İstanbul Gelişim Üniversitesi Kurumsal Açık Erişim Arşivi
DSpace@Gelişim, İstanbul Gelişim Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.

Güncel Gönderiler
Öğe Türü: Öğe , 7-11 yaş otizm spektrum bozukluğu tanılı çocukların maruz kaldığı akran zorbalığı karşısında ruhsal dayanıklılığını etkileyen faktörler(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Özgül, SümeyyeBu araştırmanın amacı, Otizm Spektrum Bozukluğu tanısı konulan çocukların, akranları tarafından maruz kaldıkları zorbalıklar karşısında ruhsal dayanıklılığı etkileyen faktörleri belirlemektir. Araştırma evreni, İstanbul'da yaşayan Otizm Spektrum Bozukluğu tanılı çocuklar ve tipik gelişim gösteren çocuklardan oluşmaktadır. Örneklem grubu ise Bağcılar, Güngören ve Ümraniye ilçelerinde yaşayan 7-11 yaş arasında, Otizm Spektrum Bozukluğu tanısı konulmuş 112 öğrenci ve aynı yaş grubundan 112 tipik gelişim gösteren çocuktan oluşmaktadır. Araştırma verileri, nicel çalışma teknikleri kullanılarak toplanmıştır. Bu kapsamda, veri toplama araçları olarak Akran Zorbalığı Ölçeği Geliştirme Ön Çalışması Kendini Bildirim Formu, Sosyal Becerileri Değerlendirme Ölçeği (7-12 Yaş) Geçerlilik ve Güvenirlik Çalışması, Otizm Davranış Kontrol Listesi (ABC) Geçerlilik ve Güvenirlik İncelemesi ve Bilgilendirme Formu kullanılmıştır. Bu formlar, veliler ve öğrencilere yüz yüze uygulanmıştır. Her bir veli ile 25 dakika, öğrenci ile 15 dakika, toplamda 40 dakika konuşulup bilgi alınmıştır. Konuşamayan öğrencilerle yapılan çalışmalarda ise veli ile 40 dakika süresince öğrenci hakkında bilgi alınmıştır. Elde edilen bulgulara göre OSB tanılı çocuklar ile tipik gelişim gösteren çocuklar arasında akran zorbalığına uğrama düzeyleri açısından anlamlı bir fark bulunmamaktadır. Literatürde, OSB'li çocukların daha fazla zorbalığa maruz kaldığı belirtilse de bu araştırmada, her iki grubun da düşük düzeyde zorbalık yaşadığı bulunmuştur. Bunun, çocukların ailelerinden aldıkları sosyal destek, sosyokültürel etkiler ve devam ettikleri okul türü gibi faktörlerle ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca, OSB'li çocukların sosyal beceri düzeylerinin tipik gelişim gösteren yaşıtlarına göre anlamlı biçimde daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Sosyal becerilerin eksikliği, OSB'li çocukların bağımsız sosyal yaşam becerilerini olumsuz etkileyebilir. Araştırmada, OSB tanılı çocukların sosyal faaliyetlere katılımının zorbalık mağduriyeti üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığı ancak sosyal beceri gelişiminde önemli rol oynadığı bulunmuştur. Fiziksel aktivitelerin ve sosyal müdahalelerin, OSB'li çocukların sosyal etkileşim ve iletişim becerilerini artırabileceği belirtilmiştir. Sonuç olarak, OSB tanılı çocukların sosyal ii becerilerinin geliştirilmesi ve zorbalık riskinin azaltılması için akran aracılı müdahaleler ve sosyal aktivitelere katılımın desteklenmesi önemlidir.Öğe Türü: Öğe , Avokado atıkları kullanılarak farklı teknikler ile cips üretimi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Özbar, EcemArtan nüfusa bağlı gıda atığının aritmetik yükselişi “Malthus Kapanı” yaklaşımında da öne sürüldüğü gibi yaşamın sürdürülebilirliğini her gün daha fazla tehdit etmektedir. Gıda atıklarının sürdürülebilir gastronomi kapsamında değerlendirilmesi artık gereklilik arz etmektedir. Atıkların değerlendirilmesi ile üretilen ürünlerin sürdürülebilirliği ise duyusal özelliklerine ve tüketicinin lezzet algısına bağlıdır. Pişirme tekniklerinin ve üretim yöntemlerinin farklı duyusal özellikler gösterdiği bu çalışmada, atık değerlendirilmesi ile üretilen cipslerin sürdürülebilir üretim ve tüketimi hedeflenmiştir. Çalışmada, avokado çekirdeği ve kabuğu; domates, soğan ve sarımsak kabuğu ve atık pirinçlerden hazırlanan cipsler; fırınlama, kızartma ve airfryer yöntemleriyle pişirilmiş ve duyusal özellikleri incelenmiştir. Kontrol ürünü formülasyonu, mutfaklarda oluşan haşlanmış baldo pirinç atığı temelinde; %85 haşlanmış baldo pirinç, %4,5 domates kabuğu, %3 soğan kabuğu, %2 tuz ve %1 sarımsak tozundan oluşmaktadır. Atıklı cips formülasyonu ise %85 haşlanmış baldo pirinç, %4,5 domates kabuğu, %3 soğan kabuğu, %2 tuz, %2,25 avokado kabuğu, %2,25 avokado çekirdeği ve %1 sarımsak tozu içermektedir. Avokado kabuğu ile hazırlanan cipsin formülasyonu, 4 cm çapında daire şeklinde kesilmiş %32,5'lik kısmını avokado kabuğu, ve geri kalan kısmını ise dış kaplama hamuru oluşturmaktadır. Konveksiyonel fırında pişirilen örnekler, 170℃ 20 dakika süreyle; airfryer yönteminde pişirilen örnekler, 150℃ ‘de 18 dakika süreyle; fritözde pişirilen örnekler ise 190℃ 1 dakika süreyle işleme tabii tutulmuş ve sade, atıklı ve kesme kabuk kodlarıyla değerlendirilmiştir. Cipslerin duyusal analizi; renk, görünüş, koku, yapı/tekstür, tat/aroma, gevreklik ve genel kabul edilebilirlik parametreleri göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmiştir. Puanlama testi sonuçlarına göre, sade cipsler arasında fırında pişirme ve kızartma yöntemleriyle üretilenler en çok beğenilen ürünler olmuştur. Atık ilavesiyle üretilen cipsler arasında da fırında pişirme ve kızartma yöntemleri öne çıkmıştır. Ancak kesme kabuk yöntemiyle üretilen cipslerin genel kabul edilebilirlik değerinin, diğer yöntemlere kıyasla düşük olduğu gözlemlenmiştir. Bu tez çalışması, avokado atıklarının değerlendirilmesini desteklemesiyle gastronomi ve gıda sektörüne kayda değer katkılar sunabilir. Elde edilen duyusal ii veriler, ileri dönüşüm yoluyla üretilen cipslerin maliyeti, genel kabulü, kullanılabilirliği, istatistiksel olarak renksel farklılığı, sürdürülebilir üretimi ve tüketimi açısından önemli değerlendirmeler sunmaktadır. Ayrıca, üç farklı pişirme yönteminin ürünün duyusal özelliklerinde ve buna bağlı lezzet algısında farklılıklar oluşturduğu belirlenmiştir. Bu durum diğer gıda kabuk ve çekirdek atıklarının kullanılacağı çalışmalara katkı sunacak nitelikte olup, ürün geliştirmede farklı pişirme teknikleri uygulamanın duyusal karakterdeki önemini göstermektedir.Öğe Türü: Öğe , Serebral palsili çocuklara bakım verenlerin bakım yükü, depresyon ve yaşam kalitesinin incelenmesi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Kılıcıkan, BüşraBu çalışma Serebral Palsi (SP)'li çocuklara bakım verenlerin bakım yükü, depresyon ve yaşam kalitesinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Bu araştırmada kesitsel tarama modeli kullanılmıştır. Bu çalışmaya 0-18 yaş arası SP tanısı almış çocuklara bakım veren 76 kişi dâhil edilmiştir. Verilerin toplanmasında yüz yüze görüşme ile demografik anket formu, Zarit Bakım Verme Yükü Ölçeği (ZBVYÖ), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve SF-36 ölçeği kullanılmıştır. Araştırmanın bulgularına göre Zarit Bakım Verme Yükü Ölçeği'nden alınan puan arttıkça Beck Depresyon Ölçeğinden alınan puan da artmakta, SF-36 fiziksel fonksiyon, enerji/ canlılık, ruhsal sağlık, sosyal işlevsellik, genel sağlık ve ağrı alt boyutlarından alınan puan azalmaktadır. Çalışmanın bulguları değerlendirildiğinde SP'li çocuğa bakım verenlerin sosyodemografik özellikleri ile çocuğun yaşı, hastalığının klinik tipi, derecesi ve fonksiyonel seviyesi bakım yükünü, psikolojik durumunu ve yaşam kalitesini etkilemektedir. SP'li çocukların fonksiyonel bağımlılığı arttıkça bakım yükü artmaktadır. Bu çalışmadaki SF-36, BDÖ ve ZBVYÖ verilerine göre çocuğun Kaba Motor Fonksiyon Sınıflama Sistemi(KMFSS) seviyesi arttıkça bakım verenin fiziksel sağlığında bozulmalar, depresyon düzeyi ve ağrıları artmaktadır. Bakım verenin artan ağrıları onun fiziksel aktivitesini etkileyerek genel duygu durumunu bozmaktadır. Bu sebeple bakım planlamaları ve hizmetleri sadece SP'li çocuklara yönelik değil bakım verenleri de kapsayıcı şekilde olması faydalı olacaktır. Bu çalışma bakım verenlerde ortaya çıkan sorunların etkileri, bakım verenlerin bilgilendirilmesi ve yaşam kalitesini konforlu hale gelmesini desteklemek için önemli bilgiler sunmaktadır.Öğe Türü: Öğe , İşitme cihazlarının yaşlılarda bilişsel işlevler ve depresif belirtiler üzerindeki etkileri(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Ceran, MerveBu araştırma, yaşlı bireylerde işitme cihazı kullanımının bilişsel işlevler ve depresif semptomlar üzerindeki etkilerini incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışmada, katılımcıların demografik özellikleri, işitme kaybı ve cihaz kullanım süreleri ile psikolojik ve bilişsel durumları arasındaki ilişkiler çok yönlü olarak değerlendirilmiştir. Araştırmanın örneklemini, Ocak 2025 ile Mart 2025 tarihleri arasında Ataduy İşitme Cihazları Satış ve Uygulama Merkezi’ne başvuran, 65 yaş ve üzeri işitme kaybı tanısı almış bireyler oluşturmuştur. Analiz sonuçlarına göre; cinsiyet, yaş ve medeni durum gibi demografik değişkenlerin depresyon düzeyleri üzerinde anlamlı bir etkisi bulunmamıştır. Ancak, depresyon tanısı konulan bireylerde hem işitme kaybı süresi hem de işitme cihazı kullanım süresinin anlamlı düzeyde daha uzun olduğu gözlenmiştir. Ayrıca, bu bireylerin konuşmayı alma (SRT), ayırt etme (SD) ve en rahat ses düzeylerine (MCL) ilişkin odyolojik ölçümlerinde, depresyonu olmayanlara kıyasla daha olumsuz sonuçlar saptanmıştır. Katılımcıların bilişsel performansları Mini Mental Durum Testi (MMSE) ile değerlendirilmiş ve ortalama 23.64±2.73 puan ile orta düzeyde bilişsel işlevlere sahip oldukları belirlenmiştir. Korelasyon analizleri, işitme kaybı süresi ile hatırlama becerileri ve genel bilişsel performans arasında negatif yönlü ve düşük düzeyde anlamlı ilişkiler olduğunu ortaya koymuştur. İşitme cihazı kullanım süresi ile bilişsel alt alanlar arasında ise hem pozitif hem de negatif yönlü düşük düzeyli ilişkiler belirlenmiştir; özellikle kayıt, dikkat ve hesaplama becerilerinde olumlu ilişkiler gözlenirken, hatırlama ve dil alanlarında olumsuz ilişkiler tespit edilmiştir. Ayrıca, odyolojik parametreler (SRT, SD, MCL) ile bilişsel işlevler arasında da anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Bu bulgular, işitme kaybının süresine ve işitme cihazı kullanımının süresine bağlı olarak, yaşlı bireylerin hem depresif belirtilerinin hem de bilişsel kapasitelerinin etkilendiğini göstermektedir. Çalışma, işitme sağlığının korunmasının yaşlılıkta zihinsel işlevler ve ruh sağlığı açısından kritik bir rol oynayabileceğini ortaya koymaktadır.Öğe Türü: Öğe , TBDY 2018 ve Eurocode 8 deprem yönetmeliklerinin betonarme bir yapı üzerindeki farklılıkları ve yaklaşımlarının karşılaştırmalı analizi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Ahmed, Abdirahman AbdillahiGünümüzün gelişmiş dünyasında büyük metropoller hızla genişlemekte ve gökdelenler, hızlı büyüyen ağaçlar gibi yükselmektedir. Büyük yüksekliklere sahip, mühendislik açısından yenilikçi ve konforlu tasarımlarla inşa edilen bu yapılar, aynı zamanda depremler gibi doğal afetlere dayanacak şekilde tasarlanmaktadır ve her metropolün merkezinde önemli bir yer almaktadır. Bu tür yapıların güvenliğini ve dayanıklılığını sağlamak için ülkeler, insan ve maddi kayıpları minimuma indirmeyi amaçlayan inşaat standartlarını benimsemektedir. İnşaat sektörü, doğal afetlere karşı koymak için modern teknolojilerle sürekli olarak gelişmektedir. Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Kanada ve Yeni Zelanda gibi çok gelişmiş ülkeler kendi inşaat standartlarını kullanmaktadır. Türkiye de bu alanda gelişmiş bir ülke olarak, jeolojik konumu gereği uzun yıllardır kendi inşaat standartlarını oluşturmuş ve uygulamaktadır. Türkiye’deki ilk inşaat standartlarının ortaya çıkışından bu yana, bu standartlar birçok kez geliştirilmiş, güçlendirilmiş ve değiştirilmiştir. Bu doğrultudagünümüzde Türkiye, 1 Ocak 2019'dan itibaren kabul edilen TBDY 2018 standartlarını kullanmaktadır. Bu tezde, Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY 2018) ile Avrupa Deprem Yönetmeliği (Eurocode 8) karşılaştırılmıştır. Çalışma, İstanbul'da Gelişim Üniversitesi Blok A binasının bulunduğu bölgede, aynı mimari özelliklere sahip ve 5, 6, 7 ve 8 katlı betonarme binalar üzerinde gerçekleştirilmiştir. Binaların taşıyıcı sistemleri perde duvarlar, kolonlar ve kirişlerden oluşmaktadır. Tasarım ve analiz süreçlerinde SAP2000 yazılımı kullanılarak binalar her iki yönetmeliğe uygun şekilde modellenmiştir. Analizlerde eşdeğer deprem yükü ve modal birleştirme yöntemleri uygulanmıştır. Deprem spektrumları, titreşim periyotları, kat kesme kuvvetleri, göreli kat ötelenmeleri gibi parametreler detaylı bir şekilde incelenmiştir. Çalışmada aşağıdaki bulgular elde edilmiştir: ii TBDY 2018 yönetmeliğine göre ivme değerleri daha yüksek bulunmuştur. Buna karşılık, Eurocode 8 daha uzun bir hız bölgesi süresine sahiptir. Bu durum, Eurocode 8’e göre tasarlanan binaların daha yüksek taban kesme kuvvetleri ve kat ötelenmeleri sergilemesine neden olmuştur. Eurocode 8 kapsamında hesaplanan eğilme momentler ve kat ötelenmeleri TBDY 2018'e kıyasla daha yüksek bulunmuştur. Bu farklar, özellikle yüksek katlı binalarda daha belirgin hale gelmiştir. TBDY 2018'e göre Y yönünde tüm katlarda rijitlik düzensizlikleri gözlemlenmiş, X yönünde ise herhangi bir düzensizlik saptanmamıştır. Eurocode 8 değerlendirmelerinde ise rijitlik düzensizliği sorunu tespit edilmemiştir. Sonuç olarak, TBDY 2018 ve Eurocode 8 arasındaki farklılıklar, deprem yüklerinin tanımlanması, yük kombinasyonları ve yapı elemanlarının rijitlik yaklaşımından kaynaklanmaktadır. Çalışma, Türkiye ve Avrupa'daki yönetmeliklerin avantajlarını ve sınırlamalarını karşılaştırmalı olarak ortaya koymuş ve yüksek yapıların tasarımı konusunda önemli bilgiler sunmuştur.


















