Yüksek Lisans Tezleri

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 1616
  • Öğe
    Yetişkinlerde online kumar bağımlılığı ve dissosiyatif belirtiler arasındaki ilişki: Depresyon ve anksiyete düzeyinin aracı rolü
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Dökmetaş, Melek
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, yetişkin kadın ve erkeklerde online kumar bağımlılığı ve disosiyatif belirti düzeyleri arasındaki ilişkiyi, bu ilişkide depresyon ve anksiyete düzeyiyle aracı rolünü incelemek ve değişkenlerin birbirleriyle bağlantısını araştırmaktır. Yöntem: Araştırmaya, online platformlarda kumar oynayan 18-40 yaş aralığındaki yaş ortalaması 27,96(±6,06) olan 80 yetişkin kadın ve erkek katılmıştır. Çalışmanın örneklem büyüklüğünü hesaplamak için G*Power 3.1.9 programı kullanılmıştır ve bir grup için en az n=74 olarak belirlenmiştir. Örneklemin çoğunluğunu lisans mezunu (%56), sosyoekonomik düzeyi orta gelir grubunda olan (%64), ilişkisi olmayan (%50,62), ailesiyle yaşayan (%56), slot oyunlarını oynamayı tercih eden (%39,30) kadın (%31,25) ve erkek (%68,75) katılımcılar oluşturmaktadır. Verilerin analizi için bağımsız iki grup karşılaştırmasında t-testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA), çoklu karşılaştırma testi olarak Bonferroni ile Tamhane testleri kullanılmıştır. Aracılık analizleri Bootstrap yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Araştırmamızın sonuçlarına göre online kumar bağımlılığı puanının, dissosiyatif belirtiler ölçeği üzerindeki toplam etki ve doğrudan etki değerinin anlamlı olmadığı belirlenmiştir. Online kumar bağımlılığı puanının, dissosiyatif belirtiler ölçeği üzerindeki dolaylı etki değerinin anlamlı olduğu belirlenmiştir. Bu bulgular, Online kumar bağımlılığı ölçek puanı ile dissosiyatif belirtiler ölçeği arasındaki ilişkide depresyon puanlarının. [B=2,46 (CI:0,01; 0,28); β:0,12] ve anksiyete puanlarının [B=2,63 (CI:0,02; 0,28); β:0,13] aracılık etkisinin olduğunu göstermektedir. Sonuç: Araştırmanın sonucunda online kumar bağımlılığı ve disosiyatif belirtiler arasındaki ilişkide depresyon ve anksiyetenin aracı rolünün olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Periferik vertigolu yetişkin hastalarda V-HIT test sonuçlarının kalorik test sonuçları ile karşılaştırılması
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Tezcan, Elif İlkay
    Yapılan bu yüksek lisans tez çalışmasının amacı kalorik test sonuçları ile V-HIT testi sonuçlarının birbiri ile karşılaştırılmasıdır. Bu kullanılan iki test de aynı refleksi farklı uygulama şekillerinde değerlendirmektedir. Kalorik test çok uzun V-HIT testi çok kısa sürmektedir bu nedenle bu iki testi karşılaştırarak birbirlerinin yerine kullanılıp kullanılamayacağı araştırılmıştır. Bu nedenle, vertigo (baş dönmesi) veya dizziness (sersemlik hissi) ile Doç.Dr.Kemal Keseroğlu Kliniğine başvuran hastalar arasından çalışmaya uygun görülen ve bilgilendirilmiş gönüllü olur formunu imzalayan 52 kadın ve 48 erkek arasında bu çalışma yürütülmüştür. Toplamda 100 kişi çalışmaya dahil edilerek sonuçlar 200 kulak ile değerlendirilmiştir. Çalışmaya katılan hastalara Doç.Dr.Kemal Keseroğlu tarafından ayrıntılı kulak-burun-boğaz muayenesi yapılmıştır ve muayene sonuçları ve radyolojik görüntüleme sonuçları normal bulunmuştur. Böylece santral herhangi bir patolojiyi düşündürebilecek durumlar çalışma dışı bırakılmıştır. Muayene sonrasında hastaya yapılan odyovestibüler testlerde BPPV (Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigo) ve santral patolojiyi düşündüren hastalar çalışma dışı bırakılmıştır. Hastalara sırasıyla V-HIT testi ve kalorik test Odyolog Elif İlkay Tezcan tarafından uygulanmıştır. Test verileri değerlendirildiğinde 200 kulak arasında 105 kulak her iki testte de normal çıkarak 95 kulakta iki testten birinde veya ikisinde de patolojik elde edilmiştir. Bu 95 patolojik kulağın 32 tanesinde sadece V-HITte patoloji, 33 tanesinde sadece kalorikte patoloji ve 30 tanesinde her iki testte de patoloji saptanmıştır. İki testinde normal ve patolojik olarak yani uyumlu olarak sınıfladığı kulak sayısı 135 (%67,5) olarak hesaplanmıştır. Geriye kalan 65 (%32,5) kulak uyumsuz (yani normal ve patolojik değerlendirmeler ters olarak gerçekleşmiştir) olarak değerlendirilmiştir. Özetle yaklaşık değerlendirmelerin 2/3'ü uyumlu 1/3'ü ise uyumsuzdur. Sonuç olarak, çalışma sonucu elde edilen uyumun düşük çıkması her 3 kişiden 1 kişide patolojinin atlanma riskini içerir. Böylece iki testi birbirinin yerine kullanmak yerine, birbirlerinin tamamlayıcısı olarak kullanmak daha doğru ve daha güvenirdir.
  • Öğe
    Havalimanlarinda çevresel sürdürülebilirlik
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Çökelez, Çisem
    Küresel ekonomide önemli bir yere sahip olan ve dünyanın en hızlı büyüyen, gelişen, yenilikçi ve dinamik yapısıyla dikkat çeken havacılık sektörü; uyguladığı karar ve politikalarla tüm dünyanın geleceğini ve yaşam kalitesini etkilemektedir. Bu bağlamda, havalimanlarındaki çevresel sürdürülebilirlik konusu, Türk Hava Yolları ve Pegasus Hava Yolları gibi farklı iş modellerine sahip havayolu şirketlerinin perspektifinden detaylıca ele alınmıştır. 2019 ile 2022 yılları arasındaki dönemi kapsayan araştırma, karbon emisyonları, yolcu sayıları, arz edilen koltuk kilometreleri ve ücretli yolcu kilometreleri gibi önemli operasyonel göstergeler üzerinden kapsamlı bir trend analizi yapmaktadır. Türk Hava Yolları'nın tam hizmet sağlayıcı iş modeli ile Pegasus Hava Yolları'nın düşük maliyetli iş modeli arasındaki farklılıkların çevresel etkilere yansımaları detaylı bir şekilde incelenmiş ve sektörel karşılaştırmalar yapılmıştır. Ayrıca, bu havayolu şirketlerinin çevresel sürdürülebilirlik performansları analiz edilerek, sektördeki çevresel etkilerini azaltma çabaları değerlendirilmiştir. Karbon emisyonları, yolcu sayıları ve diğer operasyonel veriler üzerinden yapılan detaylı analizler, havayolu şirketlerinin çevresel etkilerini azaltma konusundaki stratejilerinin etkinliğini ortaya koymaktadır. 2019-2022 yılları arasında yapılan araştırmada, Pegasus Hava Yollarının yolcu başına düşen karbon emisyon oranlarının her geçen yıl arttığı gözlemlenmiştir. 2019 yılını baz alan çalışmada, en düşük karbon salınımının olduğu yıl 2020 olarak belirlenmiştir. Elde edilen verilere göre, 2020 yılı, baz yıla kıyasla en düşük taşınan yolcu sayısına ve en düşük toplam sera gazı emisyon oranına sahiptir. Buna göre, yolcu başına düşen karbon emisyon oranının da en düşük olduğu yıl 2020 olarak tespit edilmiştir. 2022 yılına gelindiğinde ise, baz yıla kıyasla en yüksek yolcu başına düşen karbon emisyon oranı ve toplam sera gazı emisyon oranının en yüksek olduğu ve toplam taşınan yolcu sayısının da en fazla olduğu yıl olduğu görülmüştür. Türk Hava Yollarının 2019-2022 yılları arasındaki operasyonel verileri incelendiğinde, karbon emisyon oranlarında bir yükselişin ardından azalma olduğu belirlenmiştir. 2020 yılında, 2019'a göre en düşük taşınan yolcu sayısı ve karbon salınımı görülmesine rağmen, yolcu başına düşen karbon emisyon oranının 2022 yılında tekrar arttığı belirlenmiştir.
  • Öğe
    Sosyal medyada minimalizm akımının kullanımı: Grafik tasarım ilkeleri ve elemanlarının sosyal medyadaki rolünün incelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Taylan, Cansu
    Tasarımlar açısından zengin bir sosyal medya platformu olan İnstagramda, kitleler ile iletişim kurmak için sık sık tasarımlar paylaşılmaktadır. Tasarımların etkileyici ve hiyerarşik bir düzen içerisinde iletilmesi, iletişim için önemli bir rol oynamaktadır. Burada grafik tasarım ilke ve elemanları devreye girmektedir. Grafik tasarım ilke ve elemanları ile oluşturulan tasarımlar, içeriklerin okunabilirliğini ve etkileşimini artırmaktadır. İlke ve elemanlara uygun bir şekilde oluşturulan tasarımlar markaların güvenilirliğini ve profesyonel görünmesine olanak sağlamaktadır. Grafik tasarım ilke ve elemanlarına uygun bir şekilde oluşturulmayan karışık, düzensiz ve uyum bakımından eksik olan tasarımlar kişilerde kafa karışıklığına neden olabilir. Kişiler üzerinde markaya karşı güvensizlik oluşturacağı gibi görsel yorgunluk meydana getirebilir. Bu tez, grafik tasarım ilke ve elemanları açısından başarılı olan ve hatalı olan tasarımları detaylı bir şekilde incelemiştir. Otuz kişilik bir grup üzerinden Minimalizm ışığında oluşturulmuş sade tasarımların da seçeneklere eklendiği bu çalışmada, kişilerin başarılı ve hatalı tasarımlar arasından bir seçim yapmaları istenmiştir.
  • Öğe
    AES simetrik şifreleme yöntemi kullanılarak parametrik girdilerle resim şifreleme ve çözme işlemlerine yönelik java uygulaması geliştirilerek performans analizinin yapılması
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Şahin, Davut
    Bu tez çalışmasında, görüntülerin güvenli bir şekilde iletilmesi ve depolanması amacıyla, Java programlama dili kullanılarak bir grafik kullanıcı arayüzüne sahip bir resim şifreleme ve şifre çözme uygulaması geliştirilmiştir. Uygulama, simetrik anahtarlı şifreleme algoritmalarından olan Gelişmiş Şifreleme Standardı (AES) algoritmasını kullanarak 128, 192 ve 256 bitlik şifreleme işlemlerini gerçekleştirebilmektedir. Güvenlik seviyesini artırmak için, şifreleme işlemi kullanıcı tarafından belirlenen tur (iterasyon) sayısı kadar tekrarlanabilmektedir; bu sayı maksimum 100 tur olarak sınırlandırılmıştır. Şifreleme işleminden önce, orijinal resmin bütünlüğünü ve kimliğini doğrulamak amacıyla SHA-256 kriptografik özet fonksiyonu kullanılarak resmin hash değeri hesaplanmaktadır. Benzer şekilde, şifreleme işleminden sonra elde edilen şifreli resmin de SHA-256 hash değeri alınmaktadır. Bu hash değerleri, veri bütünlüğünün ve güvenilirliğinin sağlanması için bir veritabanında saklanmaktadır. Şifre çözme işlemi sırasında, şifreli resmin yeniden hesaplanan hash değeri veritabanındaki değerle karşılaştırılarak veri bütünlüğü doğrulanmakta ve sadece bütünlük sağlanırsa şifre çözme işlemi gerçekleştirilmektedir. Performans analizleri, şifreleme anahtar uzunluğunun ve tur sayısının artmasının işlem süresini belirgin bir şekilde etkilediğini göstermektedir. Özellikle 256 bit anahtar uzunluğu ve yüksek tur sayılarında şifreleme ve şifre çözme sürelerinde artış gözlemlenmiştir. Bu durum, güvenlik ve performans arasında bir denge kurulması gerektiğini ortaya koymaktadır. Geliştirilen arayüz, kullanıcı deneyimini ön planda tutarak sade ve anlaşılır bir tasarım ile oluşturulmuştur. Kullanıcıların şifreleme işlemlerini kolaylıkla gerçekleştirebilmesi hedeflenmiş ve programın eğitim amaçlı olarak şifreleme mantığının anlaşılmasına katkı sağlaması amaçlanmıştır. Uygulamanın modüler yapısı ve ölçeklenebilirliği, gelecekte daha büyük projelere entegrasyonunu mümkün kılmaktadır. Bu çalışma, resim verilerinin güvenliğini artırmak için çoklu tur ve farklı anahtar uzunluklarında AES şifrelemesinin etkili bir şekilde kullanılabileceğini göstermektedir. Ayrıca, veri bütünlüğünün sağlanması için hash fonksiyonlarının entegrasyonu, şifreleme uygulamalarında ek bir güvenlik katmanı oluşturulmasına olanak tanımaktadır.
  • Öğe
    Fizyoterapistlerin meslekte geçirdikleri süreninin, mesleki tükenmişlik düzeyleri ve iş tatmini üzerine etkisi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Abatay, Kadir
    Fizyoterapistler, insanların fiziksel fonksiyonlarındaki sorunları iyileştirmek ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla fizik tedavi tekniklerini kullanan sağlık profesyonelleridir. Bu çalışmada, fizyoterapistlerin meslekte geçirdikleri sürenin, mesleki tükenmişlik düzeyleri ve iş tatmini üzerindeki etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmaya 78 erkek 141 kadından oluşan toplam 219 kişilik fizyoterapist katılmıştır. Katılımcılar 20-50 yaş aralığında olup, özel veya devlet hastanelerinde mesleklerini icra eden fizyoterapistlerdir. Katılımcıların tükenmişlik düzeylerini tespit etmek adına Ergin (1992) tarafından Türkçeye uyarlanmış ve Çam (1992) tarafından Türkiye'deki geçerlik ve güvenirliği test edilmiş Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MTÖ); iş tatmini düzeylerini tespit etmek adına da Deniz ve Güliz Gökçora tarafından Türkçeye uyarlanan Minnesota İş Doyum Ölçeği uygulanmıştır. Mesleki tükenmişlik, stres ve duygusal taleplerin bir sonucudur; bu durum, iş doyumunu azaltırken, yüksek iş tatmini ise daha iyi performans ve düşük tükenmişlik ile ilişkilidir. Dolayısıyla, fizyoterapistlerin iş tatmini ve mesleki tükenmişlik durumu arasında sıkı bir ilişki vardır. Çalışmanın sonuçlarına göre: kadınların duygusal tükenme ve duyarsızlaşma düzeylerinin erkeklerden daha yüksek olduğu görülmüştür. Ancak, kişisel başarı ve dışsal doyum düzeyleri arasında cinsiyetler arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Bununla birlikte, erkeklerin içsel doyum ve genel doyum düzeyleri kadınlardan daha yüksek olarak belirlenmiştir. Yaş grupları arasında yapılan analizlerde ise içsel doyum, dışsal doyum, genel doyum, duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Medeni duruma göre yapılan analizlerde, evli olan katılımcıların iş tatmini ve tükenmişlik düzeylerinin bekar olanlara göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Ancak, medeni durumun diğer alanlardaki etkisinin istatistiksel olarak anlamsız olduğu saptanmıştır. Hasta sayısına bağlı olarak yapılan analizlerde ise içsel doyum ve dışsal doyum düzeylerinin hasta sayısına göre anlamlı farklar gösterdiği görülmüştür. Genel doyum düzeyi ise hasta sayısına göre anlamlı fark göstermemektedir. Duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı düzeyleri ise hasta sayısına bağlı olarak anlamlı farklar tespit edilmiştir. Son olarak, haftalık çalışma saatlerinin fizyoterapistlerin mesleki tükenmişlik düzeyleri ve iş tatmini üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığı bulunmuştur.
  • Öğe
    The role of strategic thinking between emotional intelligence and firm level entrepreneurship orientation
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Vahapoğlu, Güneş
    Entrepreneurship is one of the most important factors for countries to be economically resilient. Successful continuation of the entrepreneurial journey, which involves high uncertainty and intense working conditions, requires the effective management of emotional factors and strategic thinking that is becoming more and more relevant as the leadership style in an organization. The study specifically attempted to evaluate the role of strategic thinking in mediating the interaction between emotional intelligence and entrepreneurial orientation, to provide a full picture of how these cognitive and emotional abilities interact in the workplace. The questionnaire was employed as a means of electronically collecting data from the study sample. Of the 400 questionnaires collected, 34 were eliminated to be unsatisfactorily complete and were therefore rejected. The approved study sample consisted of 376 business managers in Istanbul. Structural equation modelling (SEM) was utilized due to its ability to handle non-normal data distributions, its effectiveness with small sample sizes, its capacity to analyze formative variables, and its suitability for complex models using SmartPls 4.0. Results revealed that leaders' emotional intelligence has a relationship with their strategic thinking and leaders' strategic thinking has a relationship with the firm's entrepreneurship orientation. The findings did not show empirical evidence that proves leaders' emotional intelligence has a relationship with the firm's entrepreneurship orientation. However, it was discovered that strategic thinking has a full mediating effect between the emotional intelligence of the leaders and firms' entrepreneurship orientation. This emphasises the critical importance of strategic thinking as a link between emotional intelligence and entrepreneurial success. This shows that, while emotional intelligence is crucial, it must be combined with strategic thinking to develop entrepreneurial behaviour effectively. Based on these results, it can be said that strategic thinking is essential for engaging in entrepreneurial projects and succeeding in a changing environment. The findings are of value for companies, decision-makers, and researchers seeking to increase success in entrepreneurial activities that are vital for businesses.
  • Öğe
    Petek çerçeve sistemlerinin statik ve dinamik analizi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Abbara, Ayat
    Petek çerçeveler, yapısal performansı artırmak ve mukavemet değerlerini koruyarak yapıların ağırlığını azaltmak amacıyla, geleneksel düz çelik yapı elemanları yerine petek kirişler ve kolonlar kullanılarak oluşturulan çelik yapılar olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmada, iki farklı çerçeve modeli incelenmiş ve her model için farklı açıklık tipleriyle statik ve dinamik analizleri gerçekleştirilmiştir. Analizler, ANSYS 2024 programı kullanılarak sonlu elemanlar yöntemiyle üç boyutlu olarak modellenmiştir. Çalışmada, çerçevelerin kolon ve kiriş elemanları IPE200 profili seçilerek modellenmiştir. Kolonlar iki farklı tip (boşluksuz ve kare boşluklu) olarak değerlendirilmiş olup kirişler ise boşluksuz, dairesel, kare, altıgen ve sekizgen boşluk tiplerine sahip olacak şekilde toplamda 19 çerçeve modeli üzerinden analiz yapılmıştır. Statik analiz kapsamında, dört farklı yükleme durumu ele alınmış ve toplamda 76 model çözülerek toplam yer değiştirme, asal gerilmeler, Von-Mises gerilmesi ve maksimum kayma gerilmeleri değerlendirilmiştir. Dinamik analizlerde, serbest titreşim analizi ile birlikte zorlanmış titreşim analizleri (sönümsüz ve sönümlü) gerçekleştirilmiştir. Serbest titreşimin analizinde, ilk 10 modun maksimum yer değiştirme değerleri dikkate alınmış, zorlanmış titreşim analizinde ise yatay ve düşey dinamik yükleme altında sönüm oranlarının etkisi araştırılmıştır. Sönümsüz ve sönümlü durumlar arasında elde edilen sonuçlar karşılaştırılarak petek çerçeve modellerinin boşluk tiplerinin ve kolon-kiriş kombinasyonlarının dinamik davranışları üzerindeki etkileri incelenmiştir. Analiz sonuçları, petek çerçeve sistemlerinde kiriş ve kolonların boşluk tiplerine göre yapıların statik ve dinamik performanslarının farklılık gösterdiğini ortaya koymuştur. Özellikle sekizgen ve altıgen boşluk tipleri, toplam yer değiştirme ve gerilme değerlerinde önemli farklar yaratmıştır. Ayrıca, yapısal sönüm oranının artırılması ile çerçevelerin dinamik yük altındaki performanslarının iyileştiği gözlemlenmiştir.
  • Öğe
    18-30 yaş arası bireylerde sosyal ortamlarda gelişmeleri kaçırma korkusu, nomofobi ve ilişki istikrarı ilişkisi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Kaplan, İrem
    Yapılan araştırmada, sosyal ortamlarda gelişmeleri kaçırma korkusu, nomofobi ve ilişki istikrarı ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Sosyal ortamlarda gelişmeleri kaçırma korkusu ve nomofobi yeni medya teknolojileriyle birlikte artış gösteren dijital bozukluklardan ikisidir. Sosyal ortamlarda gelişmeleri kaçırma korkusu bireyin başkalarının onun dahil olmadığı güzel deneyimler yaşadığına dair endişesi olarak tanımlanabilir. Nomofobi ise akıllı telefondan ayrı kalma korkusu olarak tanımlanmaktadır. Güncel problemler arasında sayılabilecek nomofobi ve sosyal ortamlarda gelişmeleri kaçırma korkusunun en temel insan ilişkileri arasında sayılabilecek romantik ilişkileri üzerinde etkisi olabileceği düşünülmektedir. Araştırmanın evrenini 18-30 yaş arasındaki, romantik ilişkiye sahip ve akıllı telefona sahip bireyler oluşturmaktadır. Veriler online anket ile internet sosyal platformlarda dağıtılarak toplanmıştır. Veri toplama aracı olarak Kişisel Bilgi Formu, Nomofobi Ölçeği ve Sosyal Ortamlarda Gelişmeleri Kaçırma Ölçeği ve İlişki İstikrarı Ölçeği kullanılmıştır. Katılımcıların demografik özellikleri bağlamında dağılımları ele alındığında; araştırma 352 kişiden oluşan katılımcı grubunun 226 sını kadınlar, 126 sını erkekler oluşturmaktadır. Araştırma için ilişkisel tarama modeli ve nicel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre nomofobi ve sosyal ortamlarda gelişmeleri kaçırma korkusu arasında olumlu yönde bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Nomofobi ve sosyal ortamlarda gelişmeleri kaçırma korkusu ile seçeneklerin niteliğini değerlendirme yani başkasıyla birlikte olma eğilimini değerlendirme arasında olumlu bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Nomofobi ve sosyal ortamlarda gelişmeleri kaçırma korkusu ile ilişki yatırımı arasında ise ters yönlü bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    An examination of the psychological effects of unruly passenger behavior on flight crews
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Özdağ, Şeyda
    Bu çalışma, havacılık sektöründe karşılaşılan kural dışı yolcu davranışlarının uçuş ekibi üzerindeki psikolojik etkilerini incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışmada bu kapsamda, nicel desenli yönteme başvurulmuştur. Veri toplama aracı olarak anket yönteminin kullanıldığı çalışma için toplam 202 kişiden elde edilen veriler analiz edilmiştir. Analiz sonucunda, genel olarak en çok karşılaşılan kural dışı yolcu davranışının "yasal uyarılara veya talimatlara uymama" olduğu tespit edilmiştir. Karşılaşılan kural dışı yolcu davranışları karşısında, katılımcıların sakin kalmaya çalıştığı ve diğer arkadaşlarına bildirdiği sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmada, genel olarak ve uçuş türünü riske atacak türde karşılaşılan kural dışı yolcu davranışı ile iş stresi, sıkışmışlık hissi arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Bunun yanında, erkek katılımcıların iş stresi düzeyinin kadınlara kıyasla daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Tehlikeli madde lojistiği yönetiminin, işletmelerin lojistik performansına etkileri: Kimya sektörü örneği
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Er, Tamer
    Bu çalışmanın amacı, tehlikeli madde lojistiği yönetiminin, işletmelerin lojistik performansına etkilerinin analizidir. Bu kapsamda araştırma problemlerini Tehlikeli madde taşımacılığının, lojistik performans üzerinde etkisi var mıdır? Tehlikeli madde taşımacılığının, lojistik performans ve çalışanların demografik özellikleri arasında fark var mıdır? şeklinde sıralamak mümkündür. Bu araştırmanın evreni; evreni Tuzla Kimya Sanayicileri Organize Sanayi Bölgesinde kimya sektöründe faaliyetini sürdüren 120 işletmede çalışan yaklaşık 6000 kişidir. Araştırmanın verilerinin elde edilmesinde kullanılan ölçekler; Tehlikeli Madde Taşımacılığının Değerlendirilmesi Ölçeği ve Lojistik Performans Ölçeğidir. Anketlerin verilerine SPSS 21 programında; güvenilirlik analizleri, frekans analizleri, regresyon analizi ve farklılık analizi uygulanmıştır. Yapılan analizler sonucunda: Yönetsel Yetkinlik boyutunun Maliyet Performansı üzerinde; odaklılık boyutunun Maliyet Performansı üzerinde pozitif yönlü ve Yönetsel Yetkinlik boyutunun Operasyonel Performans üzerinde etkilerinin olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Borsa İstanbul'da (BİST) işlem gören lojistik firmalarının faaliyetlerinden sağlanan nakit akışlarının firma performansına etkisi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Aydın, Didem Devrim
    Bu çalışmada, Borsa İstanbul'da (BIST) işlem gören lojistik şirketlerinin faaliyetlerinden kaynaklanan nakit akışlarının firma performansı üzerindeki etkisi panel veri analizi yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Lojistik sektörü, tedarik zinciri yönetimi, taşıma, depolama ve dağıtım gibi faaliyetlerle ekonomik yapının temel unsurlarından biridir. Bu sektörde faaliyet gösteren firmalar, mal ve hizmetlerin üretiminden son tüketiciye ulaştırılmasına kadar olan süreci yönetmekte ve optimize etmektedir. Araştırmanın amacı, lojistik sektöründe faaliyet gösteren firmaların operasyonel, yatırım ve finansal faaliyetlerinden sağlanan nakit akışlarının, firma performansını nasıl etkilediğini belirlemektir. Bu kapsamda, 2014-2023 yılları arasında 10 yıllık istikrarlı olarak BİST'te işlem gören lojistik firmalarının finansal verilerinden yola çıkarak faaliyetlerinden sağlanan nakit akışları analiz edilmiştir. Firma performansı göstergeleri olarak aktif karlılığı (ROA), özermaye karlılığı (ROE) ve firmaların nakit akışları gibi ölçütler kullanılmıştır. Bağımsız değişkenler olarak ise işletme faaliyetlerinden elde edilen nakit akışları, yatırım faaliyetlerinden elde edilen nakit akışları ve finansal faaliyetlerden sağlanan nakit akışları, cari oran, kaldıraç (toplam borç/öz sermaye) ve aktif büyüklüğü değerlendirilmiştir. Panel veri analizinin sonuçları, firmaların faaliyetlerinden elde ettikleri nakit akışlarının öz sermaye karlılığı dolayısıyla firma performansı üzerinde pozitif ve anlamlı bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymuştur. Bu durum, lojistik firmalarının operasyonel nakit akışlarını etkin bir şekilde yönetmelerinin, firma değerini ve karlılığını artırmada kritik bir rol oynadığını göstermektedir. Sonuç olarak, bu çalışma lojistik sektöründe faaliyet gösteren firmaların finansal kararlarını destekleyecek önemli bulgular sunmakta ve nakit akışlarının yönetimi konusunda stratejik önerilerde bulunmaktadır. Çalışmanın bulguları, hem akademik literatüre katkı sağlamakta hem de sektördeki yöneticilere rehberlik etmektedir.
  • Öğe
    Arkeolojik alan karşılama merkezi biçimlendirme ilkeleri: Çobankale kazı alanı örneği üzerinden karşılama merkezi tasarım önerisi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Ertuğrul, Rabia Nur
    Toplumlar geçmişte yaşamış atalarının ve doğanın bıraktığı izleri onların yaşayış biçimlerini her zaman merak etmişlerdir. Bu izler toplumlar için birer kültürel mirastır. Bu sebeple arkeolojik kazılarda çıkarılan buluntuların korunması, tanıtılması, sergilenmesi, gelecek nesillere aktarılabilmesi, mevcut durumlarını korumaları için restorasyon ve koruma önlemleri dışında alanı tanıtan bölgeyi, koruyan müzelere, ziyaretçi ve karşılama merkezlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Tez kapsamında arkeolojik alanlarda korumayı anlamak adına korumanın kavramsal anlamından tarihteki yerine, koruma yönetmelikleri, sözleşmeler ve tüzüklerden arkeolojik kazılara değinilerek bu alanlar kapsamlı bir şekilde incelenmiştir. Ülkemizde ve dünyada arkeolojik alan çevresinde veya üzerinde biçimlenmiş karşılama merkezi niteliği taşıyan sergi mekanları 11 örnekle değerlendirilmiş olup incelenen yapılar belirlenen parametreler üzerinden incelenmiştir. İncelemeler sonucunda edinilen bulgular çerçevesinde Yalova-Çobankale arkeolojik kazı alanı incelenerek alana uygun yapılması ve planlanması gereken, alanın tanıtımını, korunmasını, sergilenmesini ve aktif kullanımını sağlayan karşılama merkezi tasarım önerisi sunulmuştur.
  • Öğe
    Neoklasik realist perspektiften Trump döneminde ABD'nin Afganistan politikası
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Omari, Nesar Ahmad
    Bu tezde, Donald Trump'ın başkanlığında ABD'nin Afganistan politikalarının neoklasik bir realist analizini sunmaktadır. Sovyet işgalinden öncesi ve Afganistan'ın demokratik yönetiminden, Sovyetler Birliği'nin işgali ve çöküşü, Taliban'ın yükselişiyle 9/11 sonrası döneme kadar olan dönemi, ABD ve Afganistan ilişkilerini kapsar. ABD'nin çatışan ulusal çıkarları ve bölgedeki dış politikasının getirdiği zorluklar nedeniyle, ABD Afganistan'da başarılı olma şansı bölgedeki siyasi durumundan dolayı kesitte. Çalışma, ABD'nin Afganistan'daki 20 yıllık politikalarının ülkede sürdürülebilir barış ve güvenilir bir askeri ve siyasi varlık kuramadığını gösteriyor. Afganistan'daki misyonun tek katılımcısı olmamasına rağmen, çalışma, siyasi kırılganlıkların ve açık bir stratejinin olmamasının Afgan hükümetine karşı isyancıları bastırmada ısrar etmeye devam ettiğini ortaya koyuyor. Bu çalışma, Donald Trump döneminde Afganistan'daki ABD dış politikasını neoklasik realizm merceğinden incelemek için vaka analizi ve süreç izlemenin nitel bir araştırma metodolojisini uygulamaktadır. Sonuç olarak, Afganistan'daki saldırgan dış politika yerine ABD'nin Afgan savunma güçlerini direnişçilere karşı mücadelelerinde doğrudan destekleme politikası izlediği sonucuna varılmaktadır.
  • Öğe
    Control, optimization, and management of renewable energy microgrid system
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Al-Juboori, Mustafa Faisal Ali
    This research presents a comprehensive analysis of an Energy Management System (EMS) implemented in a Microgrid (MG) to optimize power balance modes in three phase inverter system and enhance power quality. Utilizing MATLAB/Simulink software for simulation, the study incorporates a bidirectional DC/DC converter controlled by the EMS algorithm with a Proportional-Integral (PI) loop. The DC-link microgrid integrates a solar (PV) generator, battery storage, and inverter, ensuring efficient power distribution The usual load of the system is 200kW in fixed cases and (100kW to 200kW) in variable load demand cases, and the irradiation is assumed to be from 0W/m2 to 1000W/m2 . The proposed system employs a multi-agent power system to simulate a microgrid and implements a multi-agent system for grid-interconnected stages. By focusing on dissimilar power balance modes and dynamic grid power, the EMS algorithm dynamically adjusts to solar availability, battery state, and grid power. Power balance options are defined based on supply, storage system, and grid mobility, optimizing energy consumption, extending storage life, and delivering reliable power to meet varying load demands. The EMS emphasizes the effectiveness of the two-stage microgrid control system (DC-DC and DC-AC) in control mechanisms with MPPT algorithm, PI controller, bidirectional converter, and seamless transition between power balance modes contribute to an adaptive and efficient microgrid operation.
  • Öğe
    Dikkat eksikliği olan çocuklarda ebeveyn uyumu
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Bilen Asya, Şeyma
    Bu araştırmanın temel amacı Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanılı çocukları olan ebeveynlerin evlilik uyumlarının değerlendirilmesidir. Bu amaç doğrultusunda araştırmada iki çalışma grubu oluşturulmuştur. İlk grup DEHB tanılı çocukları olan ebeveynler, ikinci grup DEHB tanılı çocuğu olmayan ebeveynlerdir. Her iki gruptan 50'şer ebeveynle anketler gerçekleştirilmiştir. Anketler çevrimiçi olarak uygulanmıştır. Anket formu dört dölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde demografik bilgiler, ikinci bölümde Mükemmeliyetçilik Ölçeği, üçüncü bölümde Evlilik Uyumu Ölçeği ve son bölümde Anne Baba Tutumları Ölçeği yer almaktadır. Araştırmada elde edilen veriler tanımlayıcı istatistikler, T testi, ANOVA,MANOVA ve Pearson Korelasyon analizine tabii tutulmuştur. Araştırma neticesinde ebeveynlerin mükemmeliyetçilik ölçeğinde anlamlı farklılaşma belirlenememiştir. DEHB tanılı çocuğu olan ebeveynlerin evlilik uyumu puanları diğer gruba göre daha düşük çıkmış ve T testi sonçları da anlamlı farklılığa işaret etmiştir. Tek yönlü çok değişkenli analiz (varyans) neticesinde Anne-baba Tutumları Ölçeğinin alt boyutları (demokratik, koryucu-istekçi, otoriter) üzerinde DEHB tanılı çocuğu olan ebevynlerin ve DEHB tanısı olmayan ebeveynlerin anlamlı etkisi olduğu belirlenmiştir.
  • Öğe
    Teknostresin kamu çalışanlarının tükenmişliğine etkisi ve alt/orta düzey yöneticilerin teknolojiyi kullanma becerisinin teknostresi azaltmadaki rolü: Nüfus müdürlüğü personeli üzerine bir araştırma
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi / Istanbul Gelisim University, 2024) Şengül, Mustafa
    Teknolojinin hızlı evrimi, toplumu, işlerin doğasını ve çalışma ortamını derinden dönüştürmektedir. Gelişmiş teknoloji son zamanlarda Türkiye'deki özel ve devlet kurumları da dahil olmak üzere birçok sektöre ve kuruma entegre edilmiştir. Bu teknolojiler, operasyonel verimlilik ve zaman tasarrufu da dahil olmak üzere çeşitli faydalar sunmaktadır. Öte yandan, bu teknolojiler çalışanların isle ile ilgili çeşitli sonuçları ile ilişkilendirilebilir. Bu çalışma, teknolojinin olumsuz sonuçlarını ve bunların ne kadarının hafifletilebileceğini araştırmaktadır. Daha spesifik olarak, tekno stresin çalışan tükenmişliğine olan etkisi incelenmiştir. Ayrıca, yöneticilerin becerileri bu teknolojik stresi ve tükenmişlik arasındaki ilişkiyi şekillendirebilir. Bu bağlamda, bu araştırmada yöneticilerin ve süpervizörlerin teknolojiye ilişkin yeterliliklerinin çalışanların teknoloji kaynaklı stresi ile tükenmişlik üzerindeki moderatör rolü incelenmiştir. Veriler, SPSS ve çeşitli istatistiksel yöntemler kullanılarak analiz edilmiştir; bunlar arasında betimleyici istatistikler, faktör analizi, normallik testleri, korelasyon analizi ve basit ve çoklu regresyon analizleri bulunmaktadır. Araştırma sonucunda, personelin algıladığı teknoloji stresinin tükenmişlik ile pozitif ve anlamlı bir şekilde ilişkili olduğu bulunmuştur. Beklentilerin aksine, yöneticilerin teknolojik yeterlilikleri, teknoloji stresi ile çalışan tükenmişliği arasındaki ilişkide düzenleyici bir rol oynamamıştır. Teknoloji stresi ve tükenmişliğe katkıda bulunan faktörleri anlayarak, denetçiler daha sağlıklı ve verimli bir çalışma ortamı yaratmada, üretkenliği artırmada ve çalışan ve vatandaş memnuniyetini iyileştirmede önemli bir rol oynayabilirler. Ayrıca, bu çalışma, teknolojinin dikkatli bir şekilde entegrasyonunun önemini ele alarak, çalışanların iş yerlerinde teknolojik dönüşümü benimsemelerini kolaylaştırmaktadır.
  • Öğe
    Okul öncesi dönemdeki çocukların anksiyete düzeyleri ile annelerin bağlanma stilleri arasındaki ilişki
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Elmacı, Binnur
    Bebekler ve çocuklar biyolojik olarak başkalarıyla kişilerarası bağlar kurmaya ve dünyayı güvenli bir şekilde keşfedebilecekleri güvenli bir üssün konforunu elde etmek için onlara bakım veren kişilere, ebeveynlerine yakınlık aramaya yatkındırlar. Bu noktada, aile, çocuğu çevresine bağlayan ilk temas noktasıdır. Aile ortamında çocuk dünyaya karşı ilk tutumları kazanmakta, zihinsel ve fiziksel olarak gelişmekte, nasıl iletişim kuracağını öğrenmekte, temel normları kazanmakta ve sonunda kendi tutum, ahlak ve davranışlarını oluşturmaktadır. Anneler bu noktada kritik bir role sahip olmaktadırlar. Çocukların annelerine olan bağlarının yanı sıra annelerinin de onlara dair olan bağlanma duygusu son derece büyük bir önem arz etmektedir. Bu nedenle, literatürde, annenin bağlanma duygusu da en az çocukların annelerine ve genel olarak aileleri ile birlikte çevrelerine olan bağlanma hissiyatı kadar dikkatli bir şekilde incelenmektedir. Çocukların bağlanma konusundaki yaklaşımları son derece büyük bir önem arz etmesine karşın, çocukların bu konudaki kaygı durumlarının ve kaygı düzeylerinin de dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi son derece kritik bir değer taşımaktadır. Bu nedenle anksiyete kavramı ve bunun çocuklardaki yansımalarının incelenmesi önemli olmaktadır. Bu araştırmanın temel amacı, okul öncesi dönemde bulunan çocuklardaki (3-5 yaş aralığındaki çocuklar) kaygı düzeyleri ile annelerinin bağlanma stilleri arasındaki potansiyel ilişkileri incelemektir. Araştırmanın odak noktası, annelerin sahip olduğu hangi tür bağlanma stillerinin çocuklardaki hangi kaygı boyutlarıyla ilişkili olduğunu ve bu ilişkilerin hangi düzeyde olduğunu belirlemektir. Bu bağlamda, çocukların kaygı düzeyini etkileyen faktörlerin annelerin bağlanma stilleri ile nasıl etkileşime girebileceği ve hangi bağlanma stillerinin bu ilişkilerde daha baskın olduğu gibi sorulara yanıt aranmaktadır.
  • Öğe
    Türkiye bağlamında göçün işsizlik üzerine etkisi: Suriye göç örneği
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Bayhan, Ozan
    Göç, bireylerin veya toplulukların çeşitli sosyal, siyasal ve ekonomik sebeplerle bir yerleşim yerinden başka birine geçiş yapma sürecini ifade etmektedir ve insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Bunun yanında göç olgusu hem göç veren hem de göç alan ülkeler için önemli ekonomik, kültürel ve sosyal değişikliklere sebep olmakta, işsizlik gibi ek sorunları da beraberinde getirmektedir. İşsizlikse çalışmaya hazır ve istekli bireylerin uygun iş fırsatları bulamaması olarak tanımlanırken bu durum çeşitli teorilerle açıklanmaktadır. İşsizlik sorununa çözüm bulma çabalarıysa hem ulusal hem de uluslararası düzeyde, iş gücü göçü, yasal düzenlemeler ve çeşitli istihdam politikaları ile ele alınmaktadır. Türkiye'de özellikle genç nüfus arasında yüksek olan işsizlik oranları, Suriyeli göçmenlerin iş piyasasına entegrasyonu ile daha da karmaşık bir hale gelmiştir. Suriyeli işçiler, genellikle düşük ücretlerle, kayıt dışı ve güvencesiz koşullarda çalışmayı kabul ettikleri için işverenler yerel işgücü yerine daha ucuz olan bu işgücünü tercih etmektedir. Bu durum da yerel işgücü piyasasında rekabeti artırarak yerel işsizlik oranlarını yükseltmiş ve ekonomik eşitsizlikleri derinleştirmiştir. Bu çalışma kapsamında Türkiye'deki göç hareketlerinin işsizlik üzerindeki etkileri, Suriye göç örneği üzerinden ele alınmaktadır. Bununla birlikte Suriye örneğine yoğunlaşan tez çalışması, göçün işsizlik üzerine etkilerini detaylı bir şekilde incelerken, bu dinamiklerin sosyal entegrasyon ve ekonomik adalet açısından sonuçlarını değerlendirerek, etkili politika önerileri geliştirilmesine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Aynı zamanda göç teorileri ve işsizlikle ilgili çeşitli ekonomik teoriler çerçevesinde, uluslararası ilişkiler, politik yapılar ve küreselleşmenin etkilerine de vurgu yapılmaktadır. İşsizlik konusundaki mevcut eksikliklerin tespit edilmesine yardımcı olacağı düşünülen bu çalışmanın sonraki çalışmalara da kılavuzluk edecek önemli bir kaynak olması öngörülmektedir.
  • Öğe
    Sosyal belediyecilik kapsamında dezavantajlı gruplara yönelik sosyal politikalar - Arnavutköy Belediyesi örneği
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Görgülü, Eda
    Sosyal örgütlenme ve sosyal yardımlaşma insanlık tarihi kadar eski olsa da Sanayi Devrimi'yle birlikte sosyal yardımlar devlet tarafından planlı bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Sanayi Devrimi'ni takiben sanayileşme artarken kırsal alanlardan büyük kentlere doğru yoğun bir şekilde göçlerin yaşandığı görülmektedir. Sanayi Devrimi'nin neticesinde kentsel alanlara yönelik nüfus artışıyla birlikte başta sosyal olmak üzere çevresel, kültürel ve ekonomik anlamda birtakım sorunlarla karşı karşıya kalınmıştır. Bu sorunlara karşı çözüm yollarının gerçekleştirilmesi amacıyla sosyal politika uygulamaları geliştirilmeye başlanmıştır. Merkezi hükümetlerle başlayan sosyal politika uygulamalarının yerelde de uygulanması sürecin bir ayağını meydana getirmektedir. Bu bağlamda yerel yönetimlerin hem toplumun ihtiyaçlarını karşılama noktasında hem de yaşam kalitesini arttırmada kritik bit rol oynadığı görülmektedir. Yerel yönetimlerin üstlendiği bu görev dünyada Türkiye genelinde sosyal belediyecilik faktörünün güçlenmesi olarak ifade edilebilecek bir sürecin başlangıcı olarak görülmektedir. Mevcut tarihsel koşullar içerisinde sosyal belediyecilik anlayışına yönelik genel bir kanaat oluşmakla birlikte uygulamaların niteliğinin araştırılmasının önem arz ettiği görülmektedir. Bu doğrultuda çalışmada Arnavutköy belediyesinin toplumun dezavantajlı kesimlerine yönelik uyguladığı politikaların sosyal belediyecilik bağlamında incelenmesi ve değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Buradan hareketle belediyeye ait 2015-2024 yılları arasındaki stratejik planlama raporları ile 2015-2022 yılları arasındaki faaliyet raporların incelenmesiyle araştırma sürecine başlanmıştır. Bu incelemenin ardından belediyeye ait Sosyal Destek Müdürlüğü birim sorumlusu olan 10 katılımcı ile yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Elde edilen verilerden hareketle Arnavutköy Belediyesi'nin sosyal belediyecilik stratejilerinin, sadece maddi destekle sınırlı kalmayıp, eğitim ve mesleki gelişim, sosyo-kültürel faaliyetler, sağlık hizmetleri konularında toplumun üretkenlik kapasitesini artırmaya yönelik önlemleri de içermekte olduğu sonucuna ulaşılmıştır ancak bununla birlikte ulaşım hizmetleri, yetersiz katılım mekanizması ve yerel demokrasinin sağlanması konularında eksikliğinin olduğu anlaşılmıştır.