Yüksek Lisans Tezleri

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 1533
  • Öğe
    Korsanlık faaliyetlerinin denizcilik ekonomisine etkileri
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Köylü, Tuba
    Bu çalışma, korsanlık faaliyetlerinin denizcilik ekonomisi üzerindeki etkilerini kapsamlı bir şekilde incelemektedir. Deniz taşımacılığı, dünya ticaretinin büyük bir kısmını oluşturan önemli sektördür ve korsanlık, bu sektördeki operasyonları tehdit etmektedir. Çalışmada, korsanlık faaliyetlerinin tarihsel gelişimi, coğrafi dağılımı ve denizcilik ekonomisi üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkileri incelenmiştir. Özellikle, korsanlık nedeniyle oluşan maliyet artışları, sigorta primleri, güvenlik önlemleri ve gecikmelerin ekonomik sonuçları detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Ayrıca, korsanlığın deniz ticaret yollarında neden olduğu değişiklikler ve uluslararası toplumun bu soruna karşı aldığı önlemler de analiz edilmiştir. Korsanlık faaliyetleri, deniz taşımacılığı sektöründe faaliyet gösteren firmalar için önemli maliyetler doğurmaktadır. Bu maliyetler, gemi sahiplerinin ve operatörlerinin sigorta primlerinde artış, güvenlik ekipmanları ve personel eğitimine yönelik harcamalar ve korsan saldırılarının neden olduğu maddi kayıplar gibi unsurları içermektedir. Ayrıca, korsanlık olaylarının artması, bazı deniz ticaret yollarının kullanımını riskli hale getirmiş ve bu da alternatif rotaların tercih edilmesine neden olmuştur. Bu durum, taşıma sürelerinin uzamasına ve dolayısıyla maliyetlerin artmasına yol açmıştır. Çalışmanın bulguları, korsanlıkla mücadelede daha etkili stratejilerin geliştirilmesi ve uygulanmasının önemini vurgulamaktadır. Uluslararası iş birliği ve bilgi paylaşımı, korsanlık faaliyetlerinin önlenmesinde ve deniz taşımacılığı sektörünün güvenliğinin sağlanmasında kritik öneme sahiptir. Bu bağlamda, uluslararası deniz hukuku çerçevesinde yürütülen operasyonlar ve bölgesel iş birliği konuları ele alınmıştır. Sonuç olarak, korsanlık faaliyetlerinin denizcilik ekonomisine olan etkileri çok yönlüdür ve bu sorunun çözümü için kapsamlı ve koordine edilmiş çabalar gerekmektedir. Çalışma, denizcilik sektörünün karşı karşıya olduğu bu ciddi tehdidi anlamak ve çözüm yolları geliştirmek için önemli bir kaynak niteliğindedir.
  • Öğe
    Yapay zekâ kaygısının iş güvencesizliği algısı üzerindeki etkisinde algılanan öz yeterliliğin rolü sağlık çalışanları üzerine bir araştırma
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Karaca Karalinç, Celile
    Bu araştırmanın amacı sağlık çalışanlarının yapay zekâ kaygılarının iş güvencesizliğini nasıl etkilediğini tespit etmek ve bu etkide algılanan öz yeterliliğin nasıl bir rol oynadığını tespit etmektir. Araştırmada, bu amaçla sağlık çalışanları söz konusu değişkenler bağlamında ele alınmıştır. Araştırmada sağlık çalışanlarının yapay zekâ kaygılarının iş güvencesizliği üzerindeki etkisini tespit etmek, sağlık çalışanlarının yapay zekâ kaygılarının algılanan öz yeterlilik üzerindeki etkisini tespit etmek, algılanan öz yeterliliğin iş güvencesizliği algısı üzerindeki etkisini tespit etmek ve sağlık çalışanlarının algılanan öz yeterliliklerinin, yapay zekâ kaygılarının iş güvencesizliği üzerindeki etkisinde aracılık rolünü tespit etmek amaçlanmaktadır. Araştırma özellikle teknoloji yoğun çalışılan bir alan olarak sağlık sektörü üzerine odaklanmıştır. Saha çalışması sırasında araştırmacı bizzat sağlık kurumlarında bulunmuş ve veri toplama araçlarını örneklem grubuna uygulamıştır. Araştırma ilk olarak literatürde oldukça yeni bir kavram olan yapay zekâ kaygısının özellikle en büyük handikaplarından gözüken iş güvencesizliği algısı üzerindeki etkisinin tespit edilebilmesi açısından değerlidir. İkinci olarak çalışanların kendilerini ne derece yetkin olarak algıladıklarının konuya ne tür yansımaları olduğunun tespit edilebilmesi açısından çalışma önemli bir literatür boşluğu gidermektedir.
