden çıkmış tek parti dönemine maruz bırakılmış ve akabinde her on yılda bir askeri darbelerle yolu tıkanılan bir Türkiye için çok şey ifade etmektedir. Bu çalışma Cumhuriyet dönemi askeri darbelerin Türkiye'nin demokratikleşme süreci üzerin de ki etkilerini incelemeyi amaçlamaktadır. Toplam üç ana bölümden oluşmakta olan çalışma da, İlk bölümde demokrasi kavramı genel ve teorik bir yaklaşım ile ele alınmıştır. İkinci bölümde ise Türk siyasal kültürünü anlamak için kullanılan temel teori ve analizlere yer verildikten sonra özellikle merkez çevre modeli kapsamında tek partili dönemden 1980 darbesine kadar olan süreçte yaşanan müdahaleler ve demokrasiye etkileri incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise 1980 sonrasında yaşanan darbeler, 28 Şubat, 27 Nisan e-muhtırası özelinde değerlendirilmiştir. Bu bölümün önemli değerlendirme konularından olan 15 Temmuz FETÖ kalkışması da tüm yönleriyle incelenmeye çalışılmıştır.
  • Öğe
    Üniversitelerde markalaşmanın lise son sınıf öğrencilerinin tercihlerine etkisi: İstanbul'daki özel okullarda bir uygulama
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Keke, Mehmet Emin
    Özel ortaöğretim okullarının son sınıflarında öğrenim gören öğrencilerin yüksekokul tercihlerinde karar verme süreci sırasında üniversite markasının etkisi literatürde yeterince incelenmemiştir. Yapılan çalışmalar daha çok üniversiteye girmiş ve okulunu deneyimlemiş öğrenciler üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu öğrencilerden daha çok mevcut okullarını değerlendirmeleri istenmektedir. Lisenin son sınıfına devam eden ya da mezun olup üniversite sınavlarına hazırlanan öğrenciler üzerine bazı araştırmalar varsa da bu çalışmalar öğrencilerin üniversiteleri tercih etme niyeti üzerinde genel olarak yapılan araştırmalardır. Bu çalışmalarda üniversite markasına ya hiç değinilmemiş ya da çok dar kapsamlı olarak incelenmiştir. Öğrencilerin tercih sürecinde üniversite markasının önemi üzerinde yeterince durulmamıştır. Bunun yanında özel okullarda eğitim alan ve üniversite adayı konumunda bulunan öğrencilerin yüksekokul tercihlerinde üniversite markasının etkisi üzerinde neredeyse hiç çalışma yapılmamıştır. Oysa Kotler'in de dediği gibi her şey bir markadır. Markalar bireylerin etrafını her alanda çevirmiş durumdadır. Marka kavramı hizmet sektöründe de kendisini güçlü bir şekilde göstermektedir. Hangi dalda olursa olsun işletmelerin markalar aracılığıyla rakiplerinden daha güçlü konuma gelebildiği bir gerçektir. Rekabetin her alanda hızla arttığı günümüzde, yükseköğretim kurumlarının arasında rekabet olmaması pek de düşünülemez. Üniversiteler kendilerini farklılaştırmak ve daha fazla öğrenciyi kendilerine çekebilmek için arayış içerisine girmektedirler. Markalaşmanın önemi eğitim sektöründe de anlaşılmıştır. Markalaşmayla beraber üniversiteler; ne olduklarını, kendilerini nasıl tanımladıklarını ve öğrencilerine neler sunacaklarını çevrelerine göstermeye çalışmaktadır. Bu araştırmanın amacı; Türkiye'de eğitim veren üniversitelerin markalaşma durumları ve bu markalaşmanın özel okulların lise son sınıf öğrencilerinin üniversite tercihlerini yaparken karar verme süreçleri üzerindeki etkisini incelemektir. Bu amacı gerçekleştirmek için temel hipotezimiz; öğrencilerin üniversite tercihlerinde, marka etkili olmaktadır. Çalışmada benimsenen yöntem, hipotez testi açısından deneysel bir çalışmadır. Ancak sorunun ortaya konulması ve tartışmaların yapılması için literatür taramasına yer verilmektedir. Çalışma üç ana bölümden oluşmakta ve bu bölümlerin kendi alt başlıkları bulunmaktadır. Birinci bölümde, hizmet kavramı ve eğitim hizmetleri üzerinde durulmuştur. Burada hizmet kavramı geniş boyutlarıyla ele alındıktan sonra bir hizmet kurumu olan üniversitelerde eğitim pazarlaması konusuna değinilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde incelenen konu marka kavramıdır. Bu bölümde markayla ilgili tanımlara yer verildikten sonra markanın tarihi üzerinde durulmuştur. Ardından hizmet sektöründeki markalaşma incelenmiş ve buna bağlı olarak üniversite markalaşması açıklanmaya çalışılmıştır. Üçüncü bölümde öncelikle çalışmanın amacı belirtildikten sonra araştırma soruları, çalışmanın önemi, çalışmanın kısıtları üzerinde durulmuştur. Ardından araştırma ölçeğinden elde edilen veriler istatistiksel yöntemlerle test edilmiş ve ortaya çıkan bulgular yorumlanmıştır. Araştırmanın sonuç ve öneriler kısmında ise araştırma bulgularından hareketle sonuçlar değerlendirilmiş ve bazı önerilerde bulunulmuştur.
  • Öğe
    Yönetim danışmanlığı ve danışmanlığın değer zincirine katkısı
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Kaynak, İnan
    Bu çalışmada yönetim danışmanlığı ile yönetim danışmanlığı alan firmaların değer zinciri faaliyetlerine katkıları araştırılmıştır. Bu bağlamda çalışma üç ana bölümden oluşmuştur. Çalışmanın birinci bölümünde yönetim bilimi ve tarihi, danışman ve danışmanlık kavramı ve tarihi ile ilgili bilgiler verilmeye çalışılmıştır. Bu kısa bilgileri müteakip yönetim danışmanlığı mesleği, mesleğin tarihi, türleri ve özellikleri ile ilgili bilgiler verildikten sonra yönetim danışmanlığı proje süreci ve danışmanlıkta yaşanan sorunlar irdelenmiştir. İkinci kısımda değer ve değer zinciri kavramları incelendikten sonra değer zinciri kavramının önemi ve işletmelere katkıları araştırılmıştır. Üçüncü bölümde ise yönetim danışmanlığının değer zincir faaliyetlerine katkı düzeyi araştırılmıştır. Bu araştırmada, yönetim danışmanlığı hizmeti almış olma ihtimali olan ve "iso 500" diye tabir edilen ve İstanbul Sanayi Odasınca 1960 yılından beri her yıl düzenlenen Türkiye'nin en büyük 500 sanayi kuruluşu araştırma evreni olarak alınmıştır. Araştırma için yönetim danışmanlığı ve İ.Hakkı Eraslan tarafından oluşturulan 68 ifadeden oluşan "değer zincir analizi ölçeği" kullanılmıştır. Yapılan analiz sonuçlarına göre değer zinciri faaliyetlerindeki bir artışın diğer zincir faaliyetlerinde de artış sağladığı görülmüştür. Tüm bu analiz sonuçlarına bakıldığında yönetim danışmanlığı alan firmaların bu taleplerinin değer zinciri faaliyetlerinde de bir artış sağladığı görülmüştür. Fakat danışmanlık hizmeti alan firmaların bu hizmeti değerlendirmeleri ile ilgili sonuçlara bakıldığında genel değerlendirme derecelerinin azaldığı görülmektedir. Buradan hareketle danışmanların firmaların değer zinciri faaliyetlerine az ya da çok bir katkısının olduğu ama firmalarca bu katkılarının yetersiz görüldüğü sonucuna varılabilir.
  • Öğe
    Pazarlama harcamaları ile Google Trends hacmi arasındaki nedensellik ilişkisinin incelenmesi: Turkcell örneği
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Deyirmenci, Bilent
    Bu çalışmada, pazarlama harcamaları ile Google Trends hacmi arasındaki nedensellik ilişkisinin incelenmesini: Turkcell örneğiyle açıklamak amaçlanmıştır. Pazarlama, ticari işletmeler mal ve hizmet üretip satan ve bunun sonucu kar elde eden ekonomik birimlerdir. İşletmeler asıl amaçları olan, kar sağlamayı başarmak için müşterilerinin istek ve ihtiyaçlarını, iyi bir şekilde analiz edip, yorumlayıp ona uygun davranmaları gerekir. Google da aranılan kelimelerin popülerlik düzeyi zaman periyotları seçilerek bölgesel olarak da hangi bölgelerde daha çok popüler olduğuna ulaşılabilir. Seçilen anahtar kelimelerin yılın hangi dönemlerinde daha çok aratıldığına ulaşılabilmektedir. Trend olan konuları belirlemek, konumlara göre kullanıcıların hangi konulara daha fazla ilgi duyduklarını görmek, farklı anahtar kelimelerin aranma hacimlerini görmek ve dönemsel olarak bu anahtar kelimelerin aranma hacimlerinin nasıl değiştiğini görmek, e-ticaret şirketlerine pazarlama için önemli bilgiler sunmakta. Pazarlama, reklam ve fiyatlandırma stratejileri belirlenirken, ürünler ile ilgili sezonluk ve dönemsel aranma eğilimleri öğrenilebilir ve oluşturulacak stratejiler daha etkili bir şekilde geliştirilebilir. Bu ürünlerin trend olduğu dönemler için kampanya ve fırsatlar hazırlanarak, kullanıcıların taleplerine yanıt verecek pazarlama çalışmaları ile geri dönüşümler arttırılabilir. İlk olarak reklam kavramı ve tarihsel gelişimi, ikinci bölümde pazarlama kavramı ve pazarlama iletişimi, üçüncü bölümde tüketici ilgisi ve satın alma davranışları, son olarak da pazarlama harcamaları ile Google Trends hacmi arasındaki nedensellik ilişkisinin incelenmesi Turkcell örneği ile konu genelden özele anlatılmıştır. Sonuç olarak pazarlama harcamaları ile Google Trends hacmi arasında kısa ve uzun vadeli bir ilişkinin olduğuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    AR-GE ve inovasyon faaliyetlerinin büyüme ile ilişkisi: KOBİ'ler üzerine bir inceleme
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Şahin, Zekeriya
    Araştırma ve geliştirme (Ar-Ge), yeni bir süreç, hizmet ve ürün geliştirerek bunları pazara sunma ve ekonominin ihtiyaçlarını gidermekle insan sermayesinden faydalanabilen ya da teknik içerik taşımakta olan faaliyetler şeklinde tanımlanabilir. Hızlı bir şekilde devam eden küresel gelişmelere ayak uydurabilmek için işletmelerin Ar-Ge'ye yoğunluk vermeleri gerekmektedir. Küresel açıdan rekabetin arttığı pazarlarda işletmelerin öne çıkabilmesi ve adından söz ettirmesi önemlidir. Hizmet ve ürün çeşitliliği fazla olan ülkelerin ve işletmelerin fark yaratabilmesi amacıyla; yeniliklerin ortaya konulması ve Ar-Ge faaliyetlerine gereken önemin verilmesi gerekmektedir. Üreticilerin sağlamış olduğu katma değerin büyümesi, işletmelerin elde edeceği kazanımlar ve işletmelerin katma değer elde edebilmesi için Ar-Ge ve inovasyon uygulamalarını gerçekleştirmesi gerekmektedir. İnovasyon ve Ar-Ge, işletmelerin ihtiyaçlarını ve sorunlarını iyi bir şekilde tanımlayarak bunlara yönelik araştırmalar yapmakta ve ürün ve hizmetin temin edilmesini amaçlamaktadır. İnovasyon ve Ar-Ge faaliyetlerine yönelik girişimler; kamu kurumları, üniversiteler ve kar amacı gütmeyen işletmeler tarafından gerçekleştirilmektedir. Ekonomik anlamda rekabetin ve kazancın en önemli unsurlarından biri inovasyon olmaktadır. İnovasyon, girişimcilere kar sağlayarak teknolojik alanda ortaya çıkan gelişmeler sonucunda ortaya çıkan her şey olarak tanımlanabilir. İnovasyonun, ekonomik anlamda büyümenin üzerinde olumlu bir etkisi vardır. İnovasyon, ekonomik büyümeye makro düzeyde bir katkı sağlamakta ve işletmelerin pazar paylarını ve karlarını da mikro düzeyde artırmaktadır. Bunun sonucunda işletmelerin gerçekleştirmiş olduğu inovasyonla birlikte uzun vadeli bir ekonomik büyüme ortaya çıkmaktadır. KOBİ'ler tek başlarına birer küçük ekonomik birim olma özelliği taşımaktadır. Ekonominin temelini oluşturmakta olan KOBİ'ler, yönetim kademesinde hızlı bir mobilite sağladıklarından dolayı yeniliklere ve pazara uyum sağlamakta oldukça başarılıdırlar. Sosyal yapıda ve ekonomik büyüme içinde KOBİ'ler, birer kararlılık unsuru olmakla birlikte istihdama katkı sağlamakta, ülkenin kalkınmasında ve sanayisinin gelişmesinde önemli bir rol üstlenmektedir. KOBİ'ler büyük sanayi işletmelerine ara malı ve girdi ürettiklerinden dolayı büyük önem taşımaktadırlar. Küresel rekabet arenasında hızlı bir şekilde büyüyen ve gelişen ekonomiler düzeyine ulaşabilmek ve büyümeyi genişletmek için, KOBİ'lerin ekonomi içindeki payının artırılması ve daha çok ihracat yaparak pazar alanlarını genişletmeleri gerekmektedir. Yapılan analizler sonucunda, bireylerin meslekteki çalışma süresi ile ürün inovasyonu, strateji inovasyonu ve süreç inovasyonu arasında anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Çalışan bireylerin meslekteki çalışma süreleri, yapılacak olan işin nitelikli bir şekilde yapılabilmesi açısından önemlidir. Dolayısıyla çalışanların aynı meslekte uzun süre çalışmalarından kaynaklı olarak yenilenme ve güncellemeye yönelik çalışmalar yapılması, inovasyon yapılmasının hızlandırmasını ve ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesine katkı sağlayabilir. Uygulanan regresyon analizi neticesinde, büyüme ile Ar-Ge ürünlerinin kalitesi, üst yönetim desteği ve Ar-Ge işgücü verimliliği arasında anlamlı olan bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Ar-Ge teşvikleri, uzun dönemde büyümeyi desteklemektedir. Dolayısıyla Ar-Ge teşviklerinin büyümeyi hızlandırması sebebiyle işletmelerin Ar-Ge performansını geliştirici faaliyetlerini destekleyecek politikalar geliştirmesi yararlı olabilir.
  • Öğe
    Koruma sorumluluğu gelişimi ve uygulaması
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Değer, Filiz
    Devletlerin vatandaşlarını soykırım, savaş suçları, insanlığa karşı suçları ve etnik temizlik suçlarına karşı koruyamadığı, korumakta isteksiz davrandığı ya da kendi vatandaşlarına karşı şiddet uyguladığı durumlarda egemenlikten kaynaklanan sorumluluk açığı bulunmaktadır. Bu açık koruma sorumluluğu kavramının ortaya çıkmasıyla birlikte müdahale yetkisinin uluslararası topluma verilmesiyle kapatılmaya çalışılmıştır. Egemenlik kavramı nüfusun iç savaş, isyan, baskı ya da devletin başarısızlığı sonucu ciddi bir zarara uğradığı ve hükümetin durumu kontrol altına almada başarısız olduğu durumlarda yerini sorumluluk olarak egemenlik' kavramına bırakmıştır. Devletin üzerinde tam ve mutlak hâkimiyeti olduğu ülke topraklarından ayrı tutulan insanların, salt egemenliğin bir parçası olmayacağı anlayışı uluslararası antlaşmalar ile geliştirilmiştir. Üç aşamalı bir yapı üzerine kurulu bu sorumluluk "insani müdahale" gibi zorlayıcı tedbirleri içermekte, "insani müdahale"den farklı olarak "önleyici diplomasi" ve "yeniden inşa" sorumluluklarını da uluslararası topluma yüklemektedir.Koruma sorumluluğunun varlığının kabul edilmesiyle birlikte, uluslararası barış ve güvenliği sağlama konusunda birincil derecede yetkili uluslararası aktör olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin norm uygulayıcısı olarak uluslararası barış ve güvenliğin tehdidi dışında bir sebeple ilgili devletin rızası olmadan egemenliğine müdahale etme yetkisinin olduğu kabul edilmiştir. Ancak normun uygulaması aşamasında üç sütunlu yapıda öngörülen sıraya riayet edilmemesi, müdahalenin insani koruma amacı dışında doğrudan bir devletin siyasi bütünlüğüne ve bağımsızlığına müdahale şeklinde gerçekleşmesi, müdahalenin son çare olması ilkesine uyulmaması ve uygulamadaki istikrarsızlık normun gelişimini sekteye uğratmıştır. Bu çalışmada, uluslararası toplumun koruma sorumluluğu adı altında ilk zorlayıcı müdahalesi olma özelliğine sahip olan Libya müdahalesi ile benzer iç çatışmalara sahne olan Suriye hakkında Güvenlik Konseyi'nin 2011'den günümüze almış olduğu kararların nitel içerik analizi yapılmıştır. Bu analiz sayesinde koruma sorumluluğu normunun uygulanış şekli, uluslararası hukuk normlarına uygunluğu, uluslararası pratiğin tutarsızlığının nedenleri ve küresel sistem düzeyinde P5'in aralarındaki güç ilişkilerinin normun uygulanmasına yansıması irdelenmiştir. Sonuç olarak bir devlette insani krizin ortaya çıktığı olaylarda yetkili otorite tarafından yapılacak olası bir müdahalenin amacının "norm mu? egemenlik mi?" olduğu sorunsalı uluslararası ilişkiler teorileri ve uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Kurumsal kaynak planlaması uygulamalarının işletmelerin rekabet gücüne ve performansına etkileri: Marmara Bölgesinde faaliyet gösteren liman işletmelerinde bir araştırma
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Akarçay, Nermin
    Kurumsal Kaynak Planlaması sistemleri, işletmeler için uygulanması zor ama bir o kadar faydalı sistemlerdir. Bu sistemde firmanın bütün bölümlerinin bilgileri aynı veri tabanında yer almakta ve birbirinden çok farklı ihtiyaçları ve çıktıları olan bu bölümler aynı bilgisayar programını kullanmaktadır. KKP sistemleri normalde karmaşık programlardır fakat işletmelere uygun olarak düzenlenebilmektedir. Yazılımın uygulama evresinde çok dikkatli ve özenle hazırlanarak işletme ihtiyaçlarına eksiksiz cevap vermesi gerekmektedir. Bazı durumlarda KKP yazılımları çok başarılı bir şekilde kurulmuş olsalar bile sonuçları istenileni veremeyebilir yani işletme faydasını maksimize edemeyebilir. Bu açıdan işletmelerin rekabet güçlerini yükseltmeleri gerekmektedir. Rekabet, piyasa ekonomisinde dinamik olarak işleyen bir süreçtir. Sahip olduğu bu özelliği nedeni ile rekabete ait alan üzerinde etkili olan kuralların da sürekli bir değişim içerisinde olduğu görülmektedir. Söz konusu endüstrinin uluslararası piyasada sıkı bir rekabet mücadelesinde bulunarak rekabet açısından güçlenmesi gerekir. Böylece endüstrinin faaliyette bulunduğu ülkenin rekabet gücünü uluslararası piyasada gösterebilecektir. Rekabet etme gücü yüksek olan işletmelerin performansı da yüksek olmaktadır. İşletme performansı; girdi, dönüşüm, çıktı ve son olarak geri bildirim aşamasından oluşan sistematik bir süreçtir. Genel olarak işletme performansı belli dönemlerde gerçekleştirilmiş işletme faaliyetlerinin çıktıları veya sonuçlarıdır. İşletme performansının ölçülmesi bir taraftan faaliyetlerinin denetlemesi diğer taraftan da hedeflenen piyasadaki müşterilerin memnuniyetini kazanmaları bakımından önemlidir. İşletme performansının ölçümünde yöneticilerin aldıkları kararlarda performans ölçüm sonucundaki veriler önemli bir etkiye sahiptir. Yapılan analizler sonucunda; Kurumsal Kaynak Planlaması alt boyutu olan iş süreçlerinin iyileştirilmesi, sürdürülebilir rekabet boyutlarından; maliyet liderliği, stratejik kararsızlık ve odaklanma rekabet üstünlüğünü etkilediği görülmüştür. Performans boyutlarından; rekabet, esneklik, kaynak kullanımı ve inovasyon boyutlarını etkilemektedir. Müşterilerin beklenti ve isteklerinin hızlı olarak değiştiği dönemde süreçlerin iyi bir şekilde yönetilebilmesi için iş süreçlerinin iyileştirilmesi gerekmektedir. Liman işletmelerinin organizasyonel yapılarının ve iş süreçlerinin uygulanacağı belli yöntemlerle döngü sürelerinin azaltılması için süreç iyileştirme çalışmaları yapılmaktadır. Ayrıca esnek ve yenilikçi çalışmalar olursa bunlar daha hızlı ve kolay yapılabilmektedir. Kurumsal Kaynak Planlaması alt boyutu olan finans analizlerinin güvenilirliği ve iletişimin güçlendirilmesi, sürdürülebilir rekabet üstünlüğü boyutlarından; farklılaşma rekabet üstünlüğü ve maliyet liderliğini etkilemektedir. Değişken ve dinamik bir yapıya sahip olan iş ortamında liman işletmeleri, finans analizlerinin güvenilirliğini sağlayabilmek için rekabet üstünlüğü elde etmeyi amaçlamaktadırlar. Finansal açıdan güvenilirlik işletmelerin maliyetlerinin azaltılmasıyla farklı ürün ve hizmetlerin sunulmasını etkilemekte ve işletmeler küresel rekabette güçlü olabilmek için çaba harcamaktadır. Ayrıca işletmelerin kendi birimleri başta olmak üzere diğer tüm iç ve dış ilişkilerinde iletişimlerini güçlü tutması fırsat ve tehditleri görebilmelerini, değerlendirebilmelerini ve önlemler almalarını sağlamaktadır.
  • Öğe
    Kurumsal itibar ve örgütsel bağlılık arasındaki ilişki: BELKO A.Ş.'de bir çalışma
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Doğanay, Mehmet
    Kurumsal itibarın, çalışma hayatında önemli bir yeri olup, işletmeler için önemi giderek daha da artmaktadır. İşletmeler için çok önemli olan iç ve dış paydaşların kurumsal itibar algıları, başarıyı etkileyen önemli faktörlerdendir. Araştırmalar, kurumsal itibar algısının örgütsel bağlılık ve iş hayatı başarısı için önemli olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda, bu çalışmanın amacı, iç paydaş çalışanların kurumsal itibar konusundaki algıları ve örgüte olan bağlılıkları arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Bu çalışmada; kurumsal itibar ve örgütsel bağlılık kavramları genel olarak incelenerek, iç paydaşların örgütsel itibar algıları ve örgütsel bağlılık arasındaki ilişkiyi belirlemek için analizler yapılmıştır. Bu amaçla BELKO A.Ş. firması 476 çalışanı için bir anket hazırlanmış ve çalışanlara dağıtılan bu anketler çalışan 452 kişiye uygulanmıştır. Anketler SPSS ile değerlendirilerek analiz edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda, iç paydaşların kurumsal itibar algılarının, bağlılıklarının normatifliğini ve sürekliliğini etkilediği ve duygusal bağlılık üzerindeki etkisinin belirlenemediği tespit edilmiştir. Ayrıca, çalışanların demografik özelliklerine göre kurumsal itibar faktörleri ile örgütsel bağlılık arasındaki farklar da ortaya konmuştur. Bu çalışmada elde edilen veri; Kurumsal itibar kavramı, kontrolsüz ve kendi başına bırakılabilecek bir kavram veya örgütsel varlık değildir. Çalışmanın sonucuna göre, kurumsal itibar, organizasyon verimliliği üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir ve nitelikli işgücünün organizasyonda tutulmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda, kurum içindeki ve dışındaki paydaşlar ile iletişim çalışmaları da önemlidir ve iyi yönetilmezler veya iyi yönlendirilmezlerse, kurumlarda istenen olumlu sonuçları elde etmek mümkün olmayacaktır. Bu bağlamda bu çalışmanın kurumsal itibar literatürüne farklı bir bakış açısı getireceğini, kurumsal itibar kavramının teorik altyapısına, kuruluşlara verdiği önem ve itibar yönetimi konularındaki çalışmalara katkıda bulunacağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    Hizmet kalitesi ve algılanan otel imajının tekrar tercih niyetine etkisi: Sinop ilinde faaliyet gösteren 3 ve 4 yıldızlı otel işletmelerine yönelik bir uygulama
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Akıllıbaş, Erman
    Bu çalışmanın temel amacı, Sinop ilinde faaliyetlerini sürdüren 3 ve 4 yıldızlı otel işletmelerinde konaklayan müşterilerin beklentileri ile hizmet kalitesi algıları arasındaki farkları belirlemektir. Ayrıca otel işletmelerinin sunmuş oldukları hizmet kalitesi ve algılanan otel imajının tekrar tercih niyeti arasındaki ilişkiyi incelemektir. Saha çalışması olarak Sinop ilindeki 3 ve 4 yıldızlı otellerde konaklayan 380 otel müşterisi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada, A. Parasuraman, V. Zeithaml ve L. Berry?nin geliştirmiş olduğu ve günümüzde yaygın şekilde kullanılmakta olan hizmet kalitesini ölçme yöntemlerinden olan SERVQUAL ölçeğinden yararlanılmıştır. Bu ölçeğinin tercih edilmesinin amacı, turizm sektörü içerisinde yer alan pek çok konaklama işletmelerinde bu yöntemin başarılı bir şekilde uygulanmış olmasıdır. Bu çalışma kapsamında yapılmış olan araştırma bölümünde veriler anket tekniği kullanılarak elde edilmiştir. Araştırmadan elde edilen veriler, SPSS ortamına aktarılarak veri tabanı oluşturulmuş ve çeşitli istatistiksel analizlere tabi tutularak sonuçlar ortaya konmuştur. Yapılan saha araştırması sonucu elde edilen bulgular analiz edildiğinde, Sinop ilinde faaliyet gösteren 3 ve 4 yıldızlı otel işletmelerinde, müşterilerin, hizmet kalitesine yönelik beklentilerin yüksek düzeyde olduğu saptanmış, ancak hizmet performansına ilişkin algılamaları, beklentilerinden daha düşük düzeyde gerçekleşmiştir. Hizmet kalitesinin tüm boyutları ile müşterilerin konakladıkları oteli tekrar tercih etme niyeti arasında pozitif yönlü orta düzeyde bir ilişki olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Ayrıca, otel imajı ile tekrar tercih niyeti arasında pozitif yönlü zayıf bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Hizmet kalitesi 5 boyutunun demografik özeliklere göre anlamlı bir farklılaşma olup olmadığı görmek amacıyla ölçeklerin normal dağılmasından dolayı Anova ve T-testi uygulanmıştır. Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar hizmet kalitesi ve otel imajı ile ilgili bulunan az sayıdaki çalışmayı desteklemekte birlikte gelecek çalışmalar için de örnek teşkil edecektir.
  • Öğe
    Anlık satın alma davranışının davranışsal perspektif modeline göre incelenmesi: İstanbul ve Bristol örneği
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Akın, Meryem
    Anlık satın alma davranışı, pazarlamacılar ve tüketici araştırmacıları tarafından uzun yıllardır dikkat çeken bir olgu olmuştur. Farklı tüketim durumlarındaki anlık satın almalar incelendiğinde tüketicilerin anlık alım tercihlerini anlamak noktasında bir boşluk bulunmaktadır. Ayrıca, anlık satın alma araştırmaları, durum değişkenlerini inceleme ve birleştirme konularında teorik ve sistematik bir yaklaşımdan yoksundur. Bu tez, her durumda anlık alım davranışının hem dış hem de bireysel belirleyicilerinin belirlenmesi yoluyla, çeşitli durumlarda tüketici anlık alım tercihini eş zamanlı olarak incelemeyi amaçlamaktadır. Bu tez, radikal davranışçılığın ve davranışsal perspektif modelinin (DPM) görüşünü benimsemektedir. Radikal davranışçılığa göre anlık satın alım, koşulların şekillendirdiği davranışsal bir modeldir. DPM hem dış hem de bireysel faktörlerin etkilerini oluşturan teorik bir model sağlamaktadır. Anlık alıştan önceki ve sonrasındaki satın alımların belirleyicileri arasındaki etkileşimi inceler. Ayrıca, DPM matrisi, çeşitli tüketim durumlarında tüketicinin anlık satın alma seçimini incelemek için sistematik bir çerçeve sağlar. Tezde kullanılan anket DPM göre ön anket çalışması yapılıp tamamlayıcı bir yöntem olarak kullanılarak geliştirilmiştir. Veriler İngiltere'nin Bristol şehri ve Türkiye'nin Istanbul şehrinden 433 tüketiciden anket yoluyla elde edilmiştir. Sonuçlar, anlık satın alma davranışının beklenmedik durumlarla şekillendiğini ve DPM bileşenlerinin anlık satın alma davranışını etkileme biçimlerinin farklı durumlarda önemli ölçüde değiştiğini göstermektedir. Rutin alış veriş durumu, ve bu durumun faydacı takviyeleri, en yüksek anlık alım seçimi oranını tetiklemektedir. İkinci olarak, sonuçlar, tüketim durumları ile bunların birbiriyle ilişkili bireysel faktörleri arasındaki etkileşimlerini göstermektedir ve bu da farklı anlık satın alma davranış modellerini örneklemektedir. Üçüncü olarak, satın alma sonrası pişmanlık, anlık satın alma alışkanlıklarını azaltan bir ceza olarak görülmemiştir. Sadece her bir bireyin kendine özgü anlık satın alma modelinin göstergesi olmuştur. Son olarak, bireylerin kültürel arka planlarının farklı türlerdeki anlık satın alma biçimlerini etkili bir şekilde tahmin ettiği sonucuna varılmıştır. Tüketici anlık alım tercihlerini farklı durumlarda araştıran ilk çalışma olan bu tez, durumsal etkilerin ve kültürel farklılıkların ampirik kanıtlarını sunarak literatüre katkıda bulunmaktadır. Ayrıca, bu çalışma davranışsal bir bakış açısı benimseyerek mevcut anlık satın alma bilgisini tamamlamaktadır. Uluslararası pazarlamacılar ve tüketici poliçesi yapanlar için, anlık satın alma davranışının nasıl teşvik edilebileceği veya kontrol edilebileceği ile ilgili yönetim önerileri sunmaktadır.
  • Öğe
    Çevresel güvenlik politikalarında sivil toplum kuruluşların etkisi: Greenpeace ve Uluslararası Doğayı Koruma Birliği örnekleri
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Açıkgöz, Ali
    Soğuk savaş sonrası yeni tehditlerin ortaya çıkması ile güvenlik kavramında bir genişleme yaşanmıştır. Çevresel krizlerin oluşturduğu tehditler sonrası güvenlik kavramına çevresel güvenlik kavramı da eklenmiştir. Çevre ve güvenlik arasında ilk bakışta bir ilişkinin olması uzak görünürken; çevresel sorunların insanların yaşam kalitelerinin düşmesine, ölümlere, salgın hastalıklara, gıda ihtiyaçlarının artmasına, sebep olması bir bağlantıyı olmasını zorunlu kılmaktadır. Çevresel krizler ile yaşanılabilir çevre ihtiyacı arasındaki çatışmalar bir güvenlik sorunu oluşturmaktadır. Çevre sorunlarının giderilmesi, önlenmesi ve çevresel kaynakların korunması, yönetilmesi için gerekli işbirliğini uluslararası örgütler sağlamıştır. Bu örgütlerin tarafsız olması devletlere egemenliklerinin ihlal edilmemesi konusunda güven oluşturmaktadır. Çevre sorunlarının çözümü üzerine faaliyet gösteren birçok STK mevcuttur. Greenpeace ilgi çekici eylemleri dikkatleri üzerine çekmeyi başarabilmiş üç milyon civarında kayıtlı ve kayıtlı olmayan milyonlarca destekçiye ulaşabilmiş halk nezdinde çevre konularında güvenilir bir otorite olarak bilinmektedir. Uluslararası Doğayı Koruma Birliği ise insanlar tarafından çok bilinen bir örgüt değildir fakat uluslararası otorite olan kurum ve kuruluşlarca tanınmaktadır. Bu çalışmada bu örgütlerin faaliyetleri yeni güvenlik kavramları çerçevesinde incelenecektir.
  • Öğe
    Performans yönetimi algısı üzerine örgütsel sosyal sermayenin etkisi: Bir sektörel araştırma
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Çetin, Bahri
    Araştırmanın temel amacı, gübre üretim sektöründe performans yönetimi algısı üzerine örgütsel sosyal sermayenin etkilerini incelemektir. Ayrıca performans yönetimi ve sosyal sermaye arasındaki ilişkide, aracılık rolünün olup olmadığı ele alınmış olup, değişkenler arasında oluşabilecek ilişkileri tespit etmek suretiyle alanyazına katkı sağlanabileceği düşünülmüştür. Performans yönetimi ölçeği olarak Bakan ve arkadaşları (2012) tarafından geliştirilmiş olan performans yönetim ölçeği kullanılmıştır. Diğer değişken olan sosyal sermaye ölçümünde için ise Chang ile Chuang (2011) ve Chiu vd. (2006) tarafından geliştirilmiş ölçekler kullanılmıştır. Sosyal sermaye ölçeğinin %93,2 oranında; performans yönetimi ölçeğinin ise %93,3 oranında güvenilir olduğu tespit edilmiştir. Korelasyon analizi sonucunda; İlişkisel Boyut ile Bilişsel Boyut arasında yüksek şiddette pozitif yönlü, Yapısal Boyut ile Bilişsel Boyut arasında zayıf şiddette pozitif yönlü, Performans Değerleme Uygulamaları ile Bilişsel Boyut arasında yüksek şiddette pozitif yönlü, Ücretleme Uygulamaları ile Bilişsel Boyut arasında zayıf şiddette pozitif yönlü, Yapısal Boyut ile İlişkisel Boyut arasında yüksek şiddette pozitif yönlü, Performans Değerleme Uygulamaları ile İlişkisel Boyut arasında orta şiddette pozitif yönlü, Ücretleme Uygulamaları ile İlişkisel Boyut arasında zayıf şiddette pozitif yönlü, Ücretleme Uygulamaları ile Yapısal Boyut arasında zayıf şiddette pozitif yönlü, Ücretleme Uygulamaları ile Performans Değerleme Uygulamaları arasında orta şiddette pozitif yönlü bir ilişkinin olduğu tespit edilen korelasyon gerçekleşmiştir. Ayrıca yapılan regresyon analizi sonucunda sosyal sermaye algısının performans yönetimi alt boyutu olan "Ücretleme Uygulamaları"nın %36'sını "Performans Değerleme Uygulamaları"nın ise %54,6'sını açıklayabildiği görülmüştür.
  • Öğe
    Örgütsel bağlılığın değerlendirilmesinde, kişilik özellikleri ve örgütsel adalet algısının etkisi üzerine bir araştırma
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Gürsoy, Hakan
    Bu tezin amacı, seviye olarak aynı düzeyde olan fakat farklı öğretim programı uygulayan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullardaki öğretmenlerin kişilik özellikleri ve örgütsel adalet algılarının, çalıştıkları kuruma bağlılıklarına olan etkilerinin araştırılmasıdır. Örgütsel bağlılık bağımlı değişkeni ile kişilik özellikleri ve örgütsel adalet bağımsız değişkenleri arasındaki ilişkiyi inceleyerek, değişkenler arasındaki etkileri ortaya çıkarmaktır. Genel anlamda bu çalışma sonucunda ortaya çıkacak bulgular ve sonuçların, örgütsel davranış araştırmalarına katkı yapacağı, özelde ise Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlerinin örgütsel bağlılık durumlarının değerlendirmesi ve artırılması yönünde alacakları örgütsel ve bireysel tedbirlere katkı sağlayabileceği değerlendirilmektedir. Bu çalışmada örgütsel bağlılık bağımlı değişkeni; duygusal, devam ve normatif bağlılık olarak üç boyut, örgütsel adalet bağımsız değişkeni; dağıtım, süreç ve etkileşim adaleti olarak üç boyut ve kişilik özellikleri bağımsız değişkeni; dışadönüklük, uyumluluk, sorumluluk, duygusal denge ve gelişime açıklık olarak beş boyut şeklinde incelenmiştir. Sonuç olarak, hem kişilik özellikleri hem de örgütsel adalet alt boyutlarının örgütsel bağlılık alt boyutlarını etkilediği, bu etkileşimin örneklem grubundaki okulların bazılarında benzer seviyelerde, bazılarında ise farklı seviyelerde olduğu görülmüştür. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda öğretmenlerin okullarına yaptıkları katkılarına karşılık onlara adil ve adaletli ödül, terfi vb. katkılar yapılması, idareciler tarafından sonuçlar hakkında bilgi verme, kararlara katılım vb. eşit ve adil uygulamalar yapılması, idarecilerle öğretmenler arasında saygı, dürüstlük ve nezaket çerçevesinde bir iletişim olması gerekliliği sonucu ortaya çıkmıştır.
  • Öğe
    Duygusal ve gerilla reklamcılığın tüketicilerin satın alma davranışlarına etkisi üzerine bir araştırma
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Erinmez, Mustafa
    Bu çalışmanın amacı; duygusal reklamcılık ve gerilla reklamcılık faaliyetlerinin tüketicilerin satın alma davranışları üzerindeki etkilerini Ankara ili merkez ilçelerinde yaşayan bireylerden seçilen örneklem gruptan elde edilen verilere göre değerlendirmektir. Bu bağlamda Ankara ili merkez ilçeleri olan Yenimahalle, Çankaya, Keçiören, Altındağ ve Mamak ilçelerinde 2018 – 2019 aralığında yaşayan 447 birey çalışmanın somut evrenini oluşturmaktadır. Belirtilen ilçelerde ikamet eden bireylerden tesadüfi örneklem yoluyla seçilen; 253 kadın, 194 erkek olmak üzere toplamda 447 kişiye hazırlanan ölçekler uygulanmıştır. Uygulanan ölçekler tarafımızdan geliştirilen "Duygusal Reklam Çekiciliği Ölçeği", "Marka Bilinirliği Ölçeği", "Satın Alma Tarzı Ölçeği", "Gerilla Reklam Çekiciliği Ölçeğin"den oluşmaktadır. Çalışma sonucunda elde edilen veriler, yine bu ölçeklerin kullanılması ile elde edilen verilerdir. Geliştirilen bütün ölçekler için öncelikle geçerlilik ve güvenirlik tespiti amacıyla analiz yapılmıştır. Yapılan analizlerde pozitif sonuçlara ulaşılmıştır. Geliştirilen ölçeklerin katılımcılar tarafından cevaplandırılması sonucunda ulaşılan veriler ve bilgiler betimsel istatistik yöntemleri ile analiz edilmiştir. Çalışmada analiz amacıyla kullanılan istatistik yöntemlerini; t – testi, Anova, regresyon analizi, manova şeklinde sıralamamız mümkündür. Çalışmadan elde edilen veriler doğrultusunda yapılan analizlere göre, araştırmaya katılanların duygusal reklamcılık ve gerilla reklamcılık faaliyetlerinden etkilenmeleri orta seviyededir. Bu etki ile yine araştırmaya katılanların satın alma davranışına yönelmeleri arasında ilişki de orta seviyede tespit edilmiştir. Araştırmaya katılanların duygusal reklamcılık ve gerilla reklamcılık faaliyetleri doğrultusunda satın alma davranışlarına yönelme oranlarına bakıldığında kadın katılımcıların satın alma davranışına yönelme oranlarının daha fazla olduğu görülmektedir. Buna ek olarak kişilerin yaşadıkları ilçelerle satın alma davranışı arasında da anlamlı bir fark olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu bağlamda genel manada duygusal ve gerilla reklamcılık faaliyetlerinin tüketicilerin satın alma davranışına yönelmeleri üzerinde etkili olduğunu söylemek mümkündür.