Araştırma Geliştirme Harcamalarının G-7 Ülkelerinin Gelişmişlik Düzeyine Etkilerinin İncelenmesi: Yeni Bir Karar Modeli
Abstract
Günümüzde ülkelerin gelişmişlik düzeyinin önde gelen göstergelerinden biri
de inovasyon yeteneği yani yeni ürün geliştirme yeteneğidir. Böylece ülkeler
küresel rekabet ortamında katma değeri ve toplumsal refahlarını artırmak için
ürün ve teknoloji geliştirme yeteneklerini hızla geliştirmeye yönelmişlerdir.
Ancak araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) için yapılan harcamalar her zaman katma
değer yaratan yeni ürünlerin üretilmesiyle sonuçlanamamaktadır. Maliyetin
yüksek olmasına neden olduğu için özel sektör yatırım ve Ar-Ge harcamalarında
çekingen davranabilmekte ve doğrudan görece düşük katma değere sahip kısa
vadeli yatırımlar ve Ar-Ge harcamaları yapmaktadır. Bu koşullar altında ülkelerin
yeni ve teknolojik ürünler üretebilmeleri, Ar-Ge maliyetlerini büyük ölçüde kamu
otoritelerinin üstlenmesine bağlıdır. Ancak Ar-Ge harcamaları kamu bütçesine
ağır bir yük getirmekte ve çok büyük miktarda kamu kaynağının harcanmasına
neden olabilmektedir. Bu açıdan Ar-Ge harcamalarının ülkelerin bu konudaki
hedeflerine olan etkilerinin gerçekçi bir bakış açısıyla ölçülmesi, analiz edilmesi
ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, ülkelerin yeni ve teknolojik
ürün üretme kabiliyetine ilişkin performanslarını kamu kaynak kullanımını
dikkate alarak ölçmek için pratik, uygulanabilir ve iyi sonuçlar verebilecek bir metodolojik çerçeveye ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca yazarlar tarafından
yapılan kapsamlı bir ön araştırma sonucunda mevcut literatürde ciddi ve önemli
boşluklar tespit edilmiştir. İlk olarak, yazarların bilgisine göre, ülkelerin Ar-Ge
performanslarını ele alan çalışmaların sayısı dışında karşılaştırmalı analiz sağlayan
bir çalışma yok denecek kadar azdır. Yakın çalışmaların çoğu bazı sınırlamaları
ve yapısal sorunları olmasına rağmen Veri Zarflama yöntemi (VZA) yaklaşımını
uygulamayı tercih etti ve sağlam bir metodolojik çerçeve önermediler. Ayrıca
daha önce yapılan bu çalışmalarda kriterlerin nasıl belirlendiği hakkında bir bilgi
bulunmamaktadır. Uygulanan model ve kriterlerin güvenilirliği konusunda şüphe
uyandırmakta ve güvenilir bir değerlendirme ortamı sağlamamaktadır. Çalışmanın
temel motivasyonu, bu boşlukları ve gereksinimleri göz önünde bulundurarak
objektif ve sağlam bir entegre karar verme modeli önermektir. Ayrıca kamu
otoritelerinde, kurumlarda ve bireylerde güçlü bir motivasyon vardır. Mevcut
makale, kamu otoriteleri tarafından Ar-Ge harcamaları için elde edilen çıktıları
analiz etmek için matematiksel bir operatör yardımıyla Entropi ve CRITIC
teknikleri ile birleştirilmiş ağırlıklandırma sistemine dayalı EATWOS tekniğinin
kullanılmasını önermektedir. Önerilen çerçeve, ülkelerin Ar-Ge harcamalarının
ülkelerin yenilikçilik yeteneği üzerindeki etkilerine ilişkin performanslarını
değerlendirmek için uygulandı ve önerilen modelin ve sonuçlarının geçerliliğini
ve uygulanabilirliğini test etmek için kapsamlı bir duyarlılık analizi yapıldı.
Duyarlılık analizinin sonuçları, önerilen Çok Kriterli Karar Verme (ÇKKV)
çerçevesinin geçerliliğini ve uygulanabilirliğini onaylar. Nowadays, one of the leading indicators of the countries’ development
level is the ability of innovation, i.e. the ability to develop new products.
Thus, countries have quickly tended to develop their product and technology
development capabilities to increase added value and their social welfare in the
global competitive environment. However, expenditures made for Research &
Development (R&D) can not be resulted in producing new products creating
added value at all times. Because it causes the high cost, the private sector
may behave timidly to make investments and R&D expenditures, and they
directly make short-term investments and R&D expenditures, which have relatively low added value. Under these circumstances, countries’ ability to
produce new and technological products depends on bearing the R&D costs
by public authorities on a vast scale. However, R&D expenditures are caused
to be a heavy burden on the public budget and can cause the spending of a vast
amount of public sources. In this respect, it is required to measure and analyze
the impacts of R&D expenditures on countries’ targets on this issue from a
realistic perspective and evaluate it. Hence, it is required a methodological
frame practical, applicable, and able to give good results to measure the
performance of the countries concerning the new and technological product
producing ability by considering the public source usage. In addition, as a
result of a comprehensive preliminary investigation performed by the authors,
some severe and significant gaps in the existing literature have been noticed.
First, according to the authors’ information, no study providing a comparative
analysis besides the number of studies dealing with the countries’ R&D
performances is scarce. Most of the closer works preferred to apply the
DEA approach; though this technique has some limitations and structural
problems, they did not propose a robust methodological frame. In addition,
there is no information about how the criteria were determined in these
previous studies. It causes to raise doubts about the reliability of the applied
models and criteria, and it does not provide a reliable evaluation environment.
The primary motivation of the work is to propose an objective and robust
integrated decision-making model by keeping these gaps and requirements
in mind. Also, there is a strong motivation in public authorities, institutions,
and individuals. The current paper proposes using the EATWOS technique
based on the weighting system combined with the Entropy and CRITIC
techniques with the help of a mathematical operator to analyze the obtained
outputs for R&D expenditures by public authorities. The proposed framework
was applied to evaluate the countries’ performances regarding the impacts
of R&D expenditures on countries’ innovation ability, and a comprehensive
sensitivity analysis was performed to test the validation and applicability
of the proposed model and its results. The results of the sensitivity analysis
approve the validity and applicability of the proposed Multi-Criteria Decision
Making (MCDM) framework.