  • Öğe
    Metakaolin ve cüruf esaslı mermer tozu atığı ikameli geopolimer harçların mekanik özelliklerinin ve yüksek sıcaklık direncinin incelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Koç, Gülay
    Gelişen dünya ve artan nüfus ile beraber yeni yaşam alanları, altyapı ve endüstriyel alanlara da ihtiyaç artmaktadır. Bu ihtiyaçla dünya üzerinde çimento kullanımı da artış göstermektedir. Küresel ısınma günümüzde en önemli sorunlardan bir tanesidir ve çimento üretimi sırasında açığa çıkan CO2 gazı çevreye oldukça zarar vermektedir. İlaveten çimento üretimi için enerji maliyetleri de oldukça yüksektir. Çimento iyi bir dayanıma sahip olmasına rağmen yapılan çalışmalar çimento kullanılarak yapılan betonların kimyasal etkiler ve çevresel koşullara karşı durabilite dayanımının zayıf olduğunu göstermiştir. Artan küresel ekonomi, çevre ve hava kirliliği ile sürdürülebilir uygulamaların yapı sektöründe de kullanılabilmesi amacıyla çevre dostu bir bağlayıcı malzeme ve iyileştirilmiş dayanım şartları ile farklı beton türleri gerekliliği oluşmuştur. CO2 salınımının yanında artan endüstriyel atıklar da çevreyi tehdit etmektedir. Uçucu kül, yüksek fırın cürufu, silis dumanı gibi endüstriyel katı atıklar ve maden atıkları, Metakaolin gibi malzemeler geopolimer endüstrisinin ham maddesini oluştururlar. Hem çevresel koşullar hem de durabilite gereklilikleri doğrultusunda geopolimerler bir alternatif oluşturmuştur. Bu çalışmanın amacı geleneksel betonda kullanılan çimentoya alternatif bağlayıcılar ile hazırlanan daha çevreci, maliyeti düşük ve durabilite dayanımı daha yüksek olan harç üretmektir. Bu çalışmada çimento yerine bağlayıcı olarak metakaolin (MK) ve bağlayıcı malzemenin %47 oranında öğütülmüş yüksek fırın cürufu (ÖYFC) kullanılmıştır. Alkali aktivatör olarak Sodyum Silikat Mod 2 (SS) ve Sodyum Hidroksit (SH) 2/1 oranda kullanılmıştır. Farklı molaritelerde (M) hazırlanan SH çözeltileri ile dört faklı seri hazırlanmıştır. Deneyin devamında üretilen geopolimer harç serilerinde en yüksek mekanik dayanım alınan seride farklı oranlarda mermer tozu, silis kumu ile ikame edilerek kullanılmıştır. Genel olarak üretilen harçların performansını değerlendirmek amacıyla mekanik, fiziksel ve durabilite testleri yapılmıştır. Üretilen numunelerin su emme ve ağırlık kaybı değerleri elde edilmiştir. Basınç ve eğilme dayanımları testleri ve taramalı elektron mikroskobu (TEM) analizi yapılmıştır. Üretilen geopolimer harç numuneler; 300°C, 600°C ve 900°C'lik sıcaklıklara maruz bırakılarak yüksek sıcaklık deneyi yapılmıştır. Yüksek sıcaklık deneylerinin sonunda; ağırlık kaybı oranı, basınç dayanımı ve taramalı elektron mikroskobu (TEM) analizi sonuçları elde edilmiştir. 10 M, 12 M, 14 M ve 16 M olarak hazırlanan serilerde 7 ve 28 günde en yüksek basınç dayanımı elde edilen seri olan 14M ile %20 (20MT), %40 (40MT) ve %60 (60MT) oranda silis kumuna ikame mermer tozu ile üç yeni seri harç hazırlanmıştır. Yapılan çalışma sonucunda harç içerisinde mermer tozu miktarı arttıkça karışımın sıvı ihtiyacının arttığı görülmüştür. Ayrıca mermer tozu miktarı arttıkça numunelerin basınç ve eğilme dayanımlarında düşmeler olduğu görülmektedir. Bu anlamda son hazırlanan seride en düşük basınç ve eğilme dayanımı 60MT karışım numunelerinde elde edilmiştir. Yüksek sıcaklık deneyi sonucunda %20 mermer tozu atığı içeren harçların, sadece silis kumu ile hazırlanan geopolimer numunelere kıyasla formunu daha iyi koruduğu, ağırlık kaybının daha az olduğu görülmüştür. Yüksek sıcaklık deneyi sonrası yapılan basınç mukavemeti tayininde en yüksek sonuçlar %20 mermer tozu atığı içeren geopolimer numunelerden elde edilmiştir. 14M ve 20MT geopolimer harç numuneleri üzerinde yüksek sıcaklık öncesi ve sonrası TEM analizi kontrolü yapılmıştır. Sonuç olarak, %20 mermer tozu atığı içeriğinin bağlayıcı matrisin yoğunluğunu artırdığı görülmüştür. Bu durum çevresel sürdürülebilirlik açısından pozitif bir katkı sağlamıştır. Çalışma sonucunda geopolimer harçlara belirli oranda ikame edilerek kullanılan mermer tozu atığı dolgu malzemesinin numunelerin mekanik, fiziksel ve durabilite dayanımlarını iyileştirdiği görülmüştür.
  • Öğe
    Evaluation of the relationship between working capital managementand financial performance in business with panel regression analysis: An application on BIST 100 index
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Ogieriakhi, Ehis Osaro
    This study sheds insight into a company's working capital management practices and how they affect its financial success. The study uses panel regression analysis to analyze companies listed on the BIST 100 index. It aims to understand the relationship between working capital management and financial performance within these businesses. This study demonstrates that to guarantee seamless operations, working capital management entails efficiently managing a company's current assets and obligations. By analyzing this relationship with panel regression analysis, it aimed to identify how different strategies in working capital management impact the financial performance of these businesses.
  • Öğe
    Enneagramın işletmelerde innovasyona etkisi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Özdemir, Mikail
    Bu çalışmanın amacı; enneagramın işletmelerde inovasyona etkisini alan uygulamalı bir çalışmayla araştırmaktır. Araştırma Tokat‟ın Erbaa organize sanayi bölgesinde faaliyet gösteren 24 işletmede çalışan 6125 kişidir. Araştırma verilerin elde edilmesi de anket yöntemi izlenmiş olup, Anket verilerinin Elde edilebilmesi için demografik sorular "enneagram kişilik envanteri" ve "inovasyon ölçeği" ile ilgili sorular kullanılmıştır. Çalışmanın belirlenen evreninde yer alan herkesin katılma şansının olduğu basit tesadüfi yöntem izlenmiştir. Anket verilerinin analizleri sonrasında; enegram kişilik yapısınıdaki yöneticilerin, işletmelerde yürütülen inovasyon çalışmalarına etkileri analiz edilmiştir. Bu kapsamda enegram kişilik özelliklerinden yardımcı olma ve başarılı olma faktörlerinin süreç inovasyonu; ayrıca başarılı olma faktörünün organizasyonel inovasyon üzerinde ve yardımcı olma özelliğinin pazar inovasyonu üzerinde etkisi olduğu gözlemlenmiştir.
  • Öğe
    Kardeşi olan ve olmayan çocukların sosyal ve psikosomatik açıdan değerlendirilmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Özdemir, Özlem
    İçinde bulunduğumuz dönem ve çağ itibariyle hem ülkemizde hem de dünya genelinde “Tek Çocukluk” büyük bir hızla artış göstermiştir. Kadınların iş hayatına girmesiyle birlikte çalışan kadınların sayısının gün geçtikçe artıyor oluşu, sosyoekonomik durumlar, kendini psikolojik olarak hazır hissetme durumu gibi sebepler eşlerin çocuk sayısının tek ya da eski dönemlere nispeten daha az sayıda olmasına sebebiyet vermektedir. 2019 yılında ortaya çıkan Covid-19 salgını dolayısıyla çocukların sosyal yaşamı ve akran ilişkisi de buna bağlı olarak sınırlandırılmıştır. Çocukların kardeşinin olmayışı, akran ilişkisinin ve sosyalliğinin kısıtlanması, teknolojinin hızla gelişiyor oluşundan ötürü ekran maruziyetinin de buna paralel olarak kontrolsüz şekilde artışı gibi faktörlerin tümü bir araya geldiğinde çocuklar üzerinde bazı olumsuz duygu durumlara ve gelişimsel geriliğe yol açmaktadır. Ancak tek bir sebep olarak değerlendirildiğinde; “Tek Çocuk Olma” hali, gereken sosyalliğin anne-baba desteği ve yönlendirilmesi ile sağlanması; akran ilişkisinin ve okul öncesi eğitimin teşviki, ekran maruziyetinin kontrollü şekilde seyretmesi gibi durumlar ile olumsuz bir durum olarak değerlendirilmemelidir. Tek çocuklar için ise bazı toplum yargıları söz konusudur. Bu çocukların “sorunlu” kişiler oldukları inancı nesnel bir yargı değildir ve doğruluğu yoktur. Günümüzde okul öncesi eğitim sürecinin hayatımızın bir parçası olması ve yaygınlığının gün geçtikçe çoğalması sebebiyle; çocuklar kardeşi olmasa dahi, kendi akranları ile eğitim alanlarında vakit geçirme imkânlarına sahip olmaktadır. Bu durumun önüne geçen ve engel olan durum ise anne-babaların sergiledikleri davranışlardır. Çocuğun kişilik ve karakter özelliklerini oluşturma ve şekillendirme noktasında aile oldukça önemlidir. Hızla değişmekte olan aile dinamiğinde; ataerkil aile dinamiğinin yerini gün geçtikçe eşitlikçi aile dinamikleri almaktadır. Başarılı annebaba olma açısından evlilikte uyum başta olmak üzere; sağlık, duygusal ve sosyoekonomik yönden uyum ve denge esas alınmaktadır. Aile ilişkilerinde eşler arası ilişki, anne-baba-çocuk ilişkileri, kardeşler arası ilişkiler oldukça önemlidir. Bu çalışma kardeşi olan ve olmayan çocuklar arasındaki sosyal ve psikosomatik benzerlikleri ve farklılıkları karşılaştırma amacıyla yapılmıştır. Bu amaç doğrultusunda İstanbul ili Büyükçekmece, Çatalca, Silivri, Esenyurt, Beylikdüzü, Avcılar ilçeleri sınırlılığında olan Yuvamız İstanbul Çocuk Etkinlik Merkezlerinin 2015-2020 doğumlu çocuğu olan anne-babaları ile çalışma yürütülmüştür. Araştırmada Sosyal Beceri Ölçeği, Çocuk Somatizasyon Envanteri-24 (ÇSE–24) ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Çalışmaya toplamda 443 ebeveyn katılım sağlamıştır. Araştırmamızın sonucunda tek çocuğu olan katılımcıların öğrenim durumuna göre öz kontrol düzeylerinin anlamlı farklılık gösterdiği görülmektedir. Ancak öğrenim durumlarına göre sosyal beceri, hakkını arama düzeylerinin anlamlı farklılık göstermediği görülmektedir. Bir başka ifadeyle, tek çocuğu olan katılımcıların öğrenim durumları çocuk somatizasyon envanteri, sosyal beceri, işbirliği ve hakkını arama düzeylerini etkilememektedir. Bu konularda farklı eğitim düzeylerine sahip katılımcıların birbirleriyle benzer düşündükleri ifade edilebilir. Birden fazla çocuğu olan katılımcılarda ise öğrenim durumuna göre hakkını arama düzeylerinin anlamlı farklılık gösterdiği görülmektedir. Tek çocuğu olan katılımcıların evlilik süreleri ile çocuk somatizasyon envanteri düzeyleri arasında düzeyleri orta düzeyde, pozitif ve anlamlı korelasyon bulunmaktadır. Birden fazla çocuğu olan katılımcıların evlilik süreleri ile işbirliği düzeyleri düşük düzeyde, pozitif ve anlamlı; Çocuk somatizasyon düzeyleri arasında düzeyleri orta düzeyde, pozitif ve anlamlı korelasyon göstermektedir. Birden fazla çocuğu olan katılımcıların evlilik süreleri ile sosyal beceri düzeyleri arasında ise anlamlı korelasyon göstermemektedir. Buna bağlı olarak çocuğun kardeşinin olması ya da olmaması durumunun aile dinamiğinde, anne-babanın ilişkisinde, çocuğun zihinsel ve psikosomatik gelişiminde direkt olumsuz etkisinin olmadığı söylenebilmektedir.
  • Öğe
    Yaşam doyumu ve mutluluk arasındaki ilişkide psikolojik belirtilerin aracı etkilerinin incelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Kurtlar, Duygu
    Mutluluk, bireyin hissettiği pozitif duygu durumunun olumsuz hissettiği duygulardan fazla olmasıdır. Mutluluk genel manada yaşamdan alınan doyum şeklinde de tanımlanabilmektedir. Yaşam doyumu ve mutluluk arasındaki ilişkide farklı ülkelerde yaşayan bireylerin sergilediği psikolojik belirtilerin etkisinin incelenmesi literatürde merak edilen konulardan biridir. Bu araştırmanın amacı Türkiye’de ve Avustralya’da yaşayan Türklerin yaşam doyumu ve mutluluk düzeyleri arasındaki ilişkide psikolojik belirtilerin etkisinin araştırılmasıdır. Bu amaçla Türkiye’de ve Avustralya’daki 18-65 yaş aralığındaki 400 kişilik örneklem grubuna Google formlar üzerinden sosyo demografik form, mutluluk ölçeği, yaşam doyumu ve psikolojik belirtiler ölçekleri uygulanmıştır. Veriler SPSS 22 programına aktarılarak kodlanmıştır. Verilerin analizinde bağımsız örneklem t testi, anova testi, regresyon ve korelasyon analizleri kullanılmıştır. Araştırma sonunda Avustralya’da yaşayan Türklerin mutluluk puan ortalamaları Türkiye’de yaşayan Türklerin mutluluk puan ortalamalarından yüksek olduğu saptanmıştır. Avustralya’da yaşayan Türklerin Genel Yaşam Doyumu, İlişki Doyumu, Benlik Doyumu, Sosyal Çevre Doyumu, İş Doyumu puan ortalamalarının Türkiye’de yaşayan Türklerin puan ortalamalarından yüksek olduğu bulunmuştur. Avustralya’da yaşayan Türklerin somatizasyon, Obsessif Kompolsif, Kişiler arası duyarlılık, Depresyon, Kaygı, Düşmanlık, Fobik kaygı, Paranoid düşünce, Psikotizm, Ek belirtiler puan ortalamalarının Türkiye’de yaşayan Türklerin puan ortalamalarından düşük olduğu tespit edilmiştir. Mutlulukla yaşam doyumu ana ve alt boyutları arasında pozitif yönlü anlamlı ilişkiler saptanmıştır. Yaşam doyumu arttıkça mutluluk da artmaktadır. Psikolojik belirtilerle yaşam doyumu arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Yaşam doyumu arttıkça psikolojik belirtiler azalmaktadır. Psikolojik belirtilerle mutluluk arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Psikolojik belirtiler arttığında mutluluk azalmaktadır. Araştırmada ayrıca yaşam doyumu düzeyinin mutluluk düzeyleri üzerindeki etkisinde, psikolojik belirtilerin kısmi aracı etkisinin anlamlı ve %11,7 kısmi aracılık etkisinin bulunduğu saptanmıştır.
  • Öğe
    Havacılık sektöründe yalın yönetim uygulamalarının oluşturduğu kriz ve riskler
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Tunçay, Cem
    Yalın yönetim anlayışı katma değer sağlamayan faaliyetlerin elimine edilmesi, süreçlerin sürekli iyileştirilmesi ve israfın en aza indirilmesi temel felsefesine sahiptir. Yalın yönetim birçok kuruluş tarafından küresel ağda rekabet edebilmek için tercih edilmektedir. Öte yandan, dünya çapındaki olumlu etkileri yanı sıra yalın yönetim anlayışının yaratabileceği bir takım olumsuz etkiler ile kriz-risk durumları oluşturabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bağlamda tezin amacı, havacılık sektöründe yalın yönetim uygulamalarında karşılaşılan veya olası kriz ve riskleri belirlemektir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden olasılıksız örnekleme yöntemi türü olan amaçlı örnekleme kullanılmıştır. Araştırma kapsamında havacılık sektöründe bulunan 21 yöneticiyle ile yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılarak havacılıkta yalın yönetim uygulamalarında mevcut kriz ve riskler değerlendirilmiştir. Araştırmanın veri analizleri sonuçlarına göre işletmeler üzerinde olumlu etki yarattığı düşünülen yalın yönetim uygulamalarının da olumsuz etkiler yaratabileceği temel savı desteklenmektedir. Araştırma sonucunda, personel üzerinde fazla iş yükü birikimi, üst yönetimin yalın yönetim uygulamaları konusundaki kararlılık ve devamlılık eksikliğinin oluşturduğu olumsuz durumlar ve yanlış uygulamalar sonucu oluşan müşteri memnuniyetsizliği veya kaybına yol açabildiği bulguları saptanmıştır. Çalışmanın çıktıları, şirketlerin yalın yönetim sürecini uygulamak için çalışanların bağlılığını artırarak farkındalığın oluşturulması konusunda analizlerin doğru yapılmasında yol gösterici olabilir.
  • Öğe
    Yetişkin bireylerde dijital oyun bağımlılığı, genel erteleme davranışı ve duygu düzenleme becerileri arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Tüfekçi, Merve
    Bu araştırmanın amacı, 19-29 yaş aralığındaki bireylerin dijital oyun bağımlılık düzeyleri, erteleme davranışları ve duygu düzenleme becerileri arasındaki ilişkiyi incelemek olarak belirlenmiştir. Araştırmanın örneklemini, 19-29 yaş aralığında Türkiye’de yaşayan 264 yetişkin birey oluşturmaktadır. Nicel araştırma yöntemleri kullanılan bu araştırmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Bu araştırmada belirlenmiş amaca yönelik veri toplama araçları olarak “Demografik Bilgi Formu”, “Dijital Oyun Bağımlılığı Ölçeği”, “Genel Erteleme Ölçeği” ve “Duygu Düzenleme Becerileri Ölçeği” kullanılmıştır. Verilerin analizi için SPSS-24 programından yararlanılmıştır. Kullanılan ölçeklerin Cronbach Alpha kat sayıları .85 üzerindedir. Araştırmada, bireylerin genel erteleme düzeyleri ve duygu düzenleme becerilerinin dijital oyun bağımlılığı üzerinde yordayıcı etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu değişkenlerin, bazı demografik bilgiler (yaş, cinsiyet vb.) ile arasındaki ilişki incelenmiş ve dijital oyun bağımlılığının cinsiyet, yaş ve eğitim düzeyi ile; duygu düzenleme becerilerinin yaş ve medeni durum ile pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Genel erteleme davranışının demografik bilgiler ile arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.
  • Öğe
    Küçük ve orta ölçekli inşaat şirketlerinde çalışan işçilerin zihinsel sağlığının çok yönlü araştırılması
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Ceyhan, Bilal
    Günümüzde, inşaat sektörü dünya genelinde ekonomik kalkınmanın temel taşlarından birini oluştururken, bu sektörde faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli inşaat şirketleri, ekonomik büyümenin itici gücü olarak öne çıkmaktadır. Bu şirketlerin başarılı faaliyetlerine birçok faktör etki ederken, bu faktörlerden birisi de işçilerin zihinsel sağlığı olduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda, bu araştırmanın amacı, küçük ve orta ölçekli inşaat şirketlerinde çalışan işçilerin zihinsel sağlığını çok yönlü olarak incelemektir. Araştırma, işçilerin zihinsel sağlığını etkileyebilecek çeşitli faktörleri değerlendirmeyi ve uygun stratejiler geliştirmeyi hedeflemektedir. Çalışma nicel yöntemle gerçekleştirilmiş olup, veriler İstanbul ilinde küçük ve orta ölçekli inşaat şirketlerinde çalışan işçilerle yapılan anketlerden elde edilmiştir. Toplam 31 sorudan oluşan anket formu hedef kitleden tesadüfi olarak seçilmiş 216 kişiye uygulanmıştır. Bu çalışmada, veri analizinde farklı istatistiksel yöntemler kullanılmıştır. Kişisel değişkenler betimleyici istatistiklerle incelenmiş, araştırma ve kişisel değişkenler arasındaki ilişkiyi incelemek için fark testleri uygulanmıştır. Yaşam alanı, depresyon grup ortalama düzeyini etkilemektedir. Şantiyede yaşayan katılımcıların depresyon puanları, apartmanda yaşayanlara göre daha yüksektir. Stres ve anksiyete grup ortalama düzeyleri, yaşam alanından etkilenmemektedir. Kronik rahatsızlık durumu, anksiyete grup ortalama düzeyini etkilemektedir. Kronik rahatsızlığı olan katılımcıların anksiyete puanları, kronik rahatsızlığı olmayanlara göre daha yüksektir. Son olarak kronik rahatsızlığı olan katılımcıların anksiyete puanları, kronik rahatsızlığı olmayan katılımcılara göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Millî Eğitim Bakanlığında görev yapan özel eğitim öğretmenlerinin sosyal medya bağımlılığı belirti şiddeti ile mesleki tükenmişlik ve depresif belirti şiddeti arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Kuyumcu, Gürkan
    Bu araştırma Millî Eğitim Bakanlığı’nda görev yapan özel eğitim öğretmenlerinin sosyal medya bağımlılığı belirti şiddeti ile mesleki tükenmişlik belirtileri ve depresif belirtileri arasındaki ilişkiyi incelemek için yapılmıştır. Bunun yanında sosyodemografik özellikler açısından anlamlı farklılık olup olmadığı incelenmiştir. Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. İstanbul ili Avcılar, Esenyurt, Beylikdüzü ilçelerinde görev yapan ve kolay örnekleme yöntemiyle seçilen yaklaşık 300 özel eğitim öğretmeni bu araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Araştırmada sosyodemografik verilerin yanı sıra Sosyal Medya Bağımlılık Yetişkin Formu, Maslach Mesleki Tükenmişlik Envanteri ve Back Depresyon Envanteri kullanılarak Google -form üzerinden veriler elde edilmiştir. Betimsel istatistikler fark testlerinden bağımsız gruplar için t-testi ile tek yönlü varyans analizi ve son olarak ilişki testlerinden Pearson Korelasyon (Twotailed) analizi uygulanmıştır. Değişkenlerden cinsiyet ve eğitim durumu için bağımsız gruplar için t-testi yapılmıştır. Değişkenlerden yaş aralığı, sosyal medya kullanım süresi ve gelir durumları için ise tek yönlü varyans analizi (One-Way ANOVA) yapılmıştır. Gruplar arası farklılığın bilinmesi için çoklu karşılaştırma testlerinden Tukey kullanılmıştır. Son olarak SMB, MBT ve BD arasındaki ilişkileri belirlemek için Pearson Korelasyon (Two-tailed) analizi yapılmıştır. Verilerin analizi sonucunda erkek katılımcıların sosyal medya bağımlılık düzeylerinin kadın katılımcılara göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu, eğitim düzeyine göre katılımcıların sosyal medya bağımlılık düzeylerinin benzer olduğu, yaş seviyesi düştükçe sosyal medya bağımlılığına daha yatkın olunduğu , sosyal medya kullanım süreleri artıkça sosyal medya bağımlılık belirtilerinin manidar bir şekilde arttığı, gelir seviyesi arttıkça sosyal medya bağımlılık belirtilerinin yoğunlaştığı tespit edilmiştir. Sosyal Medya Bağımlılık Ölçeği’nin sanal iletişim ile Maslach Mesleki Tükenmişlik Envanteri’nin duyarsızlaşma alt boyutu arasında pozitif yönde düşük; SMB ölçeğinin sanal tolerans alt boyutu ile MMT ölçeğinin duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve düşük başarı hissi alt boyutunda pozitif yönde orta düzey anlamlı ilişki olduğu görülmüştür. Benzer bir ilişki de BD ölçeği ile SMB ölçeği sanal tolerans ve sanal iletişim alt boyutlarında görülmektedir. Dahası benzer düzey ve yönde ilişki BD ölçeği ile MMT ölçeğinin duygusal tükenme duyarsızlaşma ve kişisel başarı alt boyutlarında da vardır. Tüm bu bulgular, katılımcıların sosyal medya bağımlılıkları ile mesleki tükenmişlik düzeyleri artıkça depresyon düzeylerinin de artacağını gösterir.
  • Öğe
    İklim değişikliği projeksiyonları ile ekstrem yağışların frekans analizi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Hussein, Sura Dhiyaa Hussein
    Son yıllarda iklim değişikliği ve küresel ısınmanın sonucunda ekstrem iklim olaylarının sayısında ve şiddetinde büyük artışlar meydana gelmiştir. Bu artışların birincil sebebi sıcaklık artışının atmosferin su tutma kapasitesinde meydana getirdiği artıştır. Özellikle taşkınların dünya çapında daha sık ve daha şiddetli hale gelmesinde arazi kullanımındaki değişikler gibi diğer faktörlerle birlikte iklim değişikliğinin payı büyüktür. Bu doğrultuda gelecek yıllarda oluşacak değişikliklerin ekstrem yağışlar üzerindeki etkisinin araştırılması ve modellenmesi önem arz etmektedir. Bu çalışmada Hükumetlerarası İklim Değişikli Paneli (IPCC) 2021 yılında yayımlanan Değerlendirme Raporu kapsamında kullanılan 5 yeni Küresel Sirkülasyon Modelleri’nin (KSM) çıktıları iki yeni sosyo-ekonomik senaryo (SSP2-4.5 ve SSP5- 8.5) altında gelecekteki ekstrem yağış olaylarının analiz edilmesi için kullanılmıştır. Bu modellerin isimleri şu şekildedir: BCC-CSM2-MR (Çin), CMCC-ESM2 (İtalya), GFDL-ESM4 (Amerika). HadGEM3-GC31-LL (İngiltere) MPI-ESM1-2-LR (Almanya). Çalışmada bölgesi olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin Virginia Eyaleti seçilmiştir. Analizlerde model çıktılarının yanısıra beş gözlem istasyonunda ölçülen günlük veriler de kullanılmıştır. Modellerdeki belirsizlikler referans dönemdeki simülasyonların ölçülen değerlerle mukayese edilmesi ile düzeltilmiştir. Bunun için lineer ölçekleme yöntemi kullanılmıştır. Frekans analizleri yıllık maksimumlar ve eşiği aşan pikler olarak bilinen iki farklı yöntemle ele alınmıştır. Bu iki yöntemin kullanılmasıyla kısmi zaman serileri üretilmiştir ve bu seriler uygun dağılım fonksiyonlara uydurulmuştur. Daha sonra 1985-2014 (referans dönem), 2015-2040 (yakın gelecek), 2041-2070 (orta vade gelecek) ve 2071-2100 (uzak gelecek) olmak üzere 2, 5, 10, 20, 50, 100, 500 ve 1000 yıllık tekerrür dönemi olan ekstrem yağışların şiddeti hesaplanmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre bölgede ekstrem yağışların şiddetinde referans döneme kıyasla yakın gelecekte düşüş olacağı tahmin edilmektedir. Bu fark orta vade gelecekte kapanarak uzak gelecekte negatif yönde değişecektir. Şöyle ki yüzyılın sonunda özellikle SSP5-8.5 senaryosu altında ekstrem yağışların şiddetinde ciddi artışlar modellenmiştir. Bu sonuçlar düşük emisyonlu senaryoların doğal afetlerin azaltılmasındaki önemini vurgulamaktadır.
  • Öğe
    Üniversite öğrencilerinin yeme tutumu ile bağlanma stilleri ve benlik saygısı arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitü, 2024) Karaaslan, Sevda
    Bu araştırma üniversite öğrencilerinin yeme tutumu ile bağlanma stilleri ve benlik saygısı arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla yapılmıştır. Bu amaç doğrultusunda araştırma modeli olarak tarama modeli tercih edilmiştir. Araştırmanın uygulama bölümünde nicel araştırma yöntemlerinden anket yöntemi kullanılacaktır. Araştırmanın örneklemini herhangi bir üniversitede öğrenim gören öğrenciler oluşturmaktadır. Örneklem grubunu ise evren içinde seçilen ayrıca araştırmaya katılmak için gönüllü olan 323 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmanın verilerinin toplanmasında ‘’Yeme Tutum Testi (YTT)’’, Bağlanma stilini öğrenmek için ‘’Yakın İlişkilerde Yaşantı Envanteri (YİYE)’’, Benlik saygısını ölçmek için ‘‘Rosenberg Benlik Saygı Ölçeği (RBSÖ)’’ ve katılımcılara dair bilgiler için araştırmacı tarafından oluşturulan ‘’Sosyo Demografik Bilgi Formu’’ kullanılmıştır. Araştırma hipotezleri Sosyal Bilimler için İstatistik Paket Programı (IBM SPSS 26.0) kullanılarak test edilmiştir. Bağımsız değişkenlerin ölçek puanları bakımından analizleri için ‘’Bağımsız Örneklem T-Testi (İndependent Sample T Test)’’, ‘’Tek Yönlü Varyans Analizi (One Way Anova) ve Tukey Post-Hoc Testi’’ kullanılmıştır. Bağımsız değişkenler arası ilişki ‘’Pearson Korelasyon Katsayısı’’ ile incelenmiştir. Analizlerde istatistiksel anlamlılık değeri ‘’P < ,05’’ olarak kabul edilmiştir. Araştırmanın sonucu doğrultusunda üniversite öğrencilerinin yeme tutumları ile bağlanma stilleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı pozitif yönde ilişki tespit edilmiştir. Yeme tutumları ile yakın ilişkilerde yaşantılar ölçeğinin alt faktörü olan kaçınmacı bağlanma stili arasında anlamlı ve pozitif ilişki olduğu görülmüştür. Fakat kaygılı bağlanma stili ile yeme tutumları arasında bir ilişki bulunsa da bu istatistiksel olarak anlamlı düzeyde değildir. Üniversite öğrencilerinin benlik saygıları ile bağlanma stilleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı negatif yönde ilişki olduğu bulunmuştur. Benlik saygıları ile yakın ilişkilerde yaşantılar ölçeğinin alt faktörü olan kaçınmacı bağlanma stili ve kaygılı bağlanma stili arasında anlamlı ve negatif ilişki tespit edilmiştir. Üniversite öğrencilerinin yeme tutumları ile benlik saygıları arasında istatistiksel açıdan anlamlı negatif yönde ilişki tespit edilmiştir. Sosyo Demografik bilgi formuna göre VKI ve diyetisyene başvurma durumu ile yeme tutumu arasında anlamlı farklılık olduğu görülmüştür. Yaş, anne babanın birlikteliği, diyetisyene gitme durumu, VKI ile bağlanma stilleri arasında anlamlı fark olduğu bulunmuştur. Psikiyatrik yardım alma, diyetisyene gitme durum mevcut kilo ile hedeflenen kilo, cinsiyet ve yaş demografik özelliği ile benlik saygısı arasında anlamlı farklılık olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Stock market capitalization and financial openness : The case of United Arab Emirate
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Zhansultanova, Aigerim
    The United Arab Emirates and the Gulf region are increasingly becoming centers of gravity for financial investment and stock market activities. Additionally, financial openness provides avenues for more inflows into markets previously considered as no-go areas. The amount of inflow, the market capitalization volumes, and the boom in certain markets are particularly ascribed to the kind of institutional regimes and the level of financial liberalization that exist. To this end, there are several literatures on advanced economies with a few on the emerging market. This requires further study to understand the relationship between the stock market and financial openness in the Gulf states. This study seeks to explore the impact of a liberalized financial market on stock market capitalization in the UAE. The study employed annual time series data from 2000 to 2021 from the World Bank’s World Development Indicators (WDI) and the International Monetary Fund’s Financial Development datasets. This research aims to examine the impact of financial openness on stock market capitalization. More so, it seeks to investigate the relationship between institutional quality on stock market performance and to also ascertain how some macroeconomic indicators influence stock market performance in the UAE. The study used the Autoregressive Distributed Lag (ARDL) estimation technique and the results revealed that in the long run, financial openness has a positive relationship with stock market capitalization. More so, institutional quality indicators such as the rule of law and government effectiveness, as well as bank stability, and gross fixed capital formation have a positive impact on stock market capitalization in the long run. However, the quality of regulation, government expenditure, and GDP growth hurt market capitalization in the long run. In the short run, the study finds that financial liberalization, government expenditure, quality regulations, effective governance, and GDP growth rate harm market capitalization. However, the rule of law has a positive impact on stock market capitalization. The findings show the importance of financial openness, the rule of law, effective governance, capital formation, and stable financial systems in the future stock market in the UAE. The study further suggested the formulation and implementation of policies that will strengthen the quality of financial sector regulations which can pose more confidence in the capital market.
  • Öğe
    Yeme davranışları ile irrasyonel inanışlar arasındaki ilişkide bilişsel duygu düzenlemenin ve duygusal tepkiselliğin aracı rolü
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Algül Topkar, Berivan
    Araştırmanın amacı 18-40 yaş arası genç yetişkinlerin irrasyonel inanışları ile yeme davranışları arasındaki ilişkide duygusal tepkiselliğin ve bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin aracı rolünü incelemektir. Araştırma örneklemi Türkiye’de yaşayan 216 kadın ve 66 erkek olmak üzere toplam 282 kişiden oluşmaktadır. Araştırma verileri Google Formlar üzerinden toplanmıştır. Katılımcıların demografik bilgilerinin edinilmesi amacıyla “Sosyodemografik Bilgi Formu”, irrasyonel inanışları belirlemek için “Genel Tutum ve İnanışlar Ölçeği- Kısa Form”, yeme davranışlarını belirlemek için “Hollanda Yeme Davranışı Anketi”, duygu düzenleme stratejilerini belirlemek “Bilişsel Duygu Düzenleme Ölçeği”, duygusal tepkiselliği ölçmek için “Duygusal Tepkisellik Ölçeği” kullanılmıştır. Tüm istatistiksel analizler IBM SPSS sürüm 25.0 kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Ölçek toplam ve alt boyut puanları arasındaki ilişkiyi belirlemek için pearson korelasyon analizi yapılmıştır. Ölçek toplam ve alt boyut puanları ile katılımcıların demografik ve çeşitli değişkenleri arasında anlamlı farklılık olup olmadığını belirlemek üzere 2 gruplu değişkenler için parametrik testlerden Independent Samples t testi uygulanmıştır; 3 ve üzeri gruba sahip değişkenler için One-Way ANOVA testi uygulanmıştır. Gruplar arasında anlamlı fark çıkması durumunda, anlamlılığın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek amacıyla post-hoc testilerinden Bonferroni testi tercih edilmiştir. p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Araştırmanın bulgularına göre irrasyonel inanışlar ile yeme davranışları arasındaki ilişkide uyumlu bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin aracı rolü bulunmamıştır. İrrasyonel inanışlar ile duygusal yeme ve irrasyonel inanışlar ile dışsal yeme arasındaki ilişkilerde ise hem duygusal tepkiselliğin hem de uyumsuz bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin aracı rolü bulunmuştur. İrrasyonel inanışlar ile kısıtlayıcı yeme arasındaki ilişkide ise duygusal tepkiselliğin ve uyumsuz bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin ve aracı rolü bulunmamıştır. Bulgular ilgili literatür göz önüne alınarak tartışılmıştır.
  • Öğe
    21. yüzyılda Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi kapsamında Türkiye'nin İsrail'e yönelik dış politikası
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Özkan, Berna
    1948 yılında İsrail'in bir devlet olarak kurulması, Levant alt kompleksi ve bölgenin genelinde günümüze kadar süregelen çeşitli dini, etnik ve siyasi çatışmalara neden olmuştur. Ortadoğu bölgesindeki güvenlik mimarisinin şekillenmesinde önemli bir aktör olan Türkiye'nin İsrail'e yönelik dış politikası, iki ülkenin etki ve güvenlik alanlarının çakışmasından dolayı bölgesel ve küresel düzeyde bazı sorunlar yaşamalarına ve ilişkilerinde ciddi kırılmalar meydana gelmesine neden olmuştur. Ortadoğu bölgesel güvenlik kompleksine komşu Türkiye ile kompleksin bir üyesi olan İsrail’in birbirleriyle yaşamış oldukları siyasi anlaşmazlıklar da bölgenin kaderini çoğu kez olumsuz yönde etkilemiştir. 2002 yılında tek başına iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından ortaya konan yeni Türk dış politikası BGKT tarafından Türkiye’ye atfedilen yalıtıcı rolüne meydan okuyan bir dizi ilkeye dayandırılmıştır. Bu bağlamda, Türkiye-İsrail ilişkilerinin konu edinildiği bu çalışmanın amacı, 21. yüzyılda Türkiye'nin İsrail'e yönelik dış politikasını, iki devlet arası ilişkilerdeki süreklilik ve kopuşları, genelde inşacı yaklaşımın, özelde Kopenhag Okulu'nun geliştirdiği Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi çerçevesinde anlamak ve açıklamaktır. Bu teori kapsamında, 21. yüzyılda Türkiye’nin İsrail’e yönelik dış politikasındaki değişimler; güvenlikleştirme/güvenlik-dışılaştırma söylemleri ve sektörel güvenlik yaklaşımı çerçevesinde, Türk-İsrail ilişkilerinin tarihsel arka planı da dikkate alınarak, bölgesel ve küresel gelişmeler ışığında analiz edilmiştir.
  • Öğe
    Çalışanların aile aidiyetlerinin iş doyumu ve performansına etkisi: Hizmet sektöründe bir uygulama
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Cömert, Selim
    Aidiyet, bireylerin yaşamlarında en temel ihtiyaçların başında gelerek oldukça önemli bir yere sahiptir. Bireylerin aidiyet duygularının geliştiği, güçlendiği ve şekil aldığı ilk yer ailedir. Aile, bireylerin çeşitli ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken, bununla beraber bir gruba katılma ve bağlı hissetme ihtiyaçlarını da karşılamaktadır. İş hayatımızda da yaptığımız işle ilgili görev ve sorumluluklarımızı yerine getirdiğimizde önce kendimizi tatmin etmiş oluruz ve işimizin gerektiği gibi yapılmasını sağlarız. Bu görev ve sorumlulukları yerine getiren çalışanların duymuş oldukları haz, mutluluk, memnuniyet veya memnuniyetsizliği ise iş doyumunu oluşturmaktadır. Performans ise, bireyin yaptığı işin başarısının ve bir hedefe ulaşma çabasının ölçüsü olarak tanımlanabilir. İş performansı ise çalışanların bulundukları organizasyonlarda bir görevi veya işlevi gerçekleştirme sürecidir. Bu bağlamda çalışmanın amacı çalışanların aile aidiyetlerinin iş doyumu ve iş performansını nasıl etkilediğini ortaya koyabilmektir.
  • Öğe
    Turistik destinasyonlarda yer alan işletmelerin bütçe ve mali performans hedeflerinin gerçekleştirilmesinde turizm rehberlik faaliyetlerinin etkileri
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Kutlu, Sinan Süleyman
    Dünyada Küresel ekonomiyi belirleyen etkenlerden biri hiç şüphesiz turizm kaynaklarından gelen bütçelerdir ve son dönemlerde küresel dünyada ekonomik buhranlar yaşanmaktadır. Bu olumsuzluklardan turizm ve turizme bağlı kuruluşlar da etkilenmektedir. Turizmin bu olumsuzluklardan hangi düzeyde etkilendiğini incelemek amacıyla ülkemizde turistik destinasyonların mali ve bütçe performansını hedeflerine ulaştırma noktasında gereken turist rehberliği etkisi araştırılmıştır. Ülkemizde özellikle turizm alanında önemli bir rol oynayan İstanbul’da son yıllarda turizm hareketliği hızla artmaktadır. İstanbul’da yer alan bazı turizm destinasyonlarına gelen turistlere rehberlik yapan turizm rehberlerin bu destinasyonlarda yer alan işletmelerin mali ve bütçe hedeflerin gerçekleştirilmesinde sağladığı katkılar araştırılmıştır. Daha sonra elde edilen istatistik bilgiler destinasyonlarda yer alan işletmelerin mali ve bütçe yönünden gelişmesine sağladığı katkılar incelenmiştir. Elde edilen bilgiler ışığında destinasyonlarda yer alan işletmelerin mali hedeflerine ne kadar yaklaştığı analiz edilerek turizm rehberlerinin destinasyonlarda yer alan işletmelerin sağladığı mali ve bütçe katkılarının gelecekte yapılacak turizm gelirleri ve turizm rehberinin bu gelirlere yaptığı çalışmalara ışık tutulması hedeflenmiştir.
  • Öğe
    İran'da toplumsal hareketler bağlamında su krizi üzerine etnik temelli görüş farklılıkları: Farslar ve Azerbaycan Türkleri örneği
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Jabbari Ghanbarlou, Hamid
    Araştırma, İran'daki farklı etnik grupların su krizine yönelik görüşlerini ele almaktadır. Su politikası, su kaynaklarının kullanımı ve dağılımındaki farklılıkların bölgesel anlaşmazlıkların ve etnik çatışmaların temel nedenlerinden biri haline geldiği belirtilmektedir. Etnik gruplar arasındaki su krizine yönelik bakış açıları, su kaynaklarının adaletsiz kullanımıyla yakından ilişkilendirilirken, bu durum belirli etnik grupların su kaynaklarına erişimde zorluklar yaşamasına neden olmaktadır. Bu bağlamda, su krizinin etnik gruplar arasında artan gerilimlere ve çatışmalara neden olabileceği ve bölgede istikrarı tehdit eden bir faktör haline gelebileceği vurgulanmaktadır. Urmu Gölü'nün ve Zayanderud Nehri'nin kuruması gibi olaylar, çevresel sorunların ve su krizinin boyutlarını gözler önüne sermektedir. İran'ın Azerbaycan bölgesindeki Urmu Gölü krizi, yerel topluluklar üzerinde olumsuz etkilere yol açarak, çevresel protestoları tetiklemiştir. Bu durum, sadece çevresel zararlar değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal sorunlara da neden olmaktadır. Bu araştırma, İran'daki su krizine ilişkin farklı etnik grupların bakış açılarını anlamak amacıyla nitel araştırma yöntemini benimsemiştir. Araştırmacılar, konuyla ilgili mevcut yazılı ve görsel kaynakları detaylı bir şekilde incelemiş ve elde edilen verileri analizlerine dahil etmişlerdir. Ayrıca, su krizi konusunda deneyim sahibi olan bireylerle bireysel görüşmeler yapılarak derinlemesine veri toplama süreci gerçekleştirilmiştir. Veri analizi aşamasında içerik analiz yöntemi kullanılarak, toplanan verilerin ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesi ve belirli temaların belirlenmesi sağlanmıştır.
  • Öğe
    Sağlık sektöründe yapay zekâ kullanımında çalışanların algısı ve çalışanlar açısından müşteri deneyimlerinin incelenmesi üzerine nitel bir araştırma
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Kayalak, Kudret
    Sağlık sektöründe yapay zekâ kullanımının çalışanlar ve müşteriler tarafından nasıl algılandığını ele alan bu çalışma, yapay zekânın sağlık hizmetlerine entegrasyonunun hem avantajlarını hem de zorluklarını nitel bir perspektifle inceler. Araştırma, yapay zekâ destekli sağlık teknolojilerinin teşhis, tedavi ve hasta izleme süreçlerindeki kullanımlarını ve bu teknolojilerin çalışan performansı, müşteri deneyimi ve operasyonel verimlilik üzerindeki etkilerini kapsamlı bir şekilde değerlendirir. Çalışma ayrıca, sağlık yönetimi çalışanlarının bu teknolojilere adaptasyon süreçlerini, algıladıkları avantaj ve dezavantajları ele alırken, yapay zekâ teknolojilerinin sağlık hizmetleri sunumundaki rolünü ve potansiyelini vurgular. Bulgular, yapay zekânın sağlık sektöründeki kullanımının hem çalışanlar hem de müşteriler açısından olumlu ve olumsuz yönleri barındırdığını ortaya koymakta, bu teknolojinin etkin kullanımı için eğitim ve güven inşası gibi faktörlere işaret etmektedir.