Doktora Tezleri
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Havayolu işletmelerinin, "X, Y, Z" kuşaklarına sunduğu pazarlama hizmet kalitesinin algısı ve memnuniyetine etkisine yönelik bir araştırma(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Günal, ZülalBu çalışmanın temel amacı, havayolu işletmelerinin, “X, Y, Z” kuşaklarına sunduğu pazarlama hizmet kalitesinin algısı ve memnuniyetine etkisinin ampirik bir çalışma ile ortaya konulmasıdır. Bilindiği üzere havayolu işletmeciliği, insanlar ve eşyanın en kısa zamanda, en ucuz ve emniyetli bir şekilde taşınması olarak tanımlanmıştır. Bir havayolu işletmesinin dünyada parmakla gösterilen hizmet anlayışına sahip olması gereği en önemli vizyonu olarak bilinirken; uçuş emniyeti, güvenirliliği ile birlikte geniş yelpazede kaliteli hizmet sunma başarısının sağlanması misyon olarak ifade edilmektedir. Havayolu işletmelerinin birincil hedefi kaliteli hizmet sunarak müşteri memnuniyetinin sağlanmasıdır. En önemli müşteri portföyünü “X, Y, Z” kuşakları oluşturmaktadır. Değişen dünya şartlarında, uçak yolcu profilinin duygu, değer ve davranış psikografi analizi son derece önem kazanmıştır. Saha çalışması olarak İstanbul Hava Limanı’ndan uçuş yapan yolcular seçilmiştir. Ayrıca, bu çalışma ile x, y, z kuşaklarını temsil eden yolcuların, genel seyahat memnuniyetleri üzerinde etkili olan faktörlerin önem sıraları belirlenerek işletmelerin kıt kaynaklarını hizmet kalitesi boyutlarına göre ne şekilde dağıtmaları gerektiği ve bunun genel memnuniyet üzerinde etkilerinin tespit edilmesine ilişkin önemli ipuçlarının elde edilmesi mümkün olacaktır. İstanbul Hava Limanı Türkiye’nin bölgesel bir gücünü temsil eden, dünyanın en iyi on havalimanından birisidir. Bu çalışmada, pazarlama bilim alanında en çok tercih edilen SERVQUAL ölçeğinden faydalanılmıştır. Bilindiği üzere bu ölçek, müşterilerin satın aldıkları hizmetten beklentileri ve algılama düzeyleri arasındaki farkın ölçümünde kullanılan bir ölçektir. “Servqual Hizmet Kalitesi Modeli” havayolu işletmelerinin sunduğu pazarlama hizmet kalitesinin 5 alt boyutunu (fiziksel özellikler, güvenirlilik, heveslilik (yanıt verilebilirlik), güvence ve empati) temsil eden bağımsız ve havayolu işletmelerine de uyarlanabilen 22 adet alt değişken ölçütü içermektedir. Bu tez araştırmasında, kesitsel kapalı uçlu sorulu ankete dayalı temeli olan nicel yaklaşım seçilmiştir ve beşli ‘Likert Ölçeği’ kullanılmıştır. Ayrıca bir anket metodolojisi ile anket uygulanması daha iyi sonuç elde edilmesi için uygun bulunmaktadır. Yapılan saha araştırması sonucu elde edilen bulgular analiz edildiğinde, havayolu işletmelerinin, “X, Y, Z” kuşaklarına sundukları pazarlama hizmet kalitesi algısının alt boyutlarından fiziksel özelliklerin ve güvencenin, yolcu memnuniyeti üzerinde anlamla bir etkisi olmadığı; ayrıca güvenirliliğin, yanıt verilebilirliğin ve empatinin yolcu memnuniyeti üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu saptanmıştır. Bu tespitlere ilaveten, havayolu işletmelerinin sunduğu pazarlama hizmetinin, “X, Y, Z” kuşaklarını etkileme olasılığı ve “X, Y, Z” kuşaklarının, havayolu işletmelerinin sunduğu pazarlama hizmeti ile yolcuların hizmet kalite algısı ve memnuniyeti üzerinde etkili olma olasılığı ortaya konulmuştur. Hizmet kalitesi 5 boyutunun demografik özelliklere göre anlamlı bir farklılaşma olmadığı görülmüştür. Faktör analizi neticesinde, ölçeklerin normal dağıldığı anlaşılarak, “Korelasyon, Regresyon, Anova, Step-Wise”; kuşaklar arası farkların analizi için “Varyans analizi, t test ve Welç Tekniği” uygulanmıştır. Bu çalışmadan elde edilen sonuçların, “X, Y, Z” kuşaklarının havayolu işletmeleri tarafından sunulan hizmet kalitesinin algısı ve memnuniyetine ilişkin ulusal ve uluslararası platformlarda çok az sayıda yapılmış olan çalışmaları desteklemenin yanı sıra gelecekteki araştırmacılara örnek teşkil etmiştir. Ayrıca, Türkiye kapsamında tüm kuşaklara yönelik böyle bir çalışmaya rastlanmadığından, bu araştırmanın Türkiye’de gerçekleştirilen bir ilk çalışma olması özelliği mevcuttur. Bu sebeple de araştırmanın ulusal ve uluslararası yazına ciddi bir katkısı olacaktır. Ayrıca, bu çalışma sonucunda, İGA’dan seyahat eden yolcuların, genel memnuniyetleri üzerinde etkili olan faktörler belirlenmiştir ve özellikle yolcuların kalite boyutu ile çok ilgilenmediği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle havayolu işletmelerinin kıt kaynaklarını yönetirken bu bulguyu dikkate almaları için öneriler sunulmuştur. Özellikle hizmet kalitesi boyutlarına göre kaynakların ne şekilde dağıtılacağı ve bu dağıtımın yolcuların genel memnuniyeti üzerinde etkilerinin nasıl olacağına ilişkin önemli ipuçlarının elde edilmesi yönünde bir fayda ortaya konulmuştur. Böylece alan yazına, kuramsal ve uygulamaya yönelik olarak yeni modeller geliştirilmesine olanak sağlanmış ve yolcu sosyalizasyonu isminde bir model önerisinde bulunulmuştur.Öğe Rusya Federasyonu'nun Ukrayna'daki doğrusal olmayan savaş stratejisi ve Batı'nın güvenlik algısı (1991-2015)(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Karakuş, Yakup2014 yılında Rusya Federasyonu’nun (RF) Kırım’ı ilhak girişimi ve akabinde 2014-2015'te Doğu Ukrayna-Donbass bölgesinde ortaya çıkan silahlı çatışma ortamı, literatürde önemli bir savaş tartışmasını da beraberinde getirmektedir. Ancak 2014- 2015'teki Rusya’nın Ukrayna’daki operasyonları, tam olarak adlandırılamamış hatta üzerinde uzlaşı sağlanamamış bir savaş yaklaşımı ve stratejik yaklaşım görünümündedir. Batı literatüründe daha çok hibrit savaş-hibrit tehdit ve Rus hibrit savaşı şeklinde birçok çalışmaya konu olan bu çatışma (operasyonlar) süreci, çok nadir olarak doğrusal olmayan savaş (DOS) şeklinde de adlandırılmaktadır. Doğrusal olmayan savaş (DOS); ortak kuramsal bir çerçevede tanımlanmamakta, yöntemsel farklılıklarla değerlendirilmekte ve terminolojik farklılıklar da içermektedir. Bu tez; 2014-2015'te Rusya'nın operasyonları ile şekillendirdiği süreci, retrospektif bakış açısı ile 1991-2014 döneminde Ukrayna-Rusya arasında yaşanan doğrusal olmayan ilişkileri ve gelişmeleri değerlendirerek, analiz etmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda tez; 2014-2015'te yaşanan süreci, “doğrusal olmayan savaş+stratejisi (DOS+S)” şeklinde adlandırmakta ve bazı varsayımlar üzerinden değerlendirmektedir. Tezin amacı; “Rusya’nın yeniden aktör ve tehdit olarak algılanmasını sağlayan DOSS nedir?” sorusu üzerine odaklanmaktadır. DOSS kapsamında kuramsal-kavramsal bir çerçeve geliştirerek, teorik-doktrinsel-askerî pratik üzerine analitik yaklaşımla literatüre katkı sağlamayı hedeflemektedir. DOSS'un stratejik-operasyonel-taktiksel bağlamda nasıl yorumlanması gerektiğine dair bazı çıkarımlar içeren tez; “DOSS nedir?” sorusuna cevap aramakla birlikte Batı ekseninde savaş/tehdit/güvenlik algısına dair nasıl bir etki (tartışma) alanı oluşturduğunu da sorgulamaktadır. Nihayetinde DOSS’un, asimetrik bir yaklaşımla algı operasyonları ve askerî-siyasi operasyonlarla şekillendirildiği; büyük bir resim üzerinden okunması gereken, ulusal-uluslararası güvenlik yaklaşımları için tehdit arz eden ve güvenlik algısı sorununa dönüşebilecek stratejik kurgu olduğu; kanısına varılmaktadır.Öğe Çevik liderlik ve örgütsel sürdürülebilirliğin iş tatminine etkisi: Marmara Bölgesi belediyelerinde bir araştırma(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Yazır, AdemBu çalışmanın amacı, çevik liderlik ve örgütsel sürdürülebilirliğin iş tatminine etkisinin analizidir. Bu kapsamda çalışmanın problem cümlesi; örgütsel sürdürülebilirlik ve çevik liderlik uygulamaları, çalışanların iş tatminini etkiler mi? şeklinde belirlenmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak anket yöntemi kullanılmıştır. Anketin ilk kısmında; demografik özelliklerin belirlenebilmesi için, yaş, cinsiyet, çalışma süresi, eğitim durumu gibi kişisel bilgilere yönelik sorular; ikinci kısımda, “Çevik Liderlik Ölçeği”, üçüncü kısmında “İş tatmin Ölçeği” ve dördüncü kısmında “Örgütsel Sürdürülebilirlik Ölçeği” yer almıştır. Araştırmanın yapılan analizleri sonrasında: paylaşılan sorumluluk ve proaktivite çevikliği değişkeninin ve çevresel sürdürülebilirlik değişkeninin, “içsel tatmin” üzerinde; sinerji çevikliği ile yeniliklere açıklık ve uyum sağlama değişkenlerinin dışsal tatmin üzerinde pozitif yönlü etkisinin olduğu tespit edilmiştir.Öğe Franchising sisteminin işletmelerin performansına ve kurumsal girişimciliğin yaygınlaşmasına etkilerinin analizi: Fast-food sektörü örneği(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Temur, ÖzhanBu çalışmanın amacı, franchising sisteminin, işletmelerin performansına ve kurumsal girişimciliğin yaygınlaşmasına etkilerinin analizidir. Bu çalışmanın, literatür kısmında tümden gelim yöntemi ve uygulama kısmında niceliksel yöntemlerden, sebep ve sonuç ilişkilerinin analiz edilmesi amacıyla “ilişkisel tarama” yöntemi esas alınmış olup, anket katılımcıları basit tesadüfi örnekleme yöntemiyle belirlenecektir. Anket sonrası elde edilen verilerle; SPSS 21 istatistik programı ile “güvenirlik analizi, frekans analizi uygulanmış ve farklılık, korelasyon ve regresyon analizleri ile hipotezler irdelenecektir. Arşıtrmanın anketleri İstanbul Avrupa yakasında faaliyet gösteren toplam 3755 francahsig işletmelerinde çalışan 17584 çalışandan 600 kişiye uygulanmıştır. Anketin birinci kısmı; demografik özellikleri belirlenebilmesi ile ilgili soruları, İkinci kısmmı; “Franchising Sisteminde Başarıyı Etkileyen Temel Faktörler Ölçeği” ve üçüncü kısmında “Kurumsal Girişimcilik Ölçeği” ile ilgili soruları kapsamaktadır. Bu çalışma için yapılan analiler sonucunda: “Güç Dengesi”, “İş Birliği”, “Franchise Verenin Marka İmajı”, “Genel İmaj ve Desteği “değişkeninin “Yenilikçilik Avantajı” üzerinde pozitif yönlü; “Sistemin Sağladığı Motivasyon” değişkeninin “Çok Yüksek Önemde Sağlanan Avantajlar” üzerinde pozitif yönlü; “Sağlanan Ekonomik Fayda” değişkeninin “Çok Yüksek Önemde Sağlanan Avantajlar” üzerinde pozitif yönlü; “Faaliyet Beklentileri” değişkeninin “Yenilikçilik Avantajı” üzerinde pozitif yönlü; “Güç Dengesi”, “İş Birliği”, “Franchise Verenin Marka İmajı”, “Genel İmaj ve Desteği “değişkeninin “Çok Yüksek Önemde Sağlanan Avantajlar” üzerinde pozitif yönlü ilişki olduğu tespit edilmştir.Öğe Dikey tarım teknolojisinde neofobi etkisi, ürün algısı ve satın alma davranışlarının değerlendirilmesi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Bayraktar, Necmiye BanuKaynakları sınırlı olan dünyamız gün geçtikçe kalabalıklaşmakta, ısınmakta ve kuraklaşmaktadır. Bu nedenle ekosistem ve biyoçeşitlilik bozulmaktadır. Her geçen gün güvenilir, sürdürülebilir, eşitlikçi ve uygun fiyatlı gıdaya ulaşmak geleneksel yöntem ve uygulamalarla daha da zorlaşmaktadır. Dikey Tarım teknolojisi dar alanda yüksek verim vadeden, topraksız, büyük oranda su tasarrufu sağlayan, tarım ilacı içermeyen, çevreye duyarlı, sanitasyon ve iklim kontrollü, yıl boyu sabit maliyetli ve devrim niteliğinde yeni bir gıda üretim teknolojisidir. Gıda sektöründe yeniliklerin ve yeni teknolojilerin her zaman kullanıcılar tarafından anlaşıldığını ve kabullenildiği öne sürmek mümkün değildir. Diğer yandan her sektörde olduğu üzere gıda sektöründe de tüketicilerin çevre kaygılı yaklaşımları önem kazanmaktadır. Bu çalışmanın amacı Türkiye’de dikey tarım özelinde gıda teknolojilerinin yarattığı yenilik korkusunun (neofobi) seviyesini ölçmek ve neofobinin çevreci satın alma davranışı üzerindeki etkisini değerlendirmektir. Bu amaçlar doğrultusunda tesadüfi olmayan kolayda örneklem yöntemiyle seçilen ve 18 yaşını doldurmuş 512 kişiye anket uygulanmıştır. Ankette temel olarak gıda teknolojileri neofobisi ölçeği ve çevreci satın alma davranışına ilişkin ifadeler yer almaktadır. Bu ifadeler dışında ankete, tüketicilerin teknolojiye olan inançlarını, dikey tarım aşinalığını, dikey tarımla üretilmiş domatesi satın alma isteklerini ve demografik özellikleri ölçen maddeler eklenmiştir. Elde edilen veriler IBM SPSS 25 ve AMOS 24 programları kullanılarak analiz edilmiştir. Ölçeklerin gözlenen ve gizil değişkenlerini saptamak ve onaylamak için AFA ve DFA uygulanmıştır. Veri analizinde, ANOVA, korelasyon ve regresyon testleri yapılmıştır. Sonuçta Türkiye Gıda Teknolojileri Neofobi skoru 51.74(±12.34) olarak bulunmuştur. Gıda Teknolojileri Neofobi Ölçeğinin “yeni gıda teknolojilerinin gereksizliği” ve “risk algısı” alt boyutlarının, “satın alma kararlılığı” üzerinde anlamlı etkileri olduğu; “risk algısı” ve “sağlıklı seçimler ve medya” alt boyutlarının “satın alma kolaylığı” üzerinde anlamlı etkileri olduğu görülmüştür.Öğe Dijital pazarlamanın ve sosyal medyanın tüketicinin satın alma kararına etkisinde kişiliğin aracılık rolü(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Ergin, Berrinİnternet, aynı anda milyarlarca insanın bilgi paylaşabildiği, haberleşebildiği, görüşebildiği ve dosya aktarımı yapabildiği büyük bir iletişim ağıdır. İnternet kullanımının özellikle mobil ekranlarda yaygınlaşması ile şirketlerin ürün ve hizmetlerini internet üzerinden pazarlaması, dijital alışveriş sitelerinin ve platformlarının tüketicilere sunduğu sınırsız ürün yelpazesi çevrimiçi pazarlamayı toplum üzerinde daha da etkili kılmıştır. Sosyal ağların genişlemesi ve yaygınlaşmasıyla birlikte geleneksel alışveriş yöntemleri zamanla yerini dijital pazarlamaya bırakarak, insanların dijital alışveriş platformlarına üye olarak alışveriş deneyimlerini sürdürmesi ile tüketim davranışları değişmiştir. Ürünlerin fiyat karşılaştırmalarının kolayca yapılarak en uygun fiyatın seçilebilmesi, kapıda ödeme kolaylığının sağlanması, ücretsiz kargo olanağı, ürün iadesi ve ürün değişim imkanının sunulması online çevrimiçi alışverişe olan güvenin artmasını sağlamıştır. Tüketici ürün almadan önce, ürünün sosyal medyadaki tanıtımını, kullanım videolarını, ürün hakkındaki tüketici yorumlarını ve şikâyet formlarını inceleyerek son kararını vermekte ve satın alma işlemini gerçekleştirmektedir. Dijital teknoloji tüketicilerin satın alma kararında kolaylaştırıcı etki yapmaktadır. İşletmeler ve markalar, web sitelerinde ve mobil uygulamalarında iletileri analiz eden, müşteri geçmişini kaynak olarak kullanarak satış yapan, kargo ve stokların takibini yapan, rezervasyon oluşturabilen sohbet robotları, canlı sohbet ve sesli asistanlar vasıtasıyla, ürünlerini ve hizmetlerini zaman ve mekândan bağımsız olarak yüksek yatırımlar yapmadan, dünya çapında çevrimiçi pazarlayarak teknolojinin potansiyelinden yararlanmaktadırlar. Günümüzde kişilik özellikleri fark etmeksizin pek çok insan, kişisel veya evsel ihtiyaç duyduğu birçok ürün ve hizmeti, geleneksel satın alma yöntemleri yerine daha çok dijital pazarlama aktiviteleriyle çevrimiçi alışveriş ortamında satın almaktadırlar. Bu düşünceden yola çıkarak dijital pazarlamanın ve sosyal medyanın satın alma davranışları üzerindeki etkisinde kişilik özelliklerinin aracı bir rol oynayıp oynamadığı araştırılmıştır. Bu çalışmada nicel araştırma türü benimsenmiş olup incelenen değişkenler veya olgular dikkate alınarak ilişkisel tarama modeli tercih edilmiştir. Araştırma, Türkiye’de sosyal medyayı aktif kullanan kişilere yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma modelinde; bağımsız değişkenler olarak sosyal medya kullanımı, dijital pazarlama algısı ve kişilik özellikleri; bağımlı değişken olarak da satın alma davranışı öngörülmüştür. Kolayda örnekleme yöntemi ile toplam 986 kişiden elektronik posta, çevrimiçi Google forms anket ve yüzyüze anket teknikleri birlikte kullanılarak veriler toplanmıştır. Araştırmada kullanılan anket formu 4 bölümden ve 105 sorudan oluşmaktadır. Ön bölümde, katılımcıların demografik özelliklerini belirlemeye yönelik 9 soru yer almaktadır. Anketin birinci bölümünde satın alma davranışları ile ilgili 30 sorudan oluşan anket soruları bulunmaktadır. Semiz (2017)’in 5’li likert tipi ölçeği kullanılmıştır. İkinci bölümde ise 17 sorudan oluşan Çiçekdağı (2022)’nın 5’li likert tipi dijital pazarlama ölçeği kullanılmıştır. İşyerinde sosyal medya kullanım ölçeği Er, Solmaz ve Yıldız (2020)’ın 22 sorudan oluşan, 5’li likert tipi anket ölçeği kullanılmıştır. Son bölümde ise Subaş ve Çetin (2017)’in 27 soru içeren 4’lü likert tipi Enneagram kişilik ölçeği kullanılmıştır. Toplanan veriler SPSS-22 ile analiz edilmiştir. Yapılan analizlerde; araştırmaya katılan kişilerin sosyal medyayı orta düzeyde kullandıkları belirlenmiştir. Katılımcılar dijital pazarlamayı orta düzeyde güvenilir, bilgilendirici, ikna edici ve rahatsız edici bulmuştur. Katılımcıların yerine göre kompülsif, hedonik ve plansız alışveriş yaptıkları tespit edilmiştir. Kişilik özellikleri açısından da ayırt edici özelliklere sahip olmadıkları belirlenmiştir. Çalışmada katılımcıların sosyal medya kullanım düzeyleri, dijital pazarlama algısı, satın alma davranışları ve kişilik özellikleri demografik açıdan karşılaştırılmıştır. Bu çerçevede cinsiyet, medeni durum, yaş, meslek, eğitim, gelir durumu, kullanılan sosyal medya türü ve sosyal medyada harcanan zamana bağlı olarak farklılıkların olduğu tespit edilmiştir. Çalışmada; sosyal medya kullanımı ve dijital pazarlama algısı arasında orta; satın alma davranışları arasında yüksek; kişilik özellikleri arasında yüksek düzeyde pozitif bir ilişki bulunmuştur. Dijital pazarlama algısı ve satın alma davranışları arasında orta; kişilik özellikleri arasında orta düzeyde pozitif ilişki tespit edilmiştir. Satın alma davranışı ve kişilik özellikleri arasında da orta düzeyde pozitif bir ilişkinin olduğu belirlenmiştir. Dijital pazarlamanın satın alma davranışı üzerindeki etkisinde ve sosyal medyanın satın alma davranışı üzerindeki etkisinde kişiliğin rol oynadığı tespit edilmiştir. Hem dijital pazarlama hem de sosyal medyanın satın alma davranışı üzerindeki etkisinde de kişiliğin rol oynadığı belirlenmiştir. Her üç durumda da kişiliğin devreye girmesiyle dijital pazarlama ve sosyal medya algısının satın alma davranışı üzerindeki etkisi ortadan kaybolmadığı için kişiliğin kısmi bir aracılık rolü oynadığı saptanmıştır.Öğe Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde emek payı ve insani gelişme ilişkisi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Özovacı, EdaBirleşmiş Milletler tarafından 1990 yılından itibaren sunulan insani gelişme endeksi, ülkelerin ekonomik büyümelerinin yanında kalkınma göstergelerinin de önemini vurgulamaktadır. İnsani gelişme ülkelerin refah düzeylerini iyileştirdiği, bireylere daha iyi yaşam koşulları sağladığı ve ülkelerin ekonomik kalkınma kararlarında etkili olduğu için üzerinde durulması gereken bir konudur. Emek payı ise teknolojik gelişme, küreselleşme, özelleştirme politikaları gibi birçok etkenden dolayı refah açısından önemli bir sosyoekonomik göstergedir. Emeğin gelir içindeki payı, bireylerin yaşam standartlarını doğrudan etkileyen bir unsur olduğu için tüketim tercihlerinde de önemli bir rol oynamaktadır. Bu amaçla tez çalışmasında, 1990-2019 döneminde 26 gelişmekte olan ve 32 gelişmiş ülke için emek payı ve insani gelişme ilişkisi Driscoll ve Kraay tahmincisi kullanılarak analiz edilmiştir. Ulaşılan bulgular hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde emek payının insani gelişme üzerinde anlamlı negatif bir etkisi olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kişi başına düşen GSYİH, beşeri sermaye, finansal gelişme ve kamu harcamalarının insani gelişme üzerinde anlamlı pozitif bir etkisinin olduğu görülmektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde enflasyon, döviz kuru ve insani gelişme arasında anlamlı negatif bir ilişki tespit edilmiştir. Gelişmiş ülkelerde ticari açıklık, sermaye açıklığı ve insani gelişme arasında anlamlı pozitif bir ilişki görülmesine rağmen gelişmekte olan ülkelerde anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Hem gelişmekte olan, hem de gelişmiş ülkelerde doğrudan yabancı yatırımlarla insani gelişme arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Son olarak, analizden elde edilen emek payı ile insani gelişme arasındaki negatif ilişkinin çözümüne yönelik politika yapıcılara çeşitli önerilerde bulunulmaktadır.Öğe Ticari Bankalarda Kârlılığın Bilanço Yapısı, Aktif Kalitesi ve Likidite ile Olan İlişkisinin İncelenmesi ve Örnek Bir Uygulama(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Tosun, OktayÇalışmanın amacı; "Ticari Bankalarda Kârlılığın Bilanço Yapısı, Aktif Kalitesi ve Likidite ile olan İlişkisinin incelenmesi"dir. Bankalar, finansal sistem içinde yerine getirdikleri görevler açısından kritik bir rol oynamaktadır. Türkiye'de tarihi süreçler içinde bankacılık sektöründe önemli sorunlar meydana gelmiş fakat 2001 yıllarında bankacılık sektörü yeniden yapılandırılırmış ve uygulanan yeni programlarla önemli bir gelişme süreci başlamıştır. Bankacılık sektöründe kârlılığın bilanço yapısı, aktif kalitesi ve likidite ile olan ilişkilerinin tespit edilmesi ve yönetilmesi 2008 Küresel Krizinden sonra daha önemli hale gelmiştir. Bankaların sorunlu kredilerden dolayı aktif kalitesinin bozulması, bilanço yapısındaki dengenin bozulması ve likiditenin zayıflaması yalnızca kârlılıklarında değişime yol açmakla kalmayıp; finansal sistemde ve ekonomik istikrarı sağlanmasında olumsuz etki yaratmıştır. Bu çalışmada "Türk bankacılık sistemi içerisinde ticari bankaların kârlılıklarının bilanço yapısı, aktif kalitesi ve likiditeleriyle olan ilişkileri" incelenmiştir. Çalışma kapsamında 2011-2021 dönemi için Türk bankacılık sisteminde faaliyet gösteren kamu sermayeli, özel sermayeli ve yabancı sermayeli 49 ticari banka dahil edilerek karşılaştırmalı incelenmesi amaçlanmıştır. Banka kârlılıklarının ölçüsü olarak iki model üzerinden "aktif kârlılığı" ve "öz kaynak kârlılığı" esas alınmıştır. Hazırlanan veri seti SPSS 21 paket programı kullanılarak çoklu regresyon ve korelasyon analizleri yapılmıştır. Yapılan Panel Veri analizleri sonucunda; ticari bankalarda "Ortalama Aktif Kârlılığı" ve "Ortalama Öz Kaynak Kârlılığı"nı etkileyen değişkenlerin neler olduğu araştırılmıştır. Bu kapsamda; "Donuk Alacaklar/Toplam Krediler", "Likit Varlıklar /Toplam Varlıklar", "Sermaye Yeterliliği Oranı", "Toplam Gelirler / Toplam Giderler" "Toplam Mevduat/Toplam Varlıklar", "YP Varlıklar/YP Yükümlülükler", "Faiz Gelirleri/Faiz Giderleri", "Toplam Kredi/GSYH" ve "Tahvil Faiz Oranları" değişkenlerinin bulunan p değerleri 0,05'ten küçük olduğu için "Ortalama Aktif Kârlılığı" üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu bulgulanmıştır. Buna karşılık; "Donuk Alacaklar/Toplam Krediler", "Nakit Oranı", "Likidite Oranı", "Sermaye Yeterliliği Oranı", "Toplam Krediler/Toplam Mevduat", "Toplam Krediler/Toplam Varlıklar", "Toplam Mevduat/Toplam Varlıklar", "YP Varlıklar/YP Yükümlülükler" değişkenlerinin "Ortalama Öz Kaynak Kârlılığı", "Toplam Kredi/GSYH" ve "Tahvil Faiz Oranları"nın "Ortalama Öz Kaynak Kârlılığı" üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığı ancak "Faiz Gelirleri/Faiz Giderleri ve Toplam Gelir/Toplam Gider"lerinin "Ortalama Öz Kaynak Kârlılığı" üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu gözlemlenmiştir.Öğe Otonom Araçların Trafik Akımı Üzerine Etkisinin İncelenmesi(İstanbul Gelişim Üniversitesi : Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Kızıltaş, Mehmet ÇağrıBu tezde otonom araçların trafik seyir karakteristiklerinin deneysel yöntemlerle belirlenmesi ve buna bağlı olarak geliştirilen otonom araç tanımının trafiğe dahil edildiği simülasyon senaryoları vasıtasıyla, trafiğe otonom araç penetrasyonlarının trafik temel karakteristikleri üzerindeki etkisinin analiz edilmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda ilk olarak otonom araçların gelişim süreci ve küresel ölçekteki mevcut durumu detaylı tahlillerle ortaya konulmuştur. Ardından otonom araçların öne çıkan yönleri, avantajları, önemli donanımları ve takip karakteristikleri paylaşılmıştır. Sonrasında otonom araçlardaki gelecek eğilimleri çeşitli yönleriyle değerlendirilmiştir. Ardından tez kapsamında otonom araç trafik seyir karakteristiklerinin saptanması adına ilk olarak, R Studio programında yapılan sınıflandırma analiziyle otonom araç tipleri ve ivmeleri belirlenmiş olup MATLAB ve SPSS programlarında yapılan analizlerle algı tepki süresi elde edilmiştir. Otonom araç ivmesinin konvansiyonel araçlardakinden daha şiddetli olduğu ve otonom araç algı tepki süresinin de konvansiyonel araçlardakinden daha kısa olduğu tespit edilmiştir. Otonom araç seyir karakteristikleri belirlendikten sonra, elde edilen 4 otonom araç tipi, VISSIM programına tanımlanmıştır. Seçili bir trafik kesimi ve verileri üzerinden yapılan simülasyonla, %0-10-20-30-40 otonom araç penetrasyon oranları ayrı birer senaryo olarak analiz edilmiştir. Her bir penetrasyon senaryosunda her bir otonom araç tipi eşit ağırlıkta sisteme dâhil edilmiştir. Elde edilen sonuçlarla otonom araç penetrasyonu arttıkça trafikteki ortalama hız, trafik düzeni, kat edilen mesafe, trafik kesiminden geçen araç sayısı gibi parametrelerde ciddi iyileşmeler olduğu ortaya konulmuştur. Ortalama gecikmeler azalmakta, trafik düzensizliğine neden olan unsurlar azalmakta, araç başı kat edilen mesafeler artmaktadır. Sistemden geçen araç sayısı büyük artış göstermekte olduğundan dolayı toplam seyahat süresi de kısmen artmaktadır. Ancak görüldüğü üzere bu artış sistemdeki araç sayısındaki ve ortalama seyahat mesafesindeki büyük artışın tetiklediği dolaylı ve kısmi bir artıştır. Araç başına seyahat süresi ise artmamaktadır. Diğer taraftan otonom araçların trafiğe girmesiyle birlikte trafik güvenliğinde artış, sera gazı salımlarında azalma, otopark yeri tasarrufu gibi dolaylı etkiler olduğu da görülmektedir. Otopark yeri tasarrufu da araçların trafikte otopark yeri aramak için harcadığı zaman ve trafiği işgallerini azaltacağı için ilave bir trafik düzeni katkısı ve trafik tıkanıklığı azaltma faydası gibi etkiler üretmektedir. Tez kapsamında otonom araçların trafik sistemine girişiyle birlikte on yıllarca devam edeceği öngörülen otonom araç-konvansiyonel araç heterojen trafiğinin planlanması yönünde bir analiz gerçekleştirilmiştir. Bu çerçevede sonuçlar ortaya konulmuştur.Öğe Eksenel Dönel Simetrik Heterojen Plakların Sonlu Elemanlar Yöntemi İle Laplace Uzayında Dinamik Analizi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Doori, Silda Ghazi MohammedBu tezin temel amacı, Fonksiyonel Derecelendirilmiş Malzemeli (FDM) eksenel dönel simetrik plakların statik ve zorlanmış titreşimi teorik olarak incelenmesidir. Malzeme özellikleri izotrop, lineer viskoelastik veya elastik olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, FD plağın malzeme özelliği kalınlık yönünde sürekli olarak değişmektedir. Statik yükleme durumunda Fonksiyonel Derecelendirilmiş Gözenekli (FDG) malzemelerden yararlanılırken, dinamik durumda ise kalınlık boyunca FD malzemeler kullanılmıştır. Statik hal için, üç farklı gözeneklilik dağılımı (üniform, simetrik ve monolitik) kullanılımıştır. Gözenekliliğin dairesel plakların eksenel simetrik eğilme analizi üzerindeki etkisi parametrik olarak analiz edilmiştir. Birçok mühendislik uygulamasında ideal sınır koşullarının sağlanmasında yaygın olarak kullanılan ankastre ve kayıcı mesnet tipleri uygulanmıştır. Dinamik analizde, olayı idare eden diferansiyel denklem Laplace dönüşümü alınarak dönüşmüş uzayda bir takım Laplace parametresi için çözülür ve zamandan bağımsız hale getirilir. Laplace uzayından zaman uzayına geçmek için modifiye edilmiş Durbin'in ters Laplace yöntemi kullanılmıştır. Zorlanmış titreşim davranışı altı periyot için ele alınmıştır. Çözümlerde 64, 128 ve 512 zaman adım sayısı kullanılmış olup bu adımlar için elde edilen sonuçlar literatür ile karşılaştırılmıştır. Karşılaştırma sonucunda altı periyot için 64 zaman adımın yeterli olduğu anlaşılmıştır. Kullanılan yöntemin bu etkinliği işlem sürecini zaman ve çaba açısından önemli ölçüde kolaylaştırmaktadır. Bu araştırmanın birinci özgünlüğü, kuadrik dörtgen elemanlar kullanılarak FDG plakların statik davranışının Sonlu Elemanlar Yöntemi (SEY) ile ilk kez ele alınmasıdır. Statik analizden elde edilen sonuçlara göre, gözeneklilik katsayısının ve dairesel plakğın kalınlığının yarıçapına oranının artmasıyla yer değiştirmenin arttığı görülmüştür. Porozite katsayısının artmasıyla üniform gözeneklilik dağılımına sahip plakların yer değiştirme değerleri simetrik ve monolitik gözeneklilik dağılımlarına göre daha fazla etkilenmiştir. Dairesel ve halka plakların modelini oluşturmak için, her düğümde iki serbestlik derecesine sahip sekiz düğümlü kuadratik bir dörtgen eleman uygulanmıştır. Bu tezin ikinci özgünlüğü ise FDM'li eksenel dönel simetrik plakların sönümlü ve sönümsüz zorlanmış titreşim davranışının SEY ile Laplace uzayında ilk defa ele alınmasıdır. Dinamik analizlerde, adım tipi, kare dalga tipi, testere dişi vb. zamana bağlı yükler uygulanmıştır. Viskoelastik davranışların incelemesinde ise Kelvin sönüm modelinden faydalanmıştır. Bu çalışmanın sonuçları, yayınlanmış literatür ve SEY paket programı (ANSYS)'in sonuçları ile doğrulanmıştır. Sunulan modelin sonuçları ile farklı yöntemlerin sonuçlarının arasında iyi bir uyum olduğu gözlenmiştir. Karşılaştırmalara göre, önerilen yöntemin son derece doğru ve etkin olduğu gösterilmiştir. FDM değişim katsayısı ele alınan plakların dinamik davranışını önemli ölçüde etkilemektedir. Malzeme değişim katsayısı arttıkça yer değiştirme genlikleri azalmakta ve periyotlar ise artmaktadır. Viskoelastik durumunda ise sönüm oranının artmasıyla genliklerin daha hızlı bir şekilde sönümlendiği görülmektedir. Dalga tipi yükler uygulandığında vuruş olayı gözlemlenmiştir. Bu durumda sönüm katsayısı arttıkça genliklerin küçüldüğü ve statik değerine yaklaştığı görülmüştür.Öğe Gastronomide Sanal Gerçeklik Kullanımı ve Mekânsal Gerçeklik Algısı(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Negüzel, Fatih KürşatSon yıllarda sanal gerçeklik teknolojileri ile oluşturulan sanal mekânlar tüketicilere istedikleri ortamlarda gastronomi deneyimi yaşama fırsatı sunmaktadır. Tüketicilerin karın doyurma gibi fiziksel ihtiyaçlarının yanında psikososyal ihtiyaçlarının da karşılanması önemlidir. Bu açıdan sanal gastronomi mekânlarının gerçeklik algısı dikkate değer bir konudur. Bu araştırmanın amacı sanal gastronomi mekânlarının gerçeklik algısını açıklamaya çalışmaktır. Araştırma kapsamında sanal gerçeklik teknolojilerinden biri olan 360 derece video teknolojisiyle bir üçüncü nesil kafenin gerçek deneyim esnasındaki videosu kaydedilmiştir. Ambiyans özellikleriyle araştırmanın amacına uygun olan kafenin 5 dakikalık videosu, çeşitli programlarla işlenerek sanal gerçeklik gözlüğüyle deneyimlenebilecek hale getirilmiştir. Araştırma kapsamında 14 katılımcıya bir kahve eşliğinde sanal mekân videosu deneyimletilmiştir. Deneyimin sonunda katılımcılarla, mekânsal gerçeklik algısını anlamaya yönelik olarak yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Yarı yapılandırılmış görüşmeler sonucu elde edilen verilerin MAXQDA programı ile içerik analizi yapılmış ve en çok tekrarlanan ifadeler kodlanmıştır. Katılımcıların ifadelerinden yola çıkılarak elde edilen kodlardan alt temalara, oradan da araştırmanın dört ana temasına ulaşılmıştır. Bu dört ana tema "Mekânsal Gerçeklik Algısı", "Gerçeklik Algısını Destekleyici Unsurlar", "Gerçeklik Algısını Engelleyici Unsurlar" ve "Deneyimin Çıktıları" şeklindedir. Araştırmada katılımcıların sanal mekândaki kişi ve nesnelerle etkileşime girme çabası, sanal mekâna hızlı dalması ve deneyimin hızlı geçmesi gibi mekânsal gerçeklik algısına yönelik işaretlere ulaşılmıştır. Bunun yanında katılımcılar özellikle mekândaki sesleri ve deneyim esnasında ikram edilen kahveyi gerçeklik algısını destekleyen unsurlar arasında sıkça ifade etmişlerdir. Buna karşın mekândaki nesnelerle ve kişilerle etkileşime girememenin gerçeklik algısını engellediğini belirtmişlerdir. Katılımcıların önemli bir bölümü bu teknolojinin fayda potansiyeline vurgu yaparken bazı katılımcılar da bu teknolojiyle ilgili ön yargılarının kırıldığını ifade etmişlerdir. Sonuç olarak sanal gerçeklik teknolojilerinin etkili bir şekilde kullanımının gastronomide mekânsal gerçeklik algısını arttırdığı anlaşılmıştır.Öğe Türk Mutfak Kültürüne Diğer Mutfak Kültürlerinden Yerleşen Yemeklerin Analizi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Bozagcı, Elif CemreBu çalışma, Türk mutfak kültürünün tarihsel gelişim sürecini ve günümüzdeki yansımalarını anlamak amacıyla hazırlanmış nitel bir araştırmadır. Araştırma, Türk mutfağına özgü yemekler sunan restoranların menülerinde yer alan yemeklerin kökenini, Türk mutfağındaki konumunu, Türk mutfak tarihinin yazılı kaynaklarında yer alma durumunu ve yabancı mutfaklardan etkilenme durumunu belirlemeyi hedeflemektedir. Öncelikle Orta Asya'dan günümüze uzanan süreç boyunca Türk mutfak tarihinin gelişimine dair bir alan yazını taraması yapılmıştır. Daha sonra çalışmanın amacına ulaşabilmesi kullanılacak verilerin Türk mutfağına özgü yemekler sunan restoranların menülerinden elde edilmesi planlanmıştır. Bu sebeple çalışmanın evreni Türkiye'de yer alan ve Türk mutfağına özgü yemeklerin servis edildiği restoranlar olarak belirlenmiştir. Örneklem olarak Türkiye'de sayıca en fazla Türk mutfağına özgü yemekler sunan restoranın bulunduğu İstanbul ilinde yer alan, Türk mutfağına ait yemekleri servis eden 1. sınıf ve 2. sınıf restoranlar ile gastronomi tesisleri alınmıştır. Örnekleme alınan işletmelerin tespiti için Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın internet sitesinde yer alan veriler kullanılmış, örnekleme kriterlerine uygun 98 adet işletme olduğu tespit edilmiştir. Bu işletmelerin 22 tanesi hiç açılmamış ya da araştırmacının ziyaretinden önce kapanmıştır. Bu sebeple Türk mutfağına ait yemekler sunan 76 restorana ait menü araştırmacı tarafından bizzat işletme ziyaret edilerek toplanmıştır. Araştırmanın veri toplama süreci, 2023 yılının Mart ve Mayıs ayları arasında gerçekleşmiştir. Toplanan veriler, tekrarlanan yemeklerin elenmesi ve kalan yemeklerin kategorize edilmesi ile işlenmiştir. Yemeklerin kategorizasyonunda 14 aşamalı klasik Fransız menüsü temel alınmıştır. Yemekler öncelikle türlerine, daha sonra ise tarihsel olarak yazılı kaynaklarda görülme durumuna en son ise coğrafi işarete sahip olma durumuna göre sınıflandırılmıştır. Yapılan taramada, yemek kitapları, tıbbi metinler, ziyaret defterleri, günlükler, saray muhasebe kayıtları, gezgin notları ve tarihsel risaleler gibi çok sayıda yazılı kaynak kapsamlı bir şekilde incelenmiştir. Araştırmada verilerin analizi MAXQDA 2024 programı ile gerçekleştirilmiştir. Çalışma, Türk mutfak kültürünün dinamik yapısını ve tarihsel sürekliliğini göstermektedir. Elde edilen bulgular, Türk mutfak kültürünün sadece geleneksel yemeklerden oluşmadığını, aynı zamanda tarihsel ve kültürel etkileşimler sonucu farklı toplumların etkisiyle şekillenen zengin bir gastronomi mirasına sahip olduğunu göstermiştir. Ayrıca, çalışma, Türk mutfağının çeşitli dönemlerinde nasıl değişim ve dönüşüm geçirdiğini, yeni malzeme ve tekniklerin nasıl entegre edildiğini detaylı bir biçimde analiz etmektedir. Çalışma sonucunda, Türk mutfak kültürünün dinamik bir yapıya sahip olduğu ve zaman içerisinde çeşitli kültürel etkileşimler ile şekillendiğini görülmüştür. Ayrıca çalışmada, modern Türk mutfak kültürünün, tarihsel süreçlerden nasıl etkilendiği ve bu süreçlerin günümüzde Türk mutfağına ait yemekler sunan restoranların menüleri üzerinde nasıl bir etki bıraktığı belgelenmiştir. Bu bulgular, Türk mutfak kültürünün geleneksel yemeklerden ibaret olmadığını, aynı zamanda tarihi ve kültürel bir birikimi yansıttığını ortaya koymuştur. Son olarak yapılan bu çalışma, Türk mutfak tarihine dair akademik alan yazınına önemli katkılarda bulunmakta ve Türk gastronomi tarihine yönelik daha geniş araştırmalar için sağlam bir temel oluşturmaktadır. Araştırmanın sonuçları, Türk mutfak kültürünün tarihsel kökenlerini ve bu kökenlerin modern mutfak üzerindeki yansımalarını derinlemesine anlamak isteyen araştırmacılar için kapsamlı bir kaynak sunmaktadır.Öğe Üçüncü Sektör İşletmelerinde Bütünleşik Pazarlama İletişimi Faaliyetlerinin Ürün Performansına Etkisi: Bir uygulama S.S. Çamönü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Yıldırım, OsmanSosyal ekonomiler ve kooperatifçilik; sosyal hizmet ve yardım alanındaki kamu politika ve kurumlarına alternatif olarak kurulan sosyal ve ekonomik sorunların çözümünde rol oynayan "üçüncü sektör" kuruluşları olarak ifade edilmektedir. Bu sektör sayesinde işsizlik, gelir adaletsizliği, ekonomik büyüme sorunları ve döngüsel ekonomik dalgalanmalara kısmi çözümler bulunulabilmektedir. Mevcut ekonomik şartlarda önemi şüphesiz bir şekilde artan sosyal ekonomi ve kooperatifçilik ekonomisinin, geleneksel özel sektör ve kamu sektörünün ardından üçüncü büyük sektör olarak kabul edilmeye başladığını söylemek mümkündür. Bu sektör sayesinde yerel kalkınma sağlanarak sürdürülebilir toplumsal refaha katkı sağlanabilmektedir. Bu durum pazara istikrar getirerek çoğulculuğu da desteklemektedir. Daha iyi yönetişim şartlarının heterarşik ilişkiler sayesinde kurulmasıyla kapsayıcı büyümeden pay alınması, gelir adaleti sağlanması, sosyal bütünleşme ve sürdürülebilir refah sağlanabilmektedir. Bu bağlamda çalışma Manisa ili Akhisar ilçesinde bulunan S.S. Çamönü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi üyesi üreticilerin bütünleşik pazarlama iletişiminin ürün performansı ve kooperatif performansı üzerindeki algılamalarının etkisinin saptanmasıdır. Bu amaçla ilişkisel tarama modeli esasıyla 02.01.2023- 01.03.2023 tarihleri arasında Manisa ili Akhisar ilçesinde Çamönü mahallesinde bulunan S.S. Çamönü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi üyesi üreticileriyle gönüllülük temelinde kolayda örnekleme kullanılarak 348 üreticiyle anket yapılmıştır. Yapılan korelasyon analizi ile bütünleşik pazarlama iletişimi ile ürün performansı arasında r=0,453 kuvvetinde ve p<0,05 anlamlılık düzeyinde pozitif yönlü orta düzeyde bir ilişkinin varlığı saptanmıştır. Bütünleşik pazarlama iletişimi ile kooperatif performansı arasında r=0,336 kuvvetinde ve p<0,05 anlamlılık düzeyinde pozitif yönlü zayıf düzeyde bir ilişkinin varlığı saptanmıştır. Regresyon analizi sonucunda bütünleşik pazarlama iletişiminin ürün performansı üzerinde (F=89,384; p<0,05; β=0,614), kooperatif performansı üzerinde ise (F=44,098; p<0,05; β=0,298) etkisi saptanmıştır. Bütünleşik pazarlama iletişimi ile demografik değişkenlerden cinsiyet (p=0,376) ve yaş (p=0,122) arasında anlamlı farklılık yok iken eğitim (p=0,000) statü (p=0,001) arasında anlamlı farklılık tespit edilmiştir. Ürün performansı ile demografik değişkenlerden cinsiyet (p=0,402) arasında anlamlı farklılık yok iken yaş (p=0,000) eğitim (p=0,000) statü (p=0,000) arasında anlamlı farklılık tespit edilmiştir. Kooperatif performansı ile demografik değişkenlerden cinsiyet (p=0,769) ve yaş (p=0,482) arasında anlamlı farklılık yok iken eğitim (p=0,000) statü (p=0,047) arasında anlamlı farklılık tespit edilmiştir.Öğe Türkiye-Ermenistan İlişkilerinde Kimlik ve Ötekilik Söylemi: Süreklilik/Değişim(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Kutlu, MustafaDeğişen Dünya ve Rasyonalist Teorilerin Soğuk Savaş ve sonrası süreçte sistemdeki değişimi açıklamadaki yetersizliği sonucu ortaya çıkan İnşacı Teori bu tezin oluşumunda ana teori olarak kullanılmıştır. Teori vasıtasıyla Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin saptanmasında kültürlerin, kimliklerin, söylemlerin ve her iki ülke elitlerinin söylemlerinin dış politikanın oluşturulması ve iki ülke arasındaki ilişkilere yön verilmesi konusundaki etkisi ortaya konulacaktır. Yine, bu çalışmayla karşılıklı ilişkilerin şekillenmesinde önemli bir rolü olan ötekilik söylemiyle ilişkilerin normalleştirilmesi önündeki engeller giderilerek normal ilişkilerin kurulmasına dönük çabalar izlenecektir. Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkiler ve dış politikalarının oluşumunda bir değişim ve bu değişimin sürekliliğinden söz edebilmek için Türkiye ve Ermenistan'ın kimlik inşa süreçleri çalışma içerisinde gözden geçirilmiş ve bu süreçleri etkileyen olaylar, faktörler incelenmiştir. İmparatorluk döneminden başlayarak Osmanlı Devleti içerisinde Millet-i Sadıka yani "vatanına, milletine sadık vatandaşlar" olarak nitelendirilen Ermeniler ve Türkler 1. Dünya Savaşı sonrası artık karşımıza başka bir kimlikle çıkmışlardır. Ermenistan ve Türkiye ulus kimlikleri inşa aşamasında pek çok değişime uğramış, bu değişimi sağlayan faktörlere de tez çalışması içerisinde yer verilmiştir. Soğuk Savaş sonrası Ermenistan'ın bağımsızlığına kavuşması TürkiyeErmenistan arasındaki normalleşme umutlarını artırmış olsa da bu gerçekleşmemiş, Dağlık Karabağ'ın tekrar Azerbaycan topraklarına katılması ve 2018 sonrası Ermenistan lideri Paşinyan'ın iktidara gelmesi, onun pragmatik Türkiye-Azerbaycan dış politikası ilişkilerin tekrar normalleşmesi yönündeki adımları hızlandırmıştır. Günümüz Türkiye ve Ermenistan ilişkilerine her iki ülke siyasi elitlerinin söylem ve çabaları yön vermekle beraber tarihsel süreçteki kimlik siyasetinin ve yine tarihsel ortak geçmişin etkisinin yanı sıra dış faktörlerin de katkısının olduğu görülmektedir. Bu tezle aşağıdaki soru ve olgulara yanıt aranacaktır: - Türk ve Ermeni kimliklerinin dönüşümünün iki ülke arasındaki ilişkileri etkileyip etkilemeyeceği veya hangi noktaya getireceği, yine aynı şekilde Türk ve Ermeni elitlerin davranışları, söylemleri ülke halkları ve ulusların geleceği üzerinde ne derecede etkili olmuştur, sorusu araştırılacaktır. - Liderlerin, elitlerin bir başka ifadeyle Türkiye ve Ermenistan devlet adamlarının iki ülke arasındaki ilişkilere dair verdikleri söylemler, kullandıkları ifadeler Teun A. Van Dijk'in eleştirel söylem analiziyle değerlendirilecektir. Dil ve kimlik kavramları Sosyal İnşacı Teori açısından önemli kavramlar olup Van Dijk kendi analizini yaparken bu ögeleri de kullanması tercih sebebi olmuştur. Dijk, metodolojisinde dil ve kimliğin yanı sıra iktidar, ideoloji, retorik gibi ögelere de yer verir. Tezin birinci bölümünde kuramsal çerçeve olarak Sosyal İnşacılık Teorisi yer almış, aynı zamanda bu çerçevenin en önemli ögesi kimlik kavramına yer verilmiştir. Kimliğin açıklanması açısından Alexander Wendt ve Nicholas Onuf'un da görüşleri yine bu bölümde yer almaktadır. İkinci bölümde ise Türk ve Ermeni kimliklerinin ortaya çıkışı ve geldiği nokta farklı dönemlerde, süreçlerde izlenmiş, bu kimliğin oluşumunu etkileyen olaylar ifade edilmiştir. Üçüncü bölümde "öteki" kavramına yer verilerek Türkiye ve Ermenistan'ın birbirlerine bakış açıları ile iki ülke arasındaki ilişkiler arka fonunda Türk ve Ermeni elitlerin söylemleri eleştirel söylem analizine tabi tutulmuştur. Sonuç bölümünde ise tezin genel bir özeti verilerek bulgular eklenmiştir.Öğe Restoranlarda Tüketicilerin Yemek Tercihini Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi: Bir Ölçek Geliştirme ve Uygulama Çalışması(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Çerkez Uçar, MehtapYiyecek içecek işletmeleri arasında yer alan restoranlar, tüketicilerin talepleri ve ihtiyaçları doğrultusunda üretim gerçekleştirerek rekabet ortamında var olabilmektedir. Bu doğrultuda işletmeler müşterilerin taleplerini bilmek, takip etmek, güncel taleplere yönelik değişimleri yakalamak ve uygulamak zorundadırlar. Bu çalışma, restoran işletmelerini ziyaret eden tüketicilerin yemek tercihini etkileyen faktörlere yönelik ölçek geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bunun yanı sıra demografik verilerle yemek seçiminde etkli faktörler arasındaki farklılıkları ortaya koymak çalışmanın alt amaçlarını oluşturmaktadır. Çalışmada nicel araştırma yöntemleri uygulanmıştır. Araştırmanın evrenini Türkiye’de restoran işletmelerine giden tüketiciler oluşturmaktadır. Araştırmada 20 uzman, 70 pilot çalışma katılımcısı ve hatalı ve eksik veriler çıkartıldığında elde edilen 386 katılımcı verilerine ulaşılmıştır. Ölçeğe ilişkin soru maddelerini oluşturmak için literatür taraması yapılmış, oluşturulan soru havuzundaki sorular 21 alanında uzman katılımcıya yöneltilmiştir. Uzman görüşleriyle düzenleme yapılan soru havuzu pilot çalışmaya tabi tutulmuştur. Ölçeğin uygulanması sonrasında yapı geçerliliğini ölçmek için Açımlayıcı Faktör Analizi ve Doğrulayıcı Faktör Analizi uygulanmıştır. Bunların yanında bu analizleri desteklemek için örneklem büyüklğünün uygunluğu, verilerin dağılımına yönelik Bartlett küresellik testi, uyum iyiliği dereceleri, geçerlilik ve güvenilirlik katsayısı, ölçeğin varyans değeri analizleride yapılmıştır. Araştırma kapsamında belirlenmiş olan hipotezleri test edilmek adına frekans tabloları, bağımsız örneklem t testi ve ANOVA testleri kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen verilerin sözü geçen analizerle işlenmesinde IBM SPSS 25.0 ve AMOS 26.0 programları kullanılmıştır. Elde edilen bulguların bilimsel temele dayandırılması için “Yemek Tercihi Ölçeği” geliştirilmiş olup, bu ölçeğin tüketicilerin yemek tercihlerinde etkin olan unsurları belirlemesine yönelik kullanılabilir bir yapıya sahip olduğu sonucuna varılmıştır.Öğe Restoranlardaki QR menü uygulamalarının UTAUT 2 Modeliyle Değerlendirilmesi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Erden, Arif EmreKarekod uygulamalarının ve mobil uygulamalarının kullanılması tüketicilerin merakını çeken ürünlere hızlı ulaşımını işlevsel hale getirmektedir. Mobil uygulamalar aracılığıyla kurumların tüketiciyle hızlı bir etkileşim içerisinde olması kurum erişim kabiliyetini yükselterek kurum maliyetlerinin azalmasına katkı sunmaktadır. Ayrıca tüketici beklenti ve ihtiyaçlarının günümüz teknolojisine uygun şartlarda erişimi restoran işletmelerinin rekabet gücünü yükseltmektedir. Yiyecek içecek işletmelerinde tüketicilerin akıllı telefonlarıyla masalarda bulunan kare kodları okutarak görüntüleyebileceği dijital menüler QR menüler olarak adlandırılır. QR menüler teknoloji tabanlı yenilikçi uygulamalar olarak yiyecek içecek hizmet işletmelerinde kullanılmaktadır. Tüketicilerin yenilikçi uygulamaları olumlu algılaması restoranların yapmış oldukları inovatif uygulamalara değer katmaktadır. Restoranlardaki yenilikçi uygulamaların tüketici tarafından nasıl algılandığına ilişkin literatürün sınırlı olduğu görülmektedir. Bu bağlamda hem teorik katkı hem de yönetsel süreçleri planlayabilmek adına akışın daha etkin irdelenmesi gerekmektedir. Böylelikle yapılan çalışmanın literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Araştırma nicel ve nitel verilerin toplanarak değerlendirildiği iki aşamadan oluşmaktadır. Çalışmanın nicel kısmının evrenini İstanbul ilindeki Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın resmi web sitesinde birinci sınıf lokanta olarak sıralanan 5966 restoran oluşturmaktadır. Bütün bu restoranlara ulaşabilmek maliyet ve zaman açısından mümkün olmadığı gibi bu restoranlara giden kişi sayısı da tam olarak bilinmemektedir. Dolayısıyla çalışmada örneklem belirleme yoluna gidilmiştir ve çalışma kapsamına 415 kişi alınmıştır. Çalışmanın nitel kısmında İşletme yöneticilerinin restoranların pazarlama süreçlerini daha etkin yönetmesinde QR kodlu menülerin önemini öğrenebilmek amacıyla toplamda 10 restoran yöneticisiyle mülakatlar yapılmıştır. Bu görüşmeler sonucu elde edilen veriler içerik analizi ile değerlendirilmiştir. Çalışmanın ana amacı restoranlardaki dijital uygulamaların misafirin yeme içme deneyimine olan etkilerinin araştırılmasıdır. Bu ana amaç ekseninde QR menü uygulamaların var olduğu restoran misafirlerinin tekrar ziyaret niyeti ve memnuniyet düzeylerinin nasıl etkilendiği ortaya konmuştur. Son olarak QR menü uygulamaları kullanan restoranları deneyimleyen misafirlerin tekrar ziyaret ve misafir memnuniyet düzeylerindeki değişiklikler misafir özelliklerine göre değerlendirilmiştir. Araştırma sonucu elde edilen bulgular, çalışmanın literatüre ve uygulamaya çeşitli katkılar sunduğunu göstermektedir. Nitelikli kullanıcı deneyimi oluşturma, ağızdan ağıza iletişimi özendirmek ve kullanıcılarda güven duygusu oluşturabilmek için somut teşvikler sunma gereksinimini vurgulamaktadır. Restoran sahipleri ve yöneticileri elde edilen bu sonuçlardan çıkarımlar yaparak mobil uygulamalar için çeşitli stratejiler geliştirerek rakiplere göre rekabetsel avantaj elde edebilir. Kullanıcının gereksinimlerini ve teknolojiye karşı bakışını anlamanın verimli bir uygulama oluşturmada modelin kritik bir rol oynayabileceği görülmektedir. Bu bağlamda UTAUT-2 modelinin bulguları tasarım akışına ilişkin değerli çıktılar sunabilir bu durumun da kullanıcının memnuniyet ve süreci benimseme oranını artırabileceği ön görülmektedir. Restoranlardaki dijital uygulamaların içselleştirilmesi noktasındaki engelleri aşma ve anlama konusunda araştırmacı ve uygulayıcılar için bir yol gösterici rolü üstlenebilir. Restoran sahipleri ve yöneticilerin bu engelleri aşarak misafirlerine daha nitelikli hizmet sunabilir, işlerini ilerletebilir ve rekabette avantajlı bir konum elde edebilir. Elde edilen bulgulardan bir diğeri restoran sektöründeki mobil uygulamaları tasarlarken yaş gruplarının göz önüne almanın önemine dikkat çekmektedir. Uygulayıcılar, değişik yaş gruplarının belli davranışlarına ve tercihlerine hitap ederek, müşteriyi restorana çekebilmek ve elde tutabilmek için mobil uygulama özelliklerini optimize edebilir. Restoran sektöründeki mobil uygulamaların içselleştirilmesini etkileyen hizmet kalitesi ve fiyat değeri gibi ek faktörleri gelecekteki araştırmacılar keşfedebilir. Müşterilerin QR kodlu menüleri kullanım ve benimseme düzeylerini iyileştirmek için gıda sektöründe teknoloji tasarlayıp uygularken kurumların bu etkenleri dikkate alması önemlidir. Farklı yaş gruplarından ve eğitim düzeylerinden olan misafirlerin tercihleri ve davranışlarına odaklanarak, misafiri restorana çekmek ve elde tutabilmek için mobil uygulama kriterlerini, çevrimiçi sipariş yöntemlerini ve kiosk süreçlerini optimize edebilir. Bu bağlamda gelecekteki araştırmacılar da gıda ekseninde teknolojinin benimsenmesini etkileyen ek değişkenleri keşfedebilir.Öğe Gazze Şeridi Belediyelerinde Üst Yönetim Açısından Stratejik Planların Uygulanmasındaki Engellerin Tespiti ve ÇKKV Yöntemleriyle Değerlendirmesi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023)Belediye, halkın ihtiyaçlarını karşılama ve yaşam kalitesini artırma amacına yönelik faaliyetlerde bulunan kamu tüzel kişiliğidir. Bu faaliyetlerde bulunurken her örgüt gibi, sürdürülebilirlik ve büyüme hedeflerine ulaşabilmek adına değişimle yüzleşmek, gelişime ve çevreye ayak uydurmak durumundadır. Stratejik planlar hazırlamak ve uygulamak bu hedeflere ulaşabilmekteki vazgeçilmez unsurlardır. Bu çalışmada, en önemli Gazze Belediyeleri (Cebaliye Alnazlah, Gazze, Deir Albalah, Khan Younis ve Rafah) araştırma evreni olarak seçilmiş, bu belediyelerdeki stratejik planların hazırlanması ve uygulanması, uygulanmada karşılaşılan engeller üzerinde durulmuştur. Araştırmada, Betimsel Analiz Yöntemi kullanmış, anket aracı olarak araştırmanın örneklemine uygulanmış ve araştırma evreninden 487 kişiye dağıtılmış ve %83,9 oranında yanıtlanmıştır. Verilerin analizinde ve açıklanmasında SPSS istatistiksel analiz programı kullanılmış, yine üst yönetimin görüş ve değerlendirmelerini almak için Çok Kriterli Karar Verme Yöntemlerine başvurulmuştur. Bu çalışmanın sonunda, Gazze Belediyelerinde stratejik planların uygulanmasının önündeki engellerde; üst yönetimin stratejik planlara yönelik tutumlarının, uygulayıcıların stratejik planlar geliştirmeye katılımının, beşerî ve mali kaynakların, yetenekler ve yürütme mekanizmalarının (idari sistemler, programlar, bütçeler ve prosedürler) istatistiki açıdan etkili olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Çalışma, üst yönetime ve çalışanlara; stratejik planlar hazırlamada, planların uygulanmasının önündeki engelleri ortadan kaldırmada, teşvik edici ve destekleyici çözüm önerilerinde bulunmaktadır.Öğe Covid-19 pandemi sürecinde insan kaynakları yönetim uygulamalarının çalışan performansı üzerindeki etkisi: Eğitim kurumu örneği(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023) Bingölbalı, NihatBu çalışmada Covid-19 pandemi sürecinde insan kaynakları yönetim uygulamalarının çalışan performansı üzerindeki etkisi eğitim kurumu örneği üzerinden incelenmiştir. Çalışmada Sosyodemografik Bilgi Formu, İnsan Kaynakları Yönetim Uygulamaları Ölçeği ve Çalışan Performansı Ölçeği'nden oluşan anket formu kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini oluşturan Bursa ili Sınav Koleji kurumlarında görevli 381 çalışana elektronik ortamda anket uygulanmıştır. Verilerin analizi SPSS 25.0 paket istatistik yazılım programı ile gerçekleştirilmiştir. Analizde öncelikle kullanılan ölçeklerin geçerlik güvenirlik analizleri yapılmış, Açıklayıcı Faktör Analizi ve güvenirlik katsayısı bulgularına bakılmıştır. Ölçeklerin yapısal geçerliliğinin ortaya koymak amacıyla Doğrulayıcı Faktör Analizi yapılmıştır. Çalışmada kullanılan ölçeklerin geçerlik ve güvenirlikleri onaylanmıştır. Katılımcıların demografik özelliklerine ilişkin tanımlayıcı analizler yapılmıştır. Araştırmanın değişkenlerinin demografik değişkenler bakımından incelenmesi amacıyla ikili gruplar arasında t testi analizi gerçekleştirilmiştir. Değişkenler arasındaki farklılıklarda farklılığın kaynağı olan gruplar TUKEY testi yardımıyla incelenmiştir. Ölçeklerin kendi aralarındaki ilişkilerin ortaya konması için korelasyon analizi yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda insan kaynakları yönetimi uygulamalarının çalışan performansı üzerinde istatistiksel olarak anlamlı etkiye sahip olduğu saptanmıştır. Çalışmada insan kaynakları uygulamalarının cinsiyet, yaş ve eğitim durumu değişkenine göre farklılık göstermediği, çalışılan kurumdaki pozisyon değişkenine göre farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Farklılığın kaynağının ise; insan kaynakları yönetim uygulamaları algısının yönetici pozisyonunda olan katılımcılarda öğretmen pozisyonundaki katılımcılara göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Çalışan performansının ise yaş, eğitim durumu ve çalışılan kurumdaki pozisyon değişkenine göre farklılık göstermediği, cinsiyet değişkenine göre anlamlı farklılık gösterdiği saptanmıştır. Farklılığın kaynağının ise; çalışan performansı algısının erkek katılımcılarda kadın katılımcılara göre daha yüksek olduğu görülmüştür.Öğe Liderlik yönelimleri ve markalaşma ilgi düzeyi ilişkisinde duygusal zekânın aracılık rolü: Hazır giyim sektöründe bir araştırma(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023) Özüren, EvrenBu çalışmada, liderlik yönelimleri ve markalaşma ilgi düzeyi ilişkisinde duygusal zekânın aracılık rolünün araştırılması amaçlanmıştır. Hazır giyim sektörü üzerinden yürütülen çalışmanın literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Bunun yanında sektör yönetici ve çalışanlarına yol göstermesi beklenmektedir. Araştırmanın modeli, genel tarama modelidir. Araştırmanın evrenini İstanbul ilindeki tekstil firmalarında çalışan üst ve orta düzey yöneticiler oluşturmaktadır. Araştırma örneklemi ise, İstanbul ili Bayrampaşa, Beylikdüzü, Güngören, Zeytinburnu ve Şişli ilçelerindeki hazır giyim firmalarından rassal olarak seçilen üst ve orta düzey 495 yöneticiden oluşturmaktadır. Çalışma içerisinde 3 ayrı ölçek kullanılmıştır. Bunlar liderliğin ölçüldüğü liderlik yönelim ölçeği, duygusal zekânın ölçüldüğü duygusal zekâ ölçeği ve markalaşmanın ölçüldüğü markalaşma ilgi düzeyi ölçeğidir. Araştırmanın hareket noktası dört hipotez olmuştur. Birinci hipotez "liderlik yönelimlerinin markalaşma ilgi düzeyi üzerinde etkisi bulunmaktadır" olarak belirlenmiştir. Yapılan analiz sonucunda Liderlik yönelim düzeylerinin markalaşma ilgi düzeyi üzerinde pozitif yönlü anlamlı etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir. ( =0,40, p<0,001). İkinci hipotez "liderlik yönelimlerinin duygusal zekâ üzerinde etkisi bulunmaktadır". Analiz sonucunda liderlik yönelim düzeylerinin Duygusal zekâ düzeyi üzerinde negatif yönlü anlamlı etkiye sahip olduğu saptanmıştır ( =0-0,576, p<0,001). Üçüncü hipotez "duygusal zekânın Markalaşma ilgi düzeyi üzerinde etkisi bulunmaktadır" olarak belirlenmiştir. Yapılan analiz sonucunda duygusal zekâ düzeylerinin markalaşma ilgi düzeyi üzerinde negatif yönlü anlamlı etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir. ( =0-0,238, p<0,001). Son olarak "liderlik yönelimlerinin markalaşma ilgi düzeyi üzerindeki etkisinde duygusal zekânın aracılık etkisi vardır" hipotezi için yapılan analiz sonucunda duygusal zekâ düzeyinin liderlik yönelimi düzeyi ile markalaşma ilgi düzeyi arasındaki ilişkide kısmi aracı değişken olduğu tespit edilmiştir. (p=0,0001). Araştırma sonunda liderlik yönelim düzeyleri arttıkça markalaşma ilgi düzeyi artacağı belirlenmiştir. Liderlik yönelim düzeylerinin artmasıyla duygusal zekâ düzeyinin azalacağı saptanmıştır. Ayrıca duygusal zekâ düzeyleri arttıkça markalaşma ilgi düzeyi azalacağı görülmüştür. Son olarak duygusal zekâ düzeyi liderlik eğiliminin markalaşma ilgi düzeyi üzerinde olan etkisini azaltıcı bir aracılık etkisi olduğu tespit edilmiştir.Öğe İnsan ve azınlık hakları çerçevesinde Avusturya'daki Türk kökenli göçmenlerin hakları(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023) Özalp, Avni"İnsan ve Azınlık Hakları Çerçevesinde Avusturya'daki Türk Kökenli Göçmenlerin Hakları" başlıklı bu doktora tez çalışmasında; Avusturya'da yaşayan Türk göçmenlerin siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel, dini ve dilsel alanlarda sahip oldukları hakların yeterlilik düzeyleri, insan ve azınlık hakları açısından, diğer göçmen azınlık grupların da sahip oldukları haklar ile karşılaştırılmak suretiyle değerlendirmeye tabi tutulmuştur. İnsan ve Azınlık haklarının neler olduğuna dair literatür taramasıyla başlayan tezin birinci bölümünde, farklı uzman görüşler çerçevesinde hak tanımlamalarına yer verilerek, insan hakları ve özellikle de üçüncü kuşak haklar kapsamındaki kolektif hakların bileşenlerine ve BM, AGİT, Avrupa Konseyi ve AB gibi uluslararası nitelikli örgütlerin onayladıkları azınlık hakları sözleşmelerine odaklanılmıştır. İkinci bölümde ise, göç olgusunun tarihi, Avusturya'nın maruz kaldığı göç dalgalarının tarihsel seyri, Avusturya devletinin göçmenlere tanınan haklar bağlamında uyguladığı politikalar mercek altına alınmıştır. Farklı ülkelerden gelen göçmenlere yönelik tek tip bir devlet politikası yerine, göçmenlere tanınan haklar açısından çok katmanlı devlet siyasetinin yarattığı dikotomiye dikkat çekilmiştir. Avusturya'da yaşayan tüm göçmenlerin siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel, dinsel ve dilsel haklarının neler olduğu açıklanmaya çalışılırken, ilgili göçmen guruplarının hangi haklardan mahrum kaldıkları ve özellikle de hangi sebeplerle, bu haklara erişimlerinin engellendiği tüm boyutlarıyla analiz edilmeye çalışılmıştır. Tezin son bölümünde, Türk göçmenlere tanınan haklar ve bu hakların insan ve azınlık hakları açısından yeterlilikleri sorgulanmış, diğer göçmen gruplara tanınan haklar ile karşılaştırmalar yapılarak sorun alanları tespit edilmiştir. Avusturya vatandaşlığını elde etmek hususundaki şartların ağır olması gibi göçmenlere yönelik engeller vurgulanmıştır. Bu gibi sorunların zamanla katlanarak nasıl büyüdüğüne ve sürekliliğine değinilmiş, bunların çözümüne yönelik öneriler kap-samında birlikte yaşama ve ötekine saygı gibi değerlere yönelik bilincin arttırılması hususuna vurgu yapılmıştır. Avusturya'nın; AB'nin kuruluş aşamasındaki temel normlar olarak kabul edilen demokrasi, insan hakları, hak, hukukun üstünlüğü ve adalet gibi değerlere bağlı kalması gerektiğine, aksi takdirde Avusturya'da yaşayan tüm kesimlerin bu süreçten zarar görebileceğine dikkat çekilmiştir. Avusturya'nın; Avusturya yerlileriyle birlikte tüm göçmenlerin evi olduğuna, Avusturya'da yaşayan halkın karşılıklı dayanışma, fayda ve yarar çerçevesinde hareket ettikleri takdirde tüm kesimlerin refah seviyelerinin yükselebileceğine vurgu yapılmıştır.