Gıda Çalışmalarında Yeni Yaklaşım: Gıda Egemenliği
Özet
Gıda çalışmaları, bilim, sanat, tarih, toplum ve diğer alanlarda yiyecek ve onun çeşitli yönlerinin eleştirel olarak incelenmesi
olarak tanımlanabilir. Küresel salgınlar, kuraklıklar, savaşlar ve diğer faktörler, yiyecek arzının güvence altına alınmasında
zorluklar yaratmış ve bu da gıda egemenliği kavramını ön plana çıkarmıştır. Bu çalışmada gıda çalışmaları alanında yeni bir
yaklaşım olan gıda egemenliğinin gastronomiyle ilişkisinin ve öneminin araştırması amaçlanmıştır. Çalışmada nitel araştırma
yöntemlerinden biri olan içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. İlk olarak, yiyecek sistemleri açıklanmış, ardından gıda
egemenliği ile ilgili bulgular yorumlanmış ve tartışılmıştır. Sanayi devriminden önce gıda sistemi çoğunlukla yerel düzeyde
olmuştur. Ancak 1980'lerden sonra liberalleşme ve uluslararasılaşmanın ortaya çıkmasıyla birlikte, gelişmekte olan ülkeler gıda
egemenliğinde bir düşüş yaşamaya başlamıştır. Bulgulara uygulanan içerik analizi sonucunda, gıda egemenliği ile gastronomi
arasındaki ilişkinin üç alt teması belirlenmiştir: (1) yerelleşmiş gıda sistemleri ve yerel mutfak kültürlerinin korunması; (2)
sağlıklı beslenme tarzları ve Yavaş Gıda hareketi ve (3) doğayla uyumlu ekosistemler ve sürdürülebilir gastronomidir. Gıda
egemenliği ile gastronomi arasındaki ilişki incelendiğinde, gıda egemenliğinin uluslararası şirketlere devredilmesiyle oluşan
yeni liberal düzenin sadece toplum üzerinde ekonomik sonuçları olmadığı, aynı zamanda söz konusu ülkelerin yerel yemek
kültürlerini olumsuz etkileyerek gastronomilerinde negatif değişikliklere yol açtığı açıktır. Sonuç olarak, ülkelerin gastronomik
kültürlerinin yakın bir gelecekte yok olma tehlikesi mevcuttur. Food studies can be defined as the critical examination of food and its various aspects in fields such as science, art, history,
society, and others. Current global epidemics, droughts, wars, and other factors have posed challenges in ensuring food supplies,
thereby highlighting the concept of food sovereignty. This study is aimed at investigating the relationship and importance of
food sovereignty, which is a new approach in the field of food studies, with gastronomy. The content analysis method, which is
one of the qualitative research methods, was used in the study. Initially, food systems were explained, followed by the
interpretation and discussion of findings regarding food sovereignty. Before the industrial revolution, the food system was
primarily local. However, with the advent of liberalization and internationalization after 1980, developing countries started
experiencing a decline in their food sovereignty. As a result of the content analysis applied to the findings, three sub-themes of
the relationship between food sovereignty and gastronomy were determined: (1) localized food systems and preservation of
local culinary cultures; (2) good nutrition styles and the Slow Food movement; and (3) ecosystems compatible with nature and
sustainable gastronomy. When examining the relationship between food sovereignty and gastronomy, it becomes evident that
the new liberal order resulting from the transfer of food sovereignty to international corporations has not only had economic
repercussions on society but has also adversely affected the local food cultures of the countries involved, leading to negative
changes in their gastronomy. Overall, there is an imminent risk of these countries' gastronomic cultures disappearing shortly.
Cilt
3Sayı
1Bağlantı
https://hdl.handle.net/11363/5218Koleksiyonlar
Aşağıdaki lisans dosyası bu öğe ile ilişkilidir: