Abstract
İnsanlığın ilk varoluşundan bu yana var olan göç
olgusu, göçebe kültürden yerleşik kültüre geçildikten sonrta da insanlık için önemli ve yaşamı
belirleyen bir olgu olmayı sürdürmüştür. Göçler,
hayatlarını yitirme ve varoluşunu tehlikeye
düşürme riskine rağmen varolabilme adına bireysel
ya da kitlesel olarak yürütülen bir eylem olarak
kimi zaman siyasal, kimi zaman ekonomik kimi
zamanda kültürel nedenlerle gerçekleşmektedir. Ancak her göçün travmatik etkisi değişebilir.
Önceleri gelişim amaçlı kısıtlı kaynaklardan geniş
kaynaklara erişmek amaçlı tercih edilen göç
günümüzde özellikle zorunlu göç, onarılması son
derece güç yaralar açmaktadır. İster rızası olsun
ister olmasın anayurdundan kopmuş olmak,
bağlanma ve güven duygusunu sarsar.