Yüksek Lisans Tezleri

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 1548
  • Öğe
    The impact of leadership style on employee turnover in public sector: A study on Mogadishu Somalia
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Abukar Dhiblawe, Ali
    Leadership style influences organizational strategies, as well as their implementation and success. This is accomplished by motivating staff to complete tasks in excess of projected organizational targets, which ultimately results in the achievement of the stated goals of the company. In a similar way, a leadership style can influence employee loyalty, whether they remain at their jobs, depart, or even participate in behaviours that are Counterproductive Work Behaviours. The outcomes of a poor leadership style, such as employee turnover intentions and Counterproductive Workplace behaviours have a negative influence on leadership's capacity to engage and retain personnel, resulting in poor organizational performance. These results also have a detrimental impact on leadership's capacity to retain personnel. Data will be collected through adopted questionnaire as it is the easiest way to gather right information according the nature of this study. Data will be collected the Interior affairs in Mogadishu. The questionnaire will be presented and collected from respondents online in order to help the respondents who want clarification regarding the questionnaire. In this study, quantitative data analysis will be used. The Statistical Package for Social Sciences (SPSS V 25.0) will be used to conduct the analyses. The data will be summarized and presented in form of number and percentage. This study will be conducted through explanatory research design and descriptive approach; the researcher will use this research design because it explores the influence of leadership style and employee turnover on public sector in Mogadishu-Somalia. The researcher will used descriptive study to describe the characteristics of respondents; in this study will be used Cross sectional survey to collect quantifiable information. In this research, a meaningful connection exists between adopting an authoritarian leadership style and the likelihood of an employee wanting to leave the public sector in Mogadishu, Somalia. This suggests that if a leader embraces transformational and transactional approaches, it can reduce the desire of an employee to leave and encourage them to stay in their role. Notably, giving individual consideration emerged as the most influential aspect in the public sector among the three elements of an autonomous leadership style, indicating a significant and negative correlation.
  • Öğe
    18-55 yaş arası yetişkinlerde öz-şefkat, olumlu değerlendirilme korkusu ve öz eleştirel ruminasyonun sosyal kaygı düzeyi üzerindeki rolünün incelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Kırgın, Nuriye
    Yetişkin bireylerde sosyal kaygının ortaya çıkmasında ve sürmesinde etkili olan birçok önemli faktör bulunmaktadır. Yüksek sosyal kaygı düzeyi olan birey, sıklıkla bilişsel ön yargıların eşlik ettiği içsel ve dışsal ipuçlarına odaklanarak benliğine yönelik katı, eleştirel ve yanlı değerlendirmelerde bulunmakta ve bu durum, bireyin kaygı düzeyinin artmasına ve ruhsal sürecini olumsuz yönde etkileyen bir kısır döngünün başlangıcına yol açmaktadır. Psikolojik iyi oluşu destekleyen öz-şefkatli bir tutumun sosyal açıdan kaygılı bireyler üzerindeki olumlu etkisi ve koruyucu bir faktör olarak tedavi ve müdahale programlarına dahil edilmesinin önemi birçok araştırma tarafından desteklenen önemli bir bulgudur. Bu kapsamda öz-eleştirel ruminasyon gibi tanı ötesi faktörler ile çalışılmasının önemi ve gerekliliğine dikkat çekilmektedir. Ayrıca olumlu değerlendirilme korkusunun, sosyal kaygının ortaya çıkmasında etkili bir unsur olduğu bilinmektedir. Bu noktadan hareketle hazırlanan çalışmanın amacı; yetişkinlerde öz-şefkat, özeleştirel ruminasyon ve olumlu değerlendirilme korkusunun sosyal kaygı ile ilişkilerinin incelenmesidir. Bu doğrultuda İstanbul ve İzmir’de ikamet eden 18-55 yaş arası 399 yetişkin bireye anket uygulanmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Sosyodemografik Bilgi Formu, Öz-Duyarlılık Ölçeği, Sosyal Kaygı Ölçeği, ÖzEleştirel Ruminasyon Ölçeği, Olumlu Değerlendirilme Korkusu Ölçeği kullanılmıştır. Sosyal kaygı ile öz-şefkat, öz-eleştirel ruminasyon ve olumlu değerlendirilme korkusu arasındaki ilişki Pearson Korelasyon Analizi ile değerlendirilmiştir. Ayrıca sosyal kaygı ve diğer değişkenlerin çeşitli demografik değişken gruplarına göre incelenmesi amacıyla tek yönlü ANOVA ve bağımsız örneklem t testi uygulanmıştır. Sosyal kaygının yordayıcı değişkenleri Çoklu Doğrusal Regresyon analizi ile belirlenmiştir. Yapılan analizlerde; verilerin normal dağılımı tespit edildikten sonra parametrik testler ile analize devam edilmiştir. Öz şefkat ve sosyal kaygı arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki tespit edilirken, öz eleştirel ruminasyon ve olumlu değerlendirilme korkusu sosyal kaygı ile pozitif yönde anlamlı bir ilişki göstermektedir. Ayrıca öz şefkat, öz eleştirel ruminasyon ve olumlu değerlendirilme korkusunun sosyal kaygı düzeyi üzerinde anlamlı yordayıcı etkileri bulunmaktadır. Araştırma kapsamında incelenen değişkenlerin birçok faktöre göre farklılaştığı tespit edilmiştir. Sosyal kaygı, olumsuz değerlendirilme korkusu, öz yargılama, izolasyon ve öz eleştirel ruminasyon cinsiyete göre anlamlı şekilde farklılaşmaktadır. Öz sevecenlik ve aşırı özdeşleşme dışında çalışma kapsamında incelenen tüm değişkenler yaş gruplarına göre anlamlı şekilde farklılaşmaktadır. İlgili tüm değişkenler katılımcıların eğitim ve gelir düzeylerine göre anlamlı şekilde farklılaşmaktadır. Medeni duruma göre değişkenlerin anlamlı şekilde farklılaşmadığı tespit edilmiştir. Araştırmanın, koruyucu bir faktör olarak öne çıkan öz şefkatin sosyal kaygı üzerindeki etkisi ve transdiagnostik faktörler olarak değerlendirilen öz eleştirel ruminasyon ve değerlendirilme korkuları ile değişkenler arası kurulan ilişkiler dikkate alındığında gelecekteki klinik uygulamalara, klinisyenlere ve araştırmacıların deneysel tasarımlarına yönelik özgün ve güncel bir kaynak niteliğinde katkı sunması beklenmektedir.
  • Öğe
    Duygu düzenleme becerisi ve öz şefkat düzeyinin çevrimiçi alışveriş bağımlılığı ile ilişkisi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Seçkin, Eylem
    Bu araştırmada yetişkinlerin duygu düzenleme becerisi ve öz şefkat düzeylerinin çevrimiçi alışveriş bağımlılığı arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Duygu düzenleme güçlüğü, öz şefkat ve çevrimiçi alışveriş bağımlılığı kavramları demografik değişkenler açısından incelenmiştir. Veri analizleri verileri geçerli olan 400 katılımcının verileri üzerinden yapılmıştır. Katılımcılar yetişkin 300 kadın, 100 erkekten oluşmaktadır. Veri toplama aracı olarak Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği Kısa Form-16, Öz Şefkat Ölçeği Kısa Form, Kompulsif Çevrimiçi Satın Alma Ölçeği ve kişisel bilgi formu uygulanmıştır. Araştırma sonucunda duygu düzenleme becerisi ve çevrimiçi alışveriş bağımlılığı arasında anlamlı ve pozitif yönlü ilişki olduğu; öz şefkat ve çevrimiçi alışveriş bağımlılığı arasında anlamlı ve negatif yönlü ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Yetişkin bireylerdeki çocukluk çağı travmalarının mutluluk korkusu, duygu düzenleme güçlüğü ve psikolojik sağlamlık ile ilişkisinin incelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Özdemir, Merve Zeynep
    Bu araştırmanın amacını, yetişkin bireylerdeki çocukluk çağı travmalarının mutluluk korkusu, duygu düzenleme güçlüğü ve psikolojik sağlamlık ile ilişkisinin incelenmesi oluşturmaktadır. Bu amaçla, araştırma ilişkisel tarama modelinde yürütülmüştür. Araştırmanın evrenini Türkiye’ de yaşayan 18 yaş üstü bireyler oluştururken örneklem grubunu ise evrenden kolayda örnekleme yöntemiyle seçilen 403 yetişkin birey oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri Google Forms aracılığıyla oluşturulan Kişisel Bilgi Formu, Çocukluk Çağı Ruhsal Travma Ölçeği (ÇTQ-33), Mutluluk Korkusu Ölçeği (MKÖ), Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği (DDGÖ-8) ve Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeklerinin (KPSÖ) örneklem grubuna uygulanmasıyla toplanmıştır. Verilerin analizi SPSS 25.0 paket programı kullanılarak yapılmıştır. Araştırmanın hipotezleri ve soruları test edilmeden önce değişkenlerin basıklık ve çarpıklık katsayıları hesaplanmış olup normal dağılım gösterdikleri belirlenmiştir. Bu sebeple veriler SPSS 25.0 programında parametrik testler kullanılarak test edilmiştir. Araştırmanın değişkenlerinin demografik bilgilerle olan ilişkisini incelemek adına; Bağımsız T-Testi ve Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre kadınların duygu düzenlemede erkeklere oranla daha fazla güçlük çektiği ve erkeklerin psikolojik sağlamlık düzeylerinin kadınlara oranla daha yüksek olduğu; ebeveynleri ayrılığı yaşayan bireylerin, ebeveyn ayrılığı yaşamayan bireylere göre çocukluk çağı travma puanlarının anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu; annesi lise mezunu olan bireylerin, annesi ortaokul mezunu olan bireylere göre daha fazla duygu düzenleme güçlüğü çektiği sonuçlarına ulaşılmıştır. Bunlarla birlikte araştırmanın amacına yönelik belirlenen altı hipoteze uygulanan Pearson Korelasyon Analizi sonucunda hipotezler doğrulanmıştır. Araştırma değişkenleri arasında anlamlı ilişkiler olduğu belirlenmiştir. Araştırmanın bağımsız değişkeninin, araştırmanın bağımlı değişkenleri üzerindeki etkisini saptamak amacıyla basit doğrusal regresyon analizleri yapılmış; bu noktada bağımsız değişken olan çocukluk çağı travmalarının; bağımlı değişkenler olan mutluluk korkusu, duygu düzenleme güçlüğü ve psikolojik sağlamlığı yordadığı sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Beklenen ve algılanan hizmet kalitesinin müşteri memnuniyeti üzerine etkisi: Hava kargo işletmelerinde örnek bir uygulama
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Pulur, Muhammet
    Havacılık sektörü, günümüzde küresel ticaretin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu çalışmada, hava kargo hizmetlerinin kalitesinin, özellikle kurumsal müşterilerin memnuniyeti üzerindeki etkisi incelenmektedir. SERVQUAL modeli temel alınarak, müşterilerin beklenen ve algıladıkları hizmet kalitesi arasındaki farkın, memnuniyet düzeylerini nasıl etkilediği araştırılmıştır. Bu amaçla, sektördeki firmalardan veri toplanmış ve istatistiksel yöntemlerle analiz edilmiştir. Çalışmanın sonuçları, hava kargo şirketlerinin hizmet kalitesini artırarak müşteri memnuniyetini nasıl yükseltebileceği konusunda önemli bilgiler sunmaktadır. Yapılan analizler, müşteri memnuniyetinin hem beklenen hem de algılanan hizmet kalitesi ile güçlü bir ilişki içinde olduğunu ortaya koymuştur. Hem beklenen hem de algılanan kalite, müşteri memnuniyetini anlamlı ölçüde etkilemektedir. Özellikle, algılanan kalite müşteri memnuniyetinin daha büyük bir bölümünü açıklamaktadır. Bu durum, müşterilerin deneyimledikleri hizmetin, beklentileriyle ne kadar örtüştüğünün memnuniyet üzerindeki doğrudan etkisini göstermektedir. Demografik faktörlerin de hem beklenen hem de algılanan kalite, dolayısıyla müşteri memnuniyeti üzerinde etkisi olduğu görülmüştür. Yaş, eğitim düzeyi, gelir durumu, kargo kullanım nedeni gibi değişkenler, müşterilerin hizmet kalitesi beklentilerini ve algılarını şekillendirmektedir. Yapılan korelasyon analizi ile algılanan kalite ile müşteri memnuniyeti arasında r=0,507 kuvvetinde ve p<0,05 anlamlılık düzeyinde pozitif yönlü orta düzeyde bir ilişki tespit edilmiştir. Beklenen kalite ile müşteri memnuniyeti arasında r=0,530 kuvvetinde ve p<0,05 anlamlılık düzeyinde pozitif yönlü orta düzeyde bir ilişki tespit edilmiştir. Beklenen kalitenin müşteri memnuniyeti üzerindeki etkisinin belirlenmesi amacıyla yapılan regresyon analizi istatistiksel olarak (F=155,622; p=0,000) anlamlı bulunmuştur. R2 belirlilik katsayısı 0,281 sonucuyla müşteri memnuniyetinin %28,1’i beklenen kalite tarafından açıklanmaktadır.
  • Öğe
    İşletmelerin dijital dönüşümünün ihracat performansına etkisi: İstanbul Bağcılar ilçesindeki dış ticaret işletmeleri üzerine bir araştırma
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Çelik Demir, Özlem
    Bu çalışma, dijital dönüşümün işletmelerin ihracat performansına olan etkilerini incelemeyi amaçlamakta ve İstanbul Bağcılar ilçesindeki ihracat yapan dış ticaret işletmeleri üzerine odaklanmaktadır. Bu tez çalışmasındaki amaç, dijital dönüşüm süreçlerinin işletme performansı ve ihracat başarıları üzerindeki etkilerini ortaya koyarak, dijitalleşme stratejilerinin ihracatın verimliliğini nasıl artırabileceğini araştırmaktır. Günümüzde Dijital teknolojilerin kullanımı ve entegrasyonu, işletmelerin iş süreçlerini, üretimden satışa kadar geniş bir yelpazede etkileyerek dönüşüme uğratmaktadır. Dijitalleşme, işletmelere satış ve üretkenlikteki artışlar, müşteri etkileşimini yeniden şekillendirme ve değer yaratma gibi pek çok avantaj sunmaktadır. Bu dönüşüm, işletmelerin iş modellerinin yeniden yapılandırılmasına ve müşteri ihtiyaçlarına daha uygun hale gelmelerine olanak tanımaktadır. İhracat, özellikle uluslararası pazarlara açılmak isteyen işletmeler için kritik bir strateji olup, işletmelerin kaynaklarını en verimli şekilde kullanarak uluslararası düzeyde rekabetçi olmalarını sağlamak için dijital teknolojilerin etkili kullanımı büyük önem taşımaktadır. Dijital dönüşüm süreçlerinin ve yenilikçi stratejilerin benimsenmesi, işletmelerin ihracat performansının artmasında önemli bir rol oynamaktadır. Çalışmanın temel amacı, dijital dönüşümün ihracat performansına etkisini tespit etmek ve bu etkinin ölçülmesini sağlamaktır. Bu amaç için İstanbul ili Bağcılar ilçesindeki ihracat yapan dış ticaret işletmelerinin 402 çalışanına gönüllülük esasına göre kolayda örnekleme temelinde anket ile ulaşılmıştır. Elde edilen verilerle dijital dönüşümün ihracat performansı üzerindeki etkisinin belirlenmesi amacıyla yapılan regresyon analizi istatistiksel olarak (F=202,089; p=0,000) anlamlı olduğu tespit edilmiştir. Demografik değişkenlerden statü ile dijital dönüşüm ve ihracat performansı arasında p<0,05 anlamlılık düzeyine göre anlamlı farklılık tespit edilmiştir. İşletmenin sık kullanılan sosyal medya ve İşletmenin kullandığı teknoloji düzeyi ile dijital dönüşüm ve ihracat performansı arasında p<0,05 anlamlılık düzeyine göre anlamlı farklılık tespit edilmiştir. Eğitim bilgisi ile dijital dönüşüm arasında p<0,05 anlamlılık düzeyine göre anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Teniste 18-22 yaş sporculara uygulanan PNF egzersizlerinin ITN derecelerine etkisi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Ses Demir, Mürüvvet
    Hareket ve antrenman bilimi alanındaki araştırmaların temel amacı, sporcuların performansını incelemek ve geliştirmektir. Son yıllarda egzersizlere duyulan ilginin artması ve sporcular arasındaki küçük performans farklarının daha belirgin hale gelmesi, birçok araştırmacıyı PNF (Propriyoseptif Nöromusküler Fasilitasyon) egzersizlerinin sportif performansa olan etkilerini incelemeye teşvik etmiştir. Bu tezde, 18-22 yaş arasındaki sporculara uygulanan PNF egzersizlerinin, sporcuların ITN (Inernational Tennis Number)dereceleri üzerindeki etkisi araştırılmaktadır. Başlangıç seviyesindeki 20 sporcudan 10’u deney grubu, 10’u ise kontrol grubu olarak belirlenmiştir ve her iki grupta erkek ve kadın sporcuların sayısı eşittir. Deney grubuna 12 hafta boyunca PNF egzersizleri uygulanmış ve sonuçlar kontrol grubuyla karşılaştırılmıştır. Veriler, SPSS ve JASP yazılımları kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular, PNF egzersizlerinin tenisçilerin servis, forehand ve backhand gibi teknik becerilerinde anlamlı gelişmeler sağladığını göstermektedir. Deney grubunda PNF egzersizlerinin uygulandığı süreçte, kontrol grubuna kıyasla daha belirgin bir gelişim gözlemlenmiştir. PNF egzersizlerinin tenis performansı üzerinde olumlu etkiler yarattığı ve sporcuların temel tenis becerilerindeki performans artışlarını sağladığı tespit edilmiştir. Bu bulgular, PNF egzersizlerinin, teknik beceri gerektiren tenis gibi sporlar için etkili bir antrenman öncesi ısınma yöntemi olarak kullanılabileceğini ortaya koymaktadır. Gelecekteki araştırmalar, PNF egzersizlerinin farklı yaş grupları ve deneyim düzeylerindeki sporcular üzerindeki etkilerini daha ayrıntılı bir şekilde inceleyebilir.
  • Öğe
    12-14 yaş futbol oyuncularının anaerobik güç, sürat, çeviklik, denge performanslarının karşılaştırılması
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Elçi, Yakup
    Bu çalışma 12-14 Yaş Futbol Oyuncularının Anaerobik Güç, Sürat, Çeviklik, Denge Performanslarının Karşılaştırılması amacıyla yapılmıştır. Çalışmanın araştırma grubu, İstanbul ilinde ikamet eden, İstanbul Başakşehir Spor Parkında futbol oynayan 128 genç erkek katılımcıdan oluşmuştur. Araştırma grubu farklı zamanlarda belirlenen çeviklik becerisi zigzag, denge becerisi flamingo, anaerobik güç değerleri ise sıçrama ve sürat performans testlerini gerçekleştirmiştir. Testler Başakşehir spor tesisinde bulunan spor kompleksine ait futbol sahasında uygulanmıştır. Çalışmanın bulgularına göre, 12 yaş katılımcıların kilo ve boy değerleri ile VKİ arasında, VKİ ile kilo, 10 mt. ve 20 mt. Sürat arasında, çeviklik ile 10 mt. ve 20 mt. Sürat arasında pozitif yönlü, uzun atlama ile 20 mt. Sürat ve çeviklik arasında negatif yönlü ilişki tespit edilmiştir. (p<0.05). Denge testi ile diğer değişkenler arasında ise istatiksel açıdan anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır. 14 yaş katılımcıların ise, kilo ve boy, vki ile kilo, 10.mt ve 20 mt. sürat arasında, denge ile vki, 10 mt. ve 20 mt sürat arasında, çeviklik ve 10 mt. ve 20 mt. arasında pozitif yönlü, uzun atlama ile 10 mt. ve 20 mt. sürat, denge, çeviklik arasında negatif yönlü bir ilişki tespit edilmiştir. (p<0.05). Sonuç olarak çalışmada, katılımcıların kilosu, boyu, vücut kitle indeksi ve motor becerileri (denge, sürat, çeviklik) arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre, çalışmada incelenen hemen hemen tüm parametreler arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmekle birlikte; bu korelasyonun yaş gruplarına göre farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Çalışmanın amacı kapsamında; pre adolesan dönemde organizmada meydana gelen bu değişimlerin, periyodik olarak branşa özgü gereksinimler doğrultusunda takip edilerek incelenmesinin, çocuk sporcularda daha sağlıklı gelişim süreci adına olumlu etkiler gösterebileceği düşünülmektedir.
  • Öğe
    Okul öncesi dönemdeki kız çocuklarının sosyal yetkinlik ve davranışlarının baba ebeveynlik tutumlarına göre incelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Akbuz, Duygu
    Bu araştırma, okul öncesi dönemdeki kız çocuklarının sosyal yetkinlik ve davranışlarının baba ebeveynlik tutumlarına göre incelenmesini amaçlamaktadır. Bu amaç kapsamında, araştırmanın tanımlayıcı ve kesitsel tipte olmasına karar verilmiş olup tarama modelinde yürütülmesi sağlanmıştır. Bu bağlamda, araştırmanın evrenin okul öncesi dönemdeki kız çocukları ve onların aileleri oluştururken örneklem grubunu ise evren içinden kolaydan örnekleme yöntemi ile seçilen ve araştırmaya katılmak için gönüllü olan 252 ebeveyn ve okul öncesi çocuğu oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri nicel tipte toplanmış olup Sosyal Yetkinlik ve Davranış Değerlendirme-30 Ölçeği ile Ebeveyn Tutum Ölçeği katılımcılara uygulanmıştır. Edinilen verilerin analizinde ise SPSS-22 istatistik programı kullanılarak bağımsız gruplar t testi, tek yönlü varyans analizi ve pearson korelasyon analizi gibi parametrik yöntemler tercih edilmiştir. Araştırma sonunda, izin verici tutum puanlarının anne babaya ve eğitim düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaştığı belirlenmiştir. Ayrıca, otoriter ve aşırı koruyucu tutumun da eğitim düzeyine göre anlamlı farklılık oluşturduğu sonucuna varılmıştır. Ancak ebeveynlik tutum puanlarının ekonomik düzey ve çocuğun cinsiyetine göre anlamlı bir fark göstermediği belirlenmiştir. Ek olarak, sosyal yetkinlik ve davranış değerlendirme puanlarının ise anne ve babaya göre anlamlı farklılık gösterdiği; ekonomik düzey, çocuk cinsiyeti ve eğitim durumuna göre ise anlamlı bir farka sebebiyet vermediği sonucu elde edilmiştir. Son olarak, sosyal yetkinlik ve davranış değerlendirme puanlarının izin veren tutum ile pozitif yönde ve anlamlı düzeyde ilişkili olduğu; demokratik, otoriter ve aşırı koruyucu tutum ile ise anlamlı bir ilişkisi olmadığı sonucu elde edilmiştir.
  • Öğe
    Pilates mat egzersizlerinin 35-65 yaş sedanter kadınlar üzerindeki bazı parametrelerin incelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Uçan, Merve
    Bu çalışmanın amacı pilates mat egzersizlerinin sedanter kadınların bazı parametreleri üzerindeki etkisini incelemektir. Araştırmaya gönüllü katılım sağlayan toplam 60 sedanter kadın katılım göstermiş olup, araştırma kriterlerine uymadıklarından dolayı araştırmadan 10 kişi çıkarılmıştır. Kontrol grubu 20 sedanter kadın, 45-65 yaş arası çalışma grubuna 15 sedanter kadın ve 35-44 yaş arası çalışma grubuna 15 sedanter kadın toplamda 50 sedanter birey katılım göstermiştir. Çalışmada elde edilen veriler IBM SPSS 24.0 programı ile istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Verilerin normal dağılımlarının belirlenmesi amacıyla Shapilo-Wilk analizi yapılmış ve ölçümlerin çarpıklık basıklık değerlerine bakılmıştır. Grupların karşılaştırılması için Manova analizi kullanılmıştır. Çalışmada elde edilen bulgular şu şekildedir; 1.Pilates egzersiz grubuna dahil olan 35-44 yaş arası sedanter bireylerin kilo, bel, kalça, beden kitle indeksi, spinal flexion,değişkenleri ön test ve son test değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunurken, Bel-kalça oranı, statik squat ve mekik değişkenleri ön test ve son test değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. 1.Pilates egzersiz grubuna dahil olan 45-65 yaş arası sedanter bireylerin kilo, bel, kalça, beden kitle indeksi (BKI), spinal flexion, değişkenleri ön test ve son test değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunurken, Bel-kalça oranı, statik squat ve mekik değişkenleri ön test ve son test değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Kontrol grubunda yer alan katılımcıların statik squat ve mekik değişkenleri ön test ve son test değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunurken, kilo, bel, kalça, bel-kalça oranı, beden kütle indeksi (BKI), spinal flexion değişkenleri ön test ve son test değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. 1.Pilates egzersiz grubuna dahil olan 35-44 yaş aralığı katılımcıların sağ baskın sağ denge ve sağ baskın sol denge değişkenleri ön test ve son test değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunurken, sağ baskın arka denge, sol baskın arka denge, sol baskın sağ denge ve sol baskın sol denge değişkenleri ön test ve son test değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. 1.Pilates egzersiz grubuna dahil olan 45-65 yaş arası çalışma grubuna sağ baskın arka denge, sağ baskın sağ denge, sağ baskın sol denge, sol baskın arka denge, sol baskın sağ denge ve sol baskın sol denge değişkenleri ön test ve son test değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Kontrol Grubuna dahil olan katılımcıların sağ baskın sol denge ve sol baskın sol denge değişkenleri ön test ve son test değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunurken, sağ baskın arka denge, sağ baskın sağ denge, sol baskın arka denge, sol baskın sağ denge ve değişkenleri ön test ve son test değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. 35-44 yaş arası sedanter kadın, 45-65 yaş arası sedanter kadın araştırma grubu ve kontrol gruplarının; BKI değerleri, bel çevresi değerleri, kalça çevresi değerleri, bel kalça oran değerleri, statik squat değerleri, mekik değerleri ve sağ baskın arka değerleri arasında anlamlı fark olduğu görülmüştür
  • Öğe
    Uzaktan müşteri edinimi uygulamasının katılım ve mevduat bankalarının sektörel bilgilerine etkisi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Aldemir, Emre
    Günümüzde teknoloji ve dijitalleşme, yaşamın her alanında olduğu gibi bankacılık sektöründe de hızlı bir dönüşüm yaratmaktadır. Bankalar, operasyonel maliyetleri azaltmak, iş süreçlerini daha verimli hale getirmek ve müşteri memnuniyetini artırmak amacıyla dijitalleşmeye yönelik yatırımlarını artırmaktadır. Dijital dönüşümün en çarpıcı uygulamalarından biri ise uzaktan müşteri edinimi sürecidir. Bu yenilikçi yaklaşım sayesinde, müşteriler artık banka şubesine gitme gerekliliği olmaksızın, dijital kanallar üzerinden tüm işlemleri kolaylıkla tamamlayarak bir bankanın müşterisi olabilmektedir. Böylece, geleneksel bankacılık anlayışı yerini daha hızlı, daha erişilebilir ve daha kullanıcı dostu bir sisteme bırakmaktadır. Bu çalışma, dijitalleşme sürecinin bankacılık sektöründeki en önemli yansımalarından biri olan uzaktan müşteri edinimi uygulamasının bankalar açısından sağladığı faydaları ele almaktadır. Bu bağlamda, katılım ve mevduat bankalarının sektörel bilgileri doğrultusunda, uzaktan müşteri ediniminin operasyonel verimlilik, maliyet yönetimi ve müşteri deneyimi üzerindeki etkileri detaylı bir şekilde analiz edilmiştir. Ayrıca, uzaktan müşteri ediniminin bankacılık sektöründeki uzun dönemli etkilerini ve bu etkilerin doğrusal ilişkilerini incelemek amacıyla Johansen eşbütünleşme analizi yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntem, uzaktan müşteri edinimi uygulamasının bankaların performansı üzerindeki kalıcı etkilerini ortaya koyarak çalışmaya bilimsel bir derinlik kazandırmıştır.
  • Öğe
    Ergenlerde Siber Zorbalık, Duygu Düzenleme ve Depresyon Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Balbaba, Muhammet
    Bu çalışma Kahramanmaraş Merkez Onikişubat ve Dulkadiroğlu ilçelerindeki lise öğrencilerinde siber zorbalık, duygu düzenleme ve depresyon arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla kesitsel bir çalışma olarak tasarlanmıştır. Araştırma evrenini Kahramanmaraş Merkez Onikişubat ve Dulkadiroğlu ilçelerindeki ortaöğretim kurumlarında bulunan 40987 öğrenci, örneklemi ise 400 öğrenci oluşturmuştur. Kayıplar nedeniyle 381 öğrenci ile çalışma gerçekleştirilmiştir. Çalışmada veri toplamak için Kişisel Bilgi Formu, Siber Zorbalık Ölçeği, Duygu Düzenleme Ölçeği ve Beck Depresyon Ölçeği kullanılmıştır. Tanımlayıcı istatistikler; kategorik değişkenler için sayı ve yüzde, nicel değişkenler için ortalama±standart, minimum, maksimum ve range olarak verilmiştir. Öğrencilerin tanımlayıcı özelliklerine göre ölçekler arasındaki farklılıkların incelemesinde t-testi, tek yönlü varyans analizi (Anova) ve post hoc (Tukey, LSD) analizlerinden faydalanılmıştır. p˂0,05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Araştırmada kullanılan değişkenlerin normal dağılım gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla kurtosis ve Skewness değerleri incelenmiştir. Katılımcıların sosyodemografik özellikleri bakımından; cinsiyet değişkeni bakımından kadın katılımcı sayısı 97(%25,0), erkek katılımcı sayısı 284(%74,5), sınıf değişkenine göre; 9.sınıf 128(%33,6), 10.sınıf 79(%20,7), 11.sınıf 75(%19,7), 12.sınıf 99(%26,0), yaş değişkenine bakıldığında 19 yaşında olan katılımcı sayısı 9(2,4), 18 yaşında olan katılımcı sayısı 83(21,8), 17 yaşında olan katılımcı sayısı 72(18,9), 16 yaşında olan katılımcı sayısı 89(23,4), 15 yaşında olan katılımcı sayısı 120(31,5), 14 yaşında olan katılımcı sayısı 8(2,1) ve okul türü değişkenine göre; Anadolu Lisesi katılımcı sayısı 102(%26,8), meslek Lisesi katılımcı sayısı 74(%26,8), Spor Lisesi katılımcı sayısı 113(%29,7) ve İmam Hatip Lisesi katılımcı sayısı 92(%24,1) öğrenciden oluşmaktadır. Araştırmada kullanılan ölçekler yaş, cinsiyet ve okul türü değişkenine göre incelenmiştir. Siber zorbalık ölçeğinin alt boyutları olan siber zorba olma durumları ile siber mağduriyet puanları yaş değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermiştir. Katılımcıların Duygu Düzenleme Ölçeği ve alt boyutları Yeniden Değerlendirme ve Duygu Baskılama yaş durumuna göre, anlamlı fark bulunmamıştır. Araştırmaya katılan öğrencilerin depresyon puanları yaş değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre; katılımcıların Beck Depresyon Envanteri puanları ve Duygu Düzenleme Ölçeği ve alt boyutları Yeniden Değerlendirme ve Duygu Baskılama puanlarının cinsiyet değişkenine göre, anlamlı fark bulunmadığı tespit edilmiştir. Siber Zorbalık Ölçeği ve alt boyutu Tanık Olma, Siber zorba olma ve Siber mağduriyet puanları cinsiyet değişkenine göre, anlamlı fark bulunmamıştır. Okul türü durumuna göre katılımcıların Beck Depresyon Envanteri okul türü durumuna göre gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Duygu Düzenleme Ölçeği ve alt boyutları Yeniden Değerlendirme okul türü durumuna göre gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. Duygu Düzenleme Ölçeği ve alt boyut Duygu Baskılama okul türü durumuna göre, anlamlı fark bulunmuştur. Siber Zorbalık Ölçeği alt boyutları Siber Zorba olma ve Siber Mağdur Olma okul türü durumuna göre gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Katılımcıların Siber Zorbalık Ölçeği alt boyutları Siber Zorba Olma ve Siber Mağdur olma ile Duygu Düzenleme Ölçeği Alt Boyutu Yeniden Değerlendirme puanı arasında anlamlı bir ilişki görülmemektedir. Siber Zorbalık Ölçeğinin alt boyutları olan siber zorba olma ve Siber Mağdur Olma ile Duygu Düzenleme Ölçeği ve Alt Boyutu Duygu Baskılama puanı arasında düşük düzeyde negatif yönde anlamlı bir ilişki görülmektedir. Siber zorbalık ve Alt boyutları (Siber zorba olma-Siber Mağduriyet-Siber Tanık) puanları ile Beck Depresyon Envanteri puanı arasında pozitif yönde anlamlı ilişki görülmektedir. Yapılan bu çalışmada Siber zorbalık alt boyutları (Siber Zorba Olma-Siber Mağdur Olma) ve duygu düzenlemeleri (Yeniden değerlendirme-Bastırma) depresyon düzeyini yordadığı tespit edilmiştir. Siber zorbalık ve duygu düzenlemeleri depresyon düzeyini %50 oranında yordadığı tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Özel efekt bağlamında uygulamalı efektler ve CGI tekniği: Avatar (2009) ile Avatar: Suyun Yolu (2022) filmlerinin arasındaki efekt teknolojisi farkları
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Al Dahwma, Mohammed Lutf Abdullah
    Bu çalışma, sinemada en önemli unsurlarından bir tanesi olan özel efektlerin gelişimini kapsamlı bir şekilde incelemektedir. Çalışmanın ilk bölümünde sinemaya öncülük eden icatlar ve sinemanın ilk yıllarındaki gelişim süreci detaylı bir şekilde incelenmiştir. Sinemanın doğuşundan itibaren görsel anlatımın ve teknolojik imkanların nasıl geliştiği bu bölümde ele alınmıştır. İkinci bölümde, özel efektlerin sinema tarihindeki yeri ve önemi vurgulanmıştır. Özel efektlerin türleri (uygulamalı efektler, optik ve mekanik efektler, stop motion, optical printer, matte paintings, minyatür efektler, rare projection, CGI, 2D ve 3D animasyon, digital compositing, motion capture gibi) ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. 1920'lerden 2000'li yıllara kadar sinemanın önemli eserlerinde özel efektlerin kullanımı örneklerle desteklenerek incelenmiştir. Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde, Avatar (2009) ve Avatar: Suyun Yolu filmleri, özel efektlerin en güncel kullanımına örnek olarak detaylı bir şekilde analiz edilmiştir. Avatar ve Avatar: Suyun Yolu filmi özel efekt uygulamalarının sinema teknikleri aracılığıyla ortaya koyulduğu ve çeşitli özelliklerinin uygulandığı iki farklı yapım olarak ele alınmıştır. Bu iki yapım arasındaki teknolojik farklılıklar da çalışma kapsamında incelenmiştir. Bu filmlerde kullanılan teknik ve teknolojik altyapılar karşılaştırmalı olarak incelenmiş, ortaya çıkan görsel sonuçlar değerlendirilmiştir. Bu karşılaştırmalı analiz, ilk filmin görsel efekt noktasında önemli bir temel oluşturduğunu ortaya koyarak, bu temelin ikinci filmde nasıl daha da zenginleştirildiğini ve sinema teknolojilerindeki hızlı ilerleyişin bu tür filmlere olan etkilerini daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Bu çalışma, sinema tarihindeki özel efektlerin evrimini ve bu evrimin en çarpıcı örneklerinden biri olan Avatar filmlerini bir araya getirerek kapsamlı bir inceleme sunmaktadır. Çalışma, sinemaseverler, film yapımcıları ve sinema tarihine ilgi duyan herkes için değerli bir kaynak olacaktır.
  • Öğe
    Yerel yönetim performansının iyileştirilmesinde idari reformlar komisyonunun rolünün incelenmesi(Belh vilayeti)
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Sahab, Farah
    Günümüzde idari reformlar, dünya genelinde hükümetlerin en önemli ve etkili faaliyetlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Birçok sanayileşmiş ve gelişmiş ülkede idari reform, kamu hizmetlerindeki yapısal ve prosedürel değişiklikler anlamına gelirken, gelişmekte olan ülkelerde bu reformlar, sosyal ve ekonomik dönüşümü tetikleyen modernleşme ve değişim sürecini ifade etmektedir. Bu araştırmada, Bağımsız İdari Reformlar Komisyonu'nun yerel yönetişim performansını iyileştirmedeki rolü incelenmiş ve yerel yönetimlerin performansını artırmaya yönelik çözüm önerileri sunulmaya çalışılmıştır. Araştırmada belirlenen hedefler ve göstergeler doğrultusunda betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır. Bu bağlamda, Belh eyaletindeki İdari Reformlar Komisyonu'nda rastgele örnekleme yöntemiyle anket ve görüşmeler gerçekleştirilmiş ve bu şekilde veriler toplanmıştır. Araştırma sonuçları, Bağımsız İdari Reformlar Komisyonu'nun Belh ilinde yerel yönetim performansının iyileştirilmesinde önemli bir rol oynadığını ortaya koymuştur.
  • Öğe
    Küreselleşme Bağlamında Arnavutluk Tiran Tarihi Kent Merkezinin Sosyalist Dönem Sonrası Gelişimi ve Mekansal Analizi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Beqiraj, Kevi
    Küreselleşmenin artan etkisi altında şekillenen kentler, kentsel stratejilerini giderek küresel sermayenin taleplerine ve uluslararası ekonomik rekabete uyumlu hale getirmektedir. Bu bağlamda, rekabetçi bir küresel imaj yaratma çabası, çoğu kenti ikonik mimari projelere ve sembolik kentsel tasarımlara yönlendirmektedir. Ancak, uluslararası yatırım çekme amacına yönelik bu düzenlemeler, toplumsal eşitsizliklerin derinleşmesine ve kamusal alanların metalaşmasının hızlanmasına neden olmaktadır. Özellikle post-sosyalist kentlerde, devlet kontrollü ekonomik yapıdan piyasa odaklı ekonomi modeline geçişle birlikte ortaya çıkan neoliberal dönüşüm, sosyo-mekânsal eşitsizlikleri daha da belirgin hale getirmiş; özelleştirme ve hızlı kentsel büyüme süreçleri, kent peyzajlarının parçalanmasına yol açmıştır. Yaklaşık 45 yıl boyunca sosyalist bir sistemle yönetilen Arnavutluk'un başkenti Tiran, bu süreçte farklı bir seyir izlemiş ve hızlı nüfus artışı ile mekânsal düzensizliğin belirlediği kaotik bir geçiş dönemini takiben, önemli kentsel zorluklarla yüzleşmiştir. Bu sorunlara yanıt olarak, belediyenin yürüttüğü kentsel yenileme çalışmaları, kamusal alanların yeniden kazanılması ve kentsel kimliğin yeniden inşası üzerine odaklanmıştır. Bu kapsamda, tarihi merkezin korunması, yasa dışı yapıların yıkılması, cephe yenileme projeleri ve uluslararası tasarım yarışmaları aracılığıyla kamusal alanların canlandırılması gibi önemli adımlar atılmıştır. Söz konusu kentsel müdahaleler, yalnızca kentin işlevselliğini ve estetik görünümünü iyileştirmeyi değil, aynı zamanda Tiran’ın modern, dayanıklı ve uluslararası arenada öne çıkan bir kentsel merkez haline gelmesini amaçlamıştır. Bununla birlikte, son on yılda Tiran’ın kentsel öncelikleri kayda değer bir değişim göstermiş; kent, küreselleşmenin dayattığı yeni kentsel eğilimlere daha fazla tabi olmaya ve uluslararası yatırım ve ilginin odağı haline gelmeye başlamıştır. Bu dönüşüm bağlamında şu kritik soru ortaya çıkmaktadır: Tiran’ın başlangıçta kamusal alanların geri kazanımı ve kültürel mirasının korunmasına yönelik kentsel politikaları, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir kentsel gelişim modelini mi temsil etmektedir, yoksa küreselleşmenin ve uluslararası sermayenin artan baskıları, kentin sosyo-kültürel kimliğini koruma çabalarını zayıflatmakta mıdır?
  • Öğe
    Korsanlık faaliyetlerinin denizcilik ekonomisine etkileri
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Köylü, Tuba
    Bu çalışma, korsanlık faaliyetlerinin denizcilik ekonomisi üzerindeki etkilerini kapsamlı bir şekilde incelemektedir. Deniz taşımacılığı, dünya ticaretinin büyük bir kısmını oluşturan önemli sektördür ve korsanlık, bu sektördeki operasyonları tehdit etmektedir. Çalışmada, korsanlık faaliyetlerinin tarihsel gelişimi, coğrafi dağılımı ve denizcilik ekonomisi üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkileri incelenmiştir. Özellikle, korsanlık nedeniyle oluşan maliyet artışları, sigorta primleri, güvenlik önlemleri ve gecikmelerin ekonomik sonuçları detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Ayrıca, korsanlığın deniz ticaret yollarında neden olduğu değişiklikler ve uluslararası toplumun bu soruna karşı aldığı önlemler de analiz edilmiştir. Korsanlık faaliyetleri, deniz taşımacılığı sektöründe faaliyet gösteren firmalar için önemli maliyetler doğurmaktadır. Bu maliyetler, gemi sahiplerinin ve operatörlerinin sigorta primlerinde artış, güvenlik ekipmanları ve personel eğitimine yönelik harcamalar ve korsan saldırılarının neden olduğu maddi kayıplar gibi unsurları içermektedir. Ayrıca, korsanlık olaylarının artması, bazı deniz ticaret yollarının kullanımını riskli hale getirmiş ve bu da alternatif rotaların tercih edilmesine neden olmuştur. Bu durum, taşıma sürelerinin uzamasına ve dolayısıyla maliyetlerin artmasına yol açmıştır. Çalışmanın bulguları, korsanlıkla mücadelede daha etkili stratejilerin geliştirilmesi ve uygulanmasının önemini vurgulamaktadır. Uluslararası iş birliği ve bilgi paylaşımı, korsanlık faaliyetlerinin önlenmesinde ve deniz taşımacılığı sektörünün güvenliğinin sağlanmasında kritik öneme sahiptir. Bu bağlamda, uluslararası deniz hukuku çerçevesinde yürütülen operasyonlar ve bölgesel iş birliği konuları ele alınmıştır. Sonuç olarak, korsanlık faaliyetlerinin denizcilik ekonomisine olan etkileri çok yönlüdür ve bu sorunun çözümü için kapsamlı ve koordine edilmiş çabalar gerekmektedir. Çalışma, denizcilik sektörünün karşı karşıya olduğu bu ciddi tehdidi anlamak ve çözüm yolları geliştirmek için önemli bir kaynak niteliğindedir.
  • Öğe
    Yapay zekâ kaygısının iş güvencesizliği algısı üzerindeki etkisinde algılanan öz yeterliliğin rolü sağlık çalışanları üzerine bir araştırma
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Karaca Karalinç, Celile
    Bu araştırmanın amacı sağlık çalışanlarının yapay zekâ kaygılarının iş güvencesizliğini nasıl etkilediğini tespit etmek ve bu etkide algılanan öz yeterliliğin nasıl bir rol oynadığını tespit etmektir. Araştırmada, bu amaçla sağlık çalışanları söz konusu değişkenler bağlamında ele alınmıştır. Araştırmada sağlık çalışanlarının yapay zekâ kaygılarının iş güvencesizliği üzerindeki etkisini tespit etmek, sağlık çalışanlarının yapay zekâ kaygılarının algılanan öz yeterlilik üzerindeki etkisini tespit etmek, algılanan öz yeterliliğin iş güvencesizliği algısı üzerindeki etkisini tespit etmek ve sağlık çalışanlarının algılanan öz yeterliliklerinin, yapay zekâ kaygılarının iş güvencesizliği üzerindeki etkisinde aracılık rolünü tespit etmek amaçlanmaktadır. Araştırma özellikle teknoloji yoğun çalışılan bir alan olarak sağlık sektörü üzerine odaklanmıştır. Saha çalışması sırasında araştırmacı bizzat sağlık kurumlarında bulunmuş ve veri toplama araçlarını örneklem grubuna uygulamıştır. Araştırma ilk olarak literatürde oldukça yeni bir kavram olan yapay zekâ kaygısının özellikle en büyük handikaplarından gözüken iş güvencesizliği algısı üzerindeki etkisinin tespit edilebilmesi açısından değerlidir. İkinci olarak çalışanların kendilerini ne derece yetkin olarak algıladıklarının konuya ne tür yansımaları olduğunun tespit edilebilmesi açısından çalışma önemli bir literatür boşluğu gidermektedir.
  • Öğe
    Metakaolin ve cüruf esaslı mermer tozu atığı ikameli geopolimer harçların mekanik özelliklerinin ve yüksek sıcaklık direncinin incelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Koç, Gülay
    Gelişen dünya ve artan nüfus ile beraber yeni yaşam alanları, altyapı ve endüstriyel alanlara da ihtiyaç artmaktadır. Bu ihtiyaçla dünya üzerinde çimento kullanımı da artış göstermektedir. Küresel ısınma günümüzde en önemli sorunlardan bir tanesidir ve çimento üretimi sırasında açığa çıkan CO2 gazı çevreye oldukça zarar vermektedir. İlaveten çimento üretimi için enerji maliyetleri de oldukça yüksektir. Çimento iyi bir dayanıma sahip olmasına rağmen yapılan çalışmalar çimento kullanılarak yapılan betonların kimyasal etkiler ve çevresel koşullara karşı durabilite dayanımının zayıf olduğunu göstermiştir. Artan küresel ekonomi, çevre ve hava kirliliği ile sürdürülebilir uygulamaların yapı sektöründe de kullanılabilmesi amacıyla çevre dostu bir bağlayıcı malzeme ve iyileştirilmiş dayanım şartları ile farklı beton türleri gerekliliği oluşmuştur. CO2 salınımının yanında artan endüstriyel atıklar da çevreyi tehdit etmektedir. Uçucu kül, yüksek fırın cürufu, silis dumanı gibi endüstriyel katı atıklar ve maden atıkları, Metakaolin gibi malzemeler geopolimer endüstrisinin ham maddesini oluştururlar. Hem çevresel koşullar hem de durabilite gereklilikleri doğrultusunda geopolimerler bir alternatif oluşturmuştur. Bu çalışmanın amacı geleneksel betonda kullanılan çimentoya alternatif bağlayıcılar ile hazırlanan daha çevreci, maliyeti düşük ve durabilite dayanımı daha yüksek olan harç üretmektir. Bu çalışmada çimento yerine bağlayıcı olarak metakaolin (MK) ve bağlayıcı malzemenin %47 oranında öğütülmüş yüksek fırın cürufu (ÖYFC) kullanılmıştır. Alkali aktivatör olarak Sodyum Silikat Mod 2 (SS) ve Sodyum Hidroksit (SH) 2/1 oranda kullanılmıştır. Farklı molaritelerde (M) hazırlanan SH çözeltileri ile dört faklı seri hazırlanmıştır. Deneyin devamında üretilen geopolimer harç serilerinde en yüksek mekanik dayanım alınan seride farklı oranlarda mermer tozu, silis kumu ile ikame edilerek kullanılmıştır. Genel olarak üretilen harçların performansını değerlendirmek amacıyla mekanik, fiziksel ve durabilite testleri yapılmıştır. Üretilen numunelerin su emme ve ağırlık kaybı değerleri elde edilmiştir. Basınç ve eğilme dayanımları testleri ve taramalı elektron mikroskobu (TEM) analizi yapılmıştır. Üretilen geopolimer harç numuneler; 300°C, 600°C ve 900°C'lik sıcaklıklara maruz bırakılarak yüksek sıcaklık deneyi yapılmıştır. Yüksek sıcaklık deneylerinin sonunda; ağırlık kaybı oranı, basınç dayanımı ve taramalı elektron mikroskobu (TEM) analizi sonuçları elde edilmiştir. 10 M, 12 M, 14 M ve 16 M olarak hazırlanan serilerde 7 ve 28 günde en yüksek basınç dayanımı elde edilen seri olan 14M ile %20 (20MT), %40 (40MT) ve %60 (60MT) oranda silis kumuna ikame mermer tozu ile üç yeni seri harç hazırlanmıştır. Yapılan çalışma sonucunda harç içerisinde mermer tozu miktarı arttıkça karışımın sıvı ihtiyacının arttığı görülmüştür. Ayrıca mermer tozu miktarı arttıkça numunelerin basınç ve eğilme dayanımlarında düşmeler olduğu görülmektedir. Bu anlamda son hazırlanan seride en düşük basınç ve eğilme dayanımı 60MT karışım numunelerinde elde edilmiştir. Yüksek sıcaklık deneyi sonucunda %20 mermer tozu atığı içeren harçların, sadece silis kumu ile hazırlanan geopolimer numunelere kıyasla formunu daha iyi koruduğu, ağırlık kaybının daha az olduğu görülmüştür. Yüksek sıcaklık deneyi sonrası yapılan basınç mukavemeti tayininde en yüksek sonuçlar %20 mermer tozu atığı içeren geopolimer numunelerden elde edilmiştir. 14M ve 20MT geopolimer harç numuneleri üzerinde yüksek sıcaklık öncesi ve sonrası TEM analizi kontrolü yapılmıştır. Sonuç olarak, %20 mermer tozu atığı içeriğinin bağlayıcı matrisin yoğunluğunu artırdığı görülmüştür. Bu durum çevresel sürdürülebilirlik açısından pozitif bir katkı sağlamıştır. Çalışma sonucunda geopolimer harçlara belirli oranda ikame edilerek kullanılan mermer tozu atığı dolgu malzemesinin numunelerin mekanik, fiziksel ve durabilite dayanımlarını iyileştirdiği görülmüştür.
  • Öğe
    Evaluation of the relationship between working capital managementand financial performance in business with panel regression analysis: An application on BIST 100 index
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Ogieriakhi, Ehis Osaro
    This study sheds insight into a company's working capital management practices and how they affect its financial success. The study uses panel regression analysis to analyze companies listed on the BIST 100 index. It aims to understand the relationship between working capital management and financial performance within these businesses. This study demonstrates that to guarantee seamless operations, working capital management entails efficiently managing a company's current assets and obligations. By analyzing this relationship with panel regression analysis, it aimed to identify how different strategies in working capital management impact the financial performance of these businesses.
  • Öğe
    Enneagramın işletmelerde innovasyona etkisi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Özdemir, Mikail
    Bu çalışmanın amacı; enneagramın işletmelerde inovasyona etkisini alan uygulamalı bir çalışmayla araştırmaktır. Araştırma Tokat‟ın Erbaa organize sanayi bölgesinde faaliyet gösteren 24 işletmede çalışan 6125 kişidir. Araştırma verilerin elde edilmesi de anket yöntemi izlenmiş olup, Anket verilerinin Elde edilebilmesi için demografik sorular "enneagram kişilik envanteri" ve "inovasyon ölçeği" ile ilgili sorular kullanılmıştır. Çalışmanın belirlenen evreninde yer alan herkesin katılma şansının olduğu basit tesadüfi yöntem izlenmiştir. Anket verilerinin analizleri sonrasında; enegram kişilik yapısınıdaki yöneticilerin, işletmelerde yürütülen inovasyon çalışmalarına etkileri analiz edilmiştir. Bu kapsamda enegram kişilik özelliklerinden yardımcı olma ve başarılı olma faktörlerinin süreç inovasyonu; ayrıca başarılı olma faktörünün organizasyonel inovasyon üzerinde ve yardımcı olma özelliğinin pazar inovasyonu üzerinde etkisi olduğu gözlemlenmiştir.