Gelişmiş Arama

Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.authorKeleş, Recep
dc.date.accessioned2018-12-06T14:49:41Z
dc.date.available2018-12-06T14:49:41Z
dc.date.issued2017
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/11363/276
dc.description14.03.2019 tarihine kadar kullanımı yazar tarafından kısıtlanmıştır. Danışman: Alaattin Fıraten_US
dc.description.abstractKriz, her ne kadar tehlike ve riski içinde barındırsa da fırsat olarak da değerlendirilmesi mümkündür. Bu bağlamda örgütlerin krize ne kadar hazır oldukları önemli bir nokta olmaktadır. Organizasyonlar kriz ile önemli bir sınavdan geçmiş olmaktadırlar. Kriz yönetiminde esas unsur, krizi çözebilmek veya kaçmak değil, krizi yönetebilmektir. Belirlenen amaçların gerçekleştirilebilmesi için, olası kriz durumları önceden belirlenmeli ve gereken alt yapı mekanizmaları ve stratejileri oluşturulmalıdır. Ülkelerin ekonomilerini risk altına sokan krizler değerlendirildiğinde ise, öncelikle tarihsel süreç içinde ele alınmalıdır. 1980'li yılların ardından arz yönlü politikalar liberal düşüncenin doğuşunda etkili olmuştur. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin finansal sistemlerini açık hale getirmesiyle küresellik olgusu, krizlerin sayısını arttırarak etki alanını genişletmiştir. Finansal sistemde oluşan kırılganlık da artmıştır. Bununla birlikte kısa vadeli faizlerin uzun vadeli faizlerin altında kalması vade uyumsuzluklarına neden olurken banka bilançoları da risk teşkil eder bir hale gelmiştir. Artış gösteren volalite nedeniyle bankacılık sektörü faiz riskleri hususunda sorunlar yaşamıştır. ABD ve AB'de bankalarının karlılık oranlarının düşüşe geçmesi, yöneticilerin daha fazla risk almasına neden olmuştur. Bununla birlikte, varlıkların bankalarda yoğunlaşmasına istinaden sistem iflas tehlikesini de beraberinde getirmiştir. Liberalizasyon politikaları ve teknolojik gelişmelerin bankacılık sektöründe aşırı rekabet ortamına neden olmuştur. ABD ve Avrupa ülkelerinde bankaların yalnızca teminata güvenerek yeterli mali analiz yapmadan büyük çapta ipotekli konut kredilerini kullandırmaları neticesinde iktisadi büyüme ile düşen faiz oranlarını gündeme getirmiş, bu bağlamda artan konut talepleri gayrimenkul fiyatları yükselişe geçmiştir. Bu durum 1990 İsveç, Güney Asya örneklerinde de görüleceği üzere fiyat şişkinliklerinin sebep olduğu finansal krizlerde piyasaların üzerinde oluşan etkilerini göstermektedir. ABD 'de aşırı yükseliş gösteren gayrimenkul fiyatlarındaki sönme hali ve 2006'dan bu yana ipotekli konut kredilerinde yaşanan geri ödeme sıkıntıları, bir bütün olarak değerlendirildiğinde kredi verenlerden menkul kıymet ihraç eden kuruluşlara değin finansal sistemle ilgili bir güven sorunu ortaya çıkmıştır. ABD'de yaşanan ve gayrimenkul piyasalarında baş gösteren bu kriz küresel bir hal alarak etkileri sınırlarını aşarak devem etmiştir. Anahtar Sözcükler: Kriz, Küresel Kriz, Ekonomik Kriz, Finansal Kriz, Avrupa, Amerika, Türkiye.en_US
dc.description.abstractThe crisis can be evaluated as an opportunity, even if it involves risk and risk. In this context, it is an important point that organizations are ready for crime. Organizations have passed an important test with the crisis. The main element in crisis management is not to be able to solve the crisis or to escape, but to manage the crisis. Possible crisis situations must be determined in advance and the necessary infrastructure mechanisms and strategies must be established in order to achieve the stated objectives. When crises that put countries' economies at risk are evaluated, they should be addressed in the historical process first. After the 1980s, supply-side policies became effective at the dawn of liberal thinking. By opening up the financial systems of developed and developing countries, the phenomenon of globalization has widened the scope of its impact by increasing the number of crises. The fragility of the financial system has also increased. Nevertheless, the fact that short-term interest rates remain below long-term interest rates leads to maturity mismatches, and the bank balance has become a risk. Due to the volatility that is increasing, the banking sector has problems about interest risks. The drop in the profitability of banks in the US and EU has led managers to take more risks. However, in order to concentrate the assets in the banks, the system brought with it the danger of bankruptcy. Liberalization policies and technological developments have caused excessive competition in the banking sector. In the US and European countries, banks were forced to use mortgage loans on a large scale without making sufficient financial analysis by relying solely on collateral. Economic growth and falling interest rates came to the fore, and housing demand, which increased in this context, surged. This shows the effects of the 1990s on the markets in the financial crises caused by price swings, as can be seen in the cases of Sweden and South Asia in 1990. The extinction of excessively rising real estate prices in the US and the repayment difficulties experienced in mortgage home loans since 2006 have raised a trust problem with the financial system of lenders to securities issuers as a whole. This crisis in the United States, which started in real estate markets, has become a global phenomenon and has surpassed the borders of the effects. Key Words:Crisis, Global Crisis, Economic Crisis, Financial Crisis, European, America, Turkey.en_US
dc.language.isoturen_US
dc.publisherİstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüen_US
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccessen_US
dc.subjectResearch Subject Categories::SOCIAL SCIENCESen_US
dc.subjectResearch Subject Categories::SOCIAL SCIENCES::Business and economics::Economicsen_US
dc.titleAvrupa ve Amerika Birleşik Devletlerinde Ekonomik Krizin Türkiye'ye Yansımasıen_US
dc.title.alternativeReflection of Europaen and American Economic Crisis to Turkeyen_US
dc.typemasterThesisen_US
dc.relation.publicationcategoryTezen_US


Bu öğenin dosyaları:

Thumbnail

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster