Internalized stigma in physicians with mental illness
Abstract
Objective: Internalized stigma means accepting negative statements and stereotypes about the disorder in
people with mental disorders and reflecting on their
thoughts and behaviors. High levels of internalized stigma negatively affect the recovery process in mental disorders and reduce functionality. In our study, it is aimed
to determine the internal stigmatization levels of physicians with mental disorders and the factors affecting
stigmatization levels. Method: The study was conducted
between October 1, 2020-November 30, 2020, using an
online cross-sectional self-report survey, and included
156 volunteer physicians who completed the survey
questions. A "sociodemographic and clinical characteristics evaluation form" and the "Internalized Stigma of
Mental Illness Scale" were applied to all participants.
Results: It was observed that physicians were most frequently diagnosed with Major Depressive Disorder
(54.5%) and Anxiety Disorder (32.1%). It was observed
that 62.8% of physicians used psychopharmacological
treatment, 12.8% had attempted suicide, and 8.3%
received inpatient treatment. There was no statistical difference between the age, gender, professional experience, and departments of the groups considered as
high- and low-internalized stigma. Individuals with
Bipolar Disorder, ADHD, and Substance Use Disorder
were observed to be in the high internal stigma group.
In addition, a higher rate of family history of psychiatric
illness was observed in the high-internalized stigma
group. Discussion: Our study demonstrated that physicians with a mental illness had internalized stigma as in
individuals with mental illness. Considering that internalized stigma affects attitudes and behaviors towards
these patients, determining these differences will be a
guide in struggles to prevent stigma against mental illnesses. Amaç: İçselleştirilmiş damgalanma, ruhsal bozukluğu
olan kişilerde bozuklukla ilgili olumsuz söylemleri ve
stereotipleri kabul etmesi ve düşünce ve davranışlarına
yansıtması anlamına gelmektedir. Yüksek içselleştirilmiş
damgalanma düzeyleri, ruhsal bozukluklarda sağlatım
sürecini olumsuz etkilemektedir ve işlevselliği
düşürmektedir. Çalışmamızda ruhsal bozukluklara sahip
hekimlerin içsel damgalanma düzeylerini ve bu düzeylere
etki eden faktörlerin belirlenmesi amaçlanmaktadır.
Yöntem: 1 Ekim 2020-30 Kasım 2020 tarihleri arasında
çevrimiçi kesitsel öz bildirim anketi kullanılarak
yapılmıştır ve Anket sorularını tamamlayan 156 gönüllü
hekim çalışmaya dahil edildi. Tüm katılımcılara
‘Sosyodemografik ve klinik özellikler değerlendirme
formu’ ve “Ruhsal hastalıklarda içselleştirilmiş damgalanma ölçeği” uygulanmıştır. Bulgular: Hekimlerin en sık
oranda Major Depresif Bozukluk (%54,5) ve Anksiyete
Bozukluğu (%32,1) tanılarının olduğu gözlendi.
Hekimlerin %62,8’sinin psikofarmakolojik tedavi
kullandığı, %12,8’inin intihar girişimi olduğu ve
%8,3’ünün yatarak tedavi gördüğü gözlendi. Yüksek ve
düşük içsel damgalanma olarak kabul edilen grupların
yaş, cinsiyet, mesleki tecrübe ve bölümleri arasında
istatistiksel fark saptanmamıştır. Bipolar Bozukluk, DEHB
ve Madde Kullanım Bozukluğu olan bireylerin daha yüksek oranlarda yüksek içsel damgalanma grubunda
olduğu gözlenmiştir. Ayrıca yüksek içsel damgalanma
grubunda ailede psikiyatrik hastalık öyküsünün daha
yüksek oranda olduğu gözlendi. Sonuç: Çalışmamızda
ruhsal hastalığa sahip bireylerde olduğu gibi ruhsal bir
hastalığa sahip hekimlerde de içselleştirilmiş
damgalanmanın olduğu gösterilmiştir. İçselleştirilmiş
damgalanmanın, bu hastalara yönelik tutum ve
davranışları etkilediği göz önüne alındığında bu
farklılıkların belirlenmesinin ruhsal hastalıklara yönelik
damgalanmayı önlemeye yönelik yapılan mücadelelerde
yol gösterici olacaktır.
Volume
24Issue
4Collections
The following license files are associated with this item: