İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü: Enstitü Bülteni (Cilt:1, Sayı: 6, Haziran 2021)
Özet
“Gelişmiş” etiketli ülkelerin “kötü kalkınmışlıkları” ile gelişmekte olan
ülkelerin gelişmiş ülke modellerini taklit çabalarının kötü sonuçlarının
işaret ettiği gelişme bunalımının varlığı, büyümenin nasıl olması gerektiği
ve hangi koşullarda toplumsal ve ekolojik planda geçerli olabileceği
sorunlarını gündeme getirmektedir.
Yeni gelişme stratejilerinin ilk habercilerinden biri de Mahatma
GANDHİ’dir. Uzun süre ekonomistlerin her gördüğü bu düşünürdeki ahlak
sorununun tuttuğu üstün yer özellikle zikredilmelidir.
Her ekonomi politikası beğenilsin ya da beğenilmesin belirli bir ahlaki
değerler bütünü üzerine oturtulmuştur. Yani, mutlaka normatif nitelikler
içerir. Gandhi’de ahlaki tasa herşeyin, bu arada produktivite sorununun da
önündedir. Ona göre önemli olan tek şey insanların birbirlerine verdikleri
hizmettir. Gandhi’nin “kimin için kalkınma” sorusuna verdiği yanıt gayet
nettir: fakir köylüler, toplumun ezilen, horlanan ve fakir kesimleridir.
Dünyanın tüm fakirleri Gandhi’nin kalbine yakındır. Düşünür onlara hiç
usanmadan yaşamlarının daha iyiye gitmesi için örgütlenmelerinin
mümkün olduğunu göstermeye çalışır. Kendilerine güvenmelerini ister.
Yapmaları gereken şeyleri onlara anlatır: kasabaların temizlenmesi, basit
ama etkin sağlık kurallarına uyulması, yerel bitkilerden sağlık ve beslenme
için yararlanılması, basit ama herkesin yararlanabileceği üretim
tekniklerinin (örneğin, okullarda öğrenci çalışmalarıyla gerçekleştirilen
materyaller) yaygınlaştırılması vb.
Gandhi’ de bir başka hedef kırsal kesim insanlarının kendilerine
güvenmelerinin sağlamaktır. Onların haysiyetlerine sahip çıkmalarını ister.
Günlük basit ama etkin vatandaşlık eyleminin tadını onların kafalarına zorla
sokmak ister. Basit olanaklardan yararlansınlar ister.
Görüldüğü gibi, Gandhi’de pragmatik yan kendini hissettiriyor. Ama bu
pragmatizm bireyin zenginleşmesini önermez, tam aksine durmadan
genişleyen genişleyen gereksinimlerin tiranisine bağlı olmayı reddeder,
maddi zenginlik yarışını reddeder. Gandhi insan gereksinimlerinin otokontrolünden yanadır, aza kanaat etmeyi öğütlemektedir. Bu düşüncelerin
büyük ölçüde Asya bozkırlarının koşullandırmalarından biçimlendiği
söylenebilir.
Gandhi’ de asıl önemli soru: güncelliğini bugünde yitirmeyen “ne kadarı
yeterli” sorusudur. Bu soru kuşkusuz Batı’nın son 2 yüzyıllık toplumsal
filozofisini sorgu sandalyesine oturtmaktır. Çünkü, sınırlı istisnaları bir
tarafa bırakılacak olursa, Batı’nın liberal ve marxistleri insan
gereksinimlerinin ve tüketimin kesintisiz tırmanmasını gelişme kriteri
olarak almakta birleşmektedirler....
Prof. Dr. Ömer GÜRKAN
Ekonomi ve Finans Bölümü
Öğretim Üyesi
Cilt
1Sayı
6Bağlantı
https://hdl.handle.net/11363/2852Koleksiyonlar
- Bültenler [10]
Aşağıdaki lisans dosyası bu öğe ile ilişkilidir